UBP hükümeti gitti ama yerine gelenler Toma’yı engellese bile bizim cebimiz o zaman da boştu şimdi de. UBP hükümeti başımıza cop vurmaya hazırdı, şimdikiler ise daha önce olduğu gibi başımızı okşayarak vurmadan terbiye ediyorlar. Gizlice altımızdaki halıyı almalarında üstlerine yok. Elbette nüans farkı var. Onu da kabul ediyoruz ama sonuçta gene alınan ekonomik önlemlerden ötürü ezilmekteyiz. Bu aralık Facebook’taki tartışmalar da bayağı neşeli geçmekte çünkü şimdiki hükümetin ağırlıklı ortağına gönülden destek veren birçok insan, hükümetin gizli olarak özelleşmeyi empoze ve tahakkümden dolayı kabul ettiği konusunda bayağı telaşlı. Bu telaşlılar takımı da elbette bildiğimiz CTP’ciler. Şimdi iddia, onlara partinin özelleştirme konusunda daha önce bilgi vermemesi ve şu anda büyük bir gizlilik içinde buna hazırlanması. Geçenlerde genç yeni yüzlerden ve de Neoliberalist politikaları benimseyen bir CTP’li milletvekili baklayı ağzından kaçırınca ortalık allak bullak oldu ve hemen şikayetler başladı. Aslında açık söyleyeyim ben bu durumu sürpriz olarak karşılamıyorum. Çünkü aslında CTP’nin üst yönetiminin Neoliberalist olduğunu başından bilmekteydim. Bu daha fazla bu durumları yeni öğrenenlere etki ediyor. Bir de seçimler sırasında oy verecek olanların aslında oy vermekle, hangi partiyi isterse olsun aslında protokolleri de oyladıkları ve tasvip ettikleri gerçeği var önümüzde. Demek ki özelleştirme bugünkü hükümetin de vazgeçemeyeceği bir durum ve zaten pakette de bulunmaktaydı. Şimdi bu elektrik santralı özel şirkete verilecekse elbette elektrik ücretleri artacak zaman içinde ve olan da vatandaşa olacak. Peki ama özel bir şirket bir ülkeye özelleştirme için gelirse bu ne demektir? Muhakkak buraya kar etmek için gelmiştir demektir. Peki kar yapmak için ne yapmalı? Şirketten işçileri atmalı. Daha az işçiyle çalıştıracak şirketini ve istediği zaman da zam yapacak. Zam yapacak ki kar elde etsin.
Şunu da biliyorum okuduklarımdan. Özelleştirme olan hiçbir ülkede işsizlik ve ekonomik problemler hiç eksilmedi. Bütçe açığı her zaman oldu ve aksine işsizlik de arttı. Ha, demek ki özelleştirme bir fayda getirmedi dünyaya da. Çok iyi hatırlıyorum, 1998 yılında İngiltere’de bir şehirde bir üniversite’ye bir kurs için gitmiştim. Sırf lokantada yemek yeyip bize harçlık olarak verilen parayı harcayalım diye temizleyici kadınlar odamızdaki mutfağın tüm çatal, bardak ve bilimum herşeyini kırmışlar ve aklılarınca bizi lokantaya yemek yemeye yönlendireceklerdi. O temizleyici hanımların lokanta sahibi tarafından yönlendirildiklerini aslında anlamıştım ama özelleştirmenin getirdiği toplumsal bozulmayı kapitalist açıdan en iyi açıklayan bir örnekti benimkisi. Geçen hafta da elektrik fiyatlarının %20 ile %50 arasında artacağı dedikodusu yayılmıştı. Bunda da amaç bana göre halka özelleştirmeyi kabul edin ki elektrik zamları olmasındı. Kahpe kapitalist düzenin getirdiği mentalite işte böyleydi maalesef ve toplumun veya halkın hiçbir menfaati bu özelleştirmeci kapitalist mentalitesi tarafından gözetilmiyordu.
Evet, ne demiştik, maalesef hükümet değişmesine rağmen her gün için enflasyon rakamları yükselmekte. Geçen ay %20’lere kadar hayat pahalılığı artmasına rağmen maaşlara bir artış gelmedi. Bu da ne demek biliyor musunuz? Devamlı olarak halk fakirleşmekte. Halkın alım gücü devamlı düşmekte. Aldığımız maaşlar sadece güç bela yiyeceklere harcanmakta ve ay sonunu gene binbir zorlukla getirmeye çalışmaktayız. halkın alım gücünü düşürmekle bu beyefendiler ne kazanıyorlar bilinmez ama bu hergün için yıkım demek ve maalesef gene hiçbir sorun çözülmemektedir. Muhakkak Kıbrıs sorunu da bununla ilintili de ekonomik önlemler alınamaz mıydı? Alınamayıyor işte. Bir zamanlar herşeyi Kıbrıs sorununa dayadınız ve meclise girmeden sorunları çözmek olmaz , muhakkak meclise girmeliyiz tezini ortaya atanların şu anda meclise girmelerine, tatlı sözler etmelerine ve de mikrofonlardan konuşup da tılsımlı çözüm paketleri olmadığına göre maalesef elbette Kıbrıstürk halkının sorunları Kıbrıs Sorunu’nun çözülmemesiyle de ilintili. Genç yüzlerle herşeyi çözeceklerini iddia edenleri de artık pek ortalıkta göremiyoruz. Hoş, meclise seçilip de, yürüyüş yapıp meclise yürüyecek arkadaşlarına meclisten çıkıp yanlarına Sosyalist etiketiyle gideceğini ve de bu mecliste sosyalist öneriler yapacağını söyleyenler de kaybetti…
Aslında sadece onlar kaybetmedi. Bu rejimde artık yokolma noktasına gelen Kıbrıstürk halklı da kaybetme tehlikesi altında. Bir diğer gerçeklik ise meclis çatısı altında bir mücadelenin olamayacağı ve gerçek sol düşüncenin bir an önce toparlanarak halkı örgütleyerek gerçek hak talebinde bulunması ve haklarını elde etmek için mevziler elde etmesi gerekiyor.
Seçimle birşey elde edildiği aslında hiçbir ülkede ispatlanmamıştır.