İnsanlara Emperyalist kuramı çoktan sistem belekten sildirtildi. Daha doğrusu, Marksist hareketlerin gerilemesiyle, sistemin isimlerini ve içeriğini pek konuşan olmadı. Krizin adını dahi söylememe kelime cambazlıkları aldı başını gidiyor. Emperyalist kuram konuşturulmayınca ve hatta siyasal damgası ekonomik gerçeği vurgulanmayınca, sistemin sorgulanması ve değişim seçenekleri de ortadan kaldırılmış oluyor. Bazen şu sol yanılgı da olur: Emperyalist kuramı konuştururken, öğreti eksikliği nedeniyle genellikle tek tip anlayışla konu tartışılır. Oysa son Suriye olayında da gördük ki Emperyalistler arası çelişkilerin de olduğunu, tek anlayışlı eksenin olmadığı yeniden kanıtlarla karşımıza dikildi. Oysa çoğu azda olsa kalan sosyalistler dahi simgeyi sadece tekleştirerek hatta Amerikancılaştırarak Emperyalizmi algılatılıyorlar. Oysa tek Emperyalist merkez yoktur. Tüm Uluslarlalarmış yapılara rağmen, sistemde ayrımlar vardır ve bunlar Pazar kavgasından nüfus alanı mücadelecine dek yansır. Burada güçlü olmak kadar sorunları çözme yöntemleri de önemlidir. Nitekim özde Ortadoğu, tekilde Suriye olayında gördük ki bırakın karşı karşıya gelmeleri ayni duruşta olan Amerika, İngiltere, Fransa gibi ülkeler veya bölgesel ittifakçıları Türkiye Sudi Arabistan dahi ayni politik taktikte buluşmuyorlar. Burada yukarda belirtiğim “Utra Emperyalizm” yerine Emperyalistler gerçeklerini ve ordan Pazar paylaşımlı sermaye durumunu akıldan silmezsek konu daha basit algılanır.
Suriye noktasından yeniden Emperyalist gerçeklere dalmadan, yakın tarihle sistemin geldiği aşamada önemli bazı günleri şuanda anmak ve anımsatmak gereksinimi vardır. Türkiye’de 67 Eylül faciası, 11 Eylül Kule saldırıları veya Şili’de Allende’yi deviren darbe ile 12 Eylül yine Türkiye darbelerinin yıldönümlerinden geçiyoruz. Bunları zaten anımsayarak günümüzle derslerle geleceğe bakarsak, daha az yanılgıya düşme şansımız olacaktır. Hem Emperyalist hegemonya açısından, hem de gelecek öngörü oluşturmada bu tarihsel dönemleri kısaca yeniden anımsatalım.****
Türkiye’de 1955 yılındaki 67Eylül olaylarıyla, başta İstanbul’da azınlıklar korkunç bir katliama uğradılar. Çoğu yağmadan ve saldırıdan kaçmak için inanılmaz zorluklar yaşadı. Sonradan resmen Provokasyon olan Selanik’teki Mustafa kemalin doğduğu eve atılan bombayla birden İstanbul’da başta Rumların tüm yerleşik yerlerinin saldırıya uğrayan tarihtir. Böylelikle Türkiye tarihinde yeni dönem de başlıyordu. Amerikan merkezli oluşan Özel harp dairesi yani sonradan Türkiye devrimcilerin “Kontrgerilla” adıyla imgeleştirdiği örgütün ilk deneğimi “başarılı şekliyle” gerçekleşiyor… Ayrıca bizim için önemli olan Türkiye’nin Kıbrıs olayından uzak dururken, ayni süreçle yeniden Kıbrıs konusuna sokulmuş oluyor. Öyle ki Türk toplumu İngiliz hegemonyasından Amerikan eksenli Özel harp dairesince örgütlendirilen yeni döneme sıçradı. Genel anlamda ise Tüm bölge klasik sömürgecilikten yeni sömürgeciliğe veya İngiliz sömürgeciliğinden Amerikan yeni Pazar alanı konumuna giriyordu!***
Daha yakın tarih sayfasında 11 Eylülü buluyoruz. Birisi 1973 yılında Şili’de ilk defa seçimle seçilen Allende’nin Amerikan destekli Pinoşet darbesiyle kanlı şekilde devrilmesiyle, Sosyalizme barışçıl geçişin o dönemde olanaksız olduğunun belgesinin yaşanmasıydı. Ayrıca darbeyle Şili Sosyal devlet ve sol içerikten ilk Neo liberalleşmenin uygulanan ülkesi olarak tarihe önemli model olarak yazıldı. Katliamlarla ve Neo liberalizm örneklemle Şili hala çok konuşulmaktadır… Ayni tarih ise yalnız 2001 11 Eylülü ise şuanda tetiklenip uygulanan başta Ortadoğu projesinin uygulanma olanağı verilen Amerika’daki kule saldırılarının da yıldönümü olmaktadır. Amerika’da kanlı şekilde ama oldukça inanılmaz örgütsel saldırıyla olan olay sorası Kuleler yıkılırken, Amerikan Ortadoğu projesi Afganistan’la başlayıp, ırakla devam eden ve şimdilerde Suriye dibimizde olan süreç tetiklendi…
Bilmem 12 Eylülü anlatmaya gerek var mı? 1980 yılında Türkiye’de yapılan darbeyle adeta Cumhuriyet sürecinde yeniden yapılanma olan darbe, hala tortuları Türkiye’nin üzerinde dolaşıyor. Darbeyle sol ezilirken, Devrimci hareketler örgütsel yenilgi sürecine girerken, Türkiye’de ayni dönemde Neo liberalizmin de kurumsallaşması da gerçekleşiyordu. Bunlar bize yakın tarihin önemli birkaç sayfası olarak yeniden anımsatma olanağı verdi…****
Yukarda özetlediğim yakın tarih bize Emperyalist hem klasik sömürgecilikten yeni sömürge geçiş oyunlarını, hem neo liberalizmin nasıl bazı ülkelerde başladığını ve günümüz Ortadoğu projesinin tetikleme eylemlerini anımsatan önemli belgelerdir. Bunları uzun uzun bilmek şart. Bilmeden günlük anlama şansımız eksik kalacaktır. Çünkü şuanda konuştuğumuz veya anlamaya çalıştığımız Kıbrıs sorunu, Ortadoğu kan gölü, kapitalist ekonomik kriz ve daha nicesinin başlangıç tarihleri olarak yukarda verdiğim örnekler önemlidir. Hele günümüzde onca savaş çığırtkanlığı ve sıkılmadan söylenen yalanlarla yapılan katliamların “haklılığı” kanıtlanma propagandasının temellerini yukardaki tarihler çok güzel özetleyecek bilgilerle bizi aydınlatacaktır. Hele “sosyalistlerin ve barışseverlerin” neden güçsüz kalma nedeni de azda olsa yanıtlanacaktır…
Yukarda özetlediğim tarihler ve girişteki Emperyalistler çakışmasıyla şuanda Türkiye’de veya Suriye’de yaşananları çok güzel derslerle aydınlatmaya yetiyor. Şuanda hepimiz kolayca sadece Amerikan merkezli tek yapıyı kolayca savunuruz. Doğru olan ise Amerika’nın hala en gücü hegemonyacı ülke olduğu ve tröstlerin sermayesel önemli etkisi vardır. Fakat ister krizde ister Ortadoğu olaylarında tanık olduk ki tek eksenle olay açıklanamaz. Nitekim Emperyalistler arası Pazar kavgası ve özelikle Ortadoğu’da yaşanan savaşlarla şekillenen gerçek, resmen Emperyalizmle yetersiz olup emperyalistler arası çelişkilerin mücadelesi olduğunu resmen görüyoruz. Suriye’yi sistemleştiren sorunsal özde budur. Batı veya öteki tröstü devletli Emperyalistler artık kazanma kaybetme Pazar kavgasında resmen karşı karşıya geldiler. Burada yine eski Yeni Sömürgecilik öğretisiyle değişen Emperyalistler arası konum gelir. Emperyalistler arası çelişkileri özelikle ikinci paylaşım savaşı sorası tüm dünyada sıcak çatışmalarla değil, güçler oranında yeni denklemler veya bölgesel sıcak çatışmalarla nefes almaya çalışırlar. Yalnız Neo liberalizm ile Doksanlarda Solun gerilmemesi sorası yerleşen serbest piyasa anlayışla sistem ortaklaştığı anda “Güvenlik ihracı” adıyla ortak müdahalelerde yapıyorlar. Kosova, Bosna, ırak, Afganistan, son olarak Libya veya Somali’den başka Maliye dek bu politika yetersizlik ve dizayn adına “Uluslararası güç” adıyla resmen gerçekleştirildi!
Suriye gibi olaylarda gösterdi ki hem yaşanılan genel kriz hem de bölgesel hegemonya mücadelesi nedeniyle artık direk her yerde tek kutup tek hegemonyacı söz konusu değildir. Hatta Amerikan ekseninde dahi ortak paydaşlık yoktur. Hedefler dahi ayrışıyor. Ama Ortadoğu ile yeni bir sermaye askeri ittifak algısı da gelişti. Amerikan merkezli askeri güç ve politik uygulama Hamelleri olurken, savaşın finansörleri Basra Körfezi ve Suudilerin petrol dolarları oluyor. Böylelikle savaş makinesi hem kulanım pazarı, hem de finansman alanına sahip olup çifte karlar etmiş halde oluyorlar. Buda yeni stratejiyle şekillenen siyasal gerçektir.
Tüm bunlardan sora hala Emperyalizmi inkâr, Emperyalistler çelişkileri yok saymaya devam mı edeceğiz? Buda olayı konuşanların güzel tercihine kaldı!