CTP Genel Başkanı Özkan Yorgancıoğlu, Hala Sultan İlahiyat Koleji’nin dayatmacı bir yaklaşımla ve tek tip insan yetiştirme hedefiyle inşa edilmeye başlandığını, önceki gün imzalanan protokolle olayın yeniden gündeme geldiğini söyledi, Beşir Atalay’ın açıklamaları ile ilgili “ülkeler arasındaki ilişkilerde böylesi haddini aşan cümleler kullanmak yarar değil zarara yol açar.” dedi ve “Amaçlanan, Kıbrıs Türk halkının dini inanç ve alışkanlıklarının Türkiye’deki dini inanç ve alışkanlıklara uydurulması için böyle bir eğitime ihtiyaç duyulduğu ise bu aslında halkımızın, kendi kendisine yabancılaştırılmasından başka bir şey değildir.” dedi, 27 Ocak 2013 tarihinde ve tam 9 ay sonra 27 Eylül 2013 tarihinde Hala Sultan İlahiyat Koleji’nin açılışını yaptı…
Geçen sene 19 Temmuz 2012 tarihinde temel atma töreni öncesi CTP Genel Sekreteri Asım Akansoy kızgındı ve açıklama yapmıştı; “Talimatları hayata geçirmek için hummalı bir çalışma içinde olan hükümet yetkilileri, büyük bir heves içinde Başsavcılığın da açıkladığı gibi bu gayrı yasal okulu, gayrı modern bir anlayışla açma yolunda törene hazırlanmaktadır” demiş ve devam etmişti; Yapılan tüm anketlerde, tartışma programlarında, yazılı basın ve sosyal medyada Kıbrıslı Türklerin tercih ve kabul etmediği tescillenen külliyenin yapılması için halkına sırtını dönen UBP Hükümeti, ihtiyacımız olan modern ve çağdaş eğitim adına mesai yapmak yerine, külliye gibi din merkezli eğitimin yapılacağı tesisler yaratmanın peşine düşmüştür. Bu bir sosyo-kültürel dönüşüm adımıdır. Bu adım, Kıbrıslı Türklerin sosyal ve kültürel kimliğine açık bir saldırıdır. Sosyal değerlerine, dini inançlarına, geleneklerine ve modern yaşam anlayışına yönelik planlı bir tavırdır”
27 Eylül 2013 tarihli TAK bülteninde haber şöyle verildi; “İnşaatı tamamlanan Hala Sultan İlahiyat Koleji’nin açılışıyla ikinci etap inşaatının temeli bugün düzenlenen törenle yapıldı. Açılışı ve temel atmayı Başbakan Özkan Yorgancıoğlu ile Türkiye Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay birlikte gerçekleştirdi.
“Açılışta konuşan Özkan Yorgancıoğlu da, kompleksin ülke için önemine işaret ederek, kompleksin hayat bulması için katkı koyanlara teşekkür etti.”
NE DEMİŞTİLER?
27 Ocak 2013 tarihli Kıbrıs Gazetesi haberin girişi şöyleydi; vurgular bize ait
Cumhuriyetçi Türk Partisi Birleşik Güçler (CTP-BG) Genel Başkanı Özkan Yorgancıoğlu, KKTC ile TC arasındaki ilişkilerin ancak aralarındaki bütün farklılıkların saygıyla karşılandığı ve bunun bir zenginlik olarak kabul edildiği, karşılıklı yararın gözetildiği bir ortamda sağlıklı olarak gelişebileceğini belirtti. Yorgancıoğlu, “Kıbrıs Türk halkının siyasal iradesini, kimliğini ve zengin kültürel geçmişini yok sayan her türlü yaklaşım halkımız tarafından kınanmaya ve reddedilmeye mahkumdur” dedi.
Yorgancıoğlu yazılı açıklamasında, Hala Sultan İlahiyat Koleji’nin dayatmacı bir yaklaşımla ve tek tip insan yetiştirme hedefiyle inşa edilmeye başlandığını, önceki gün imzalanan protokolle olayın yeniden gündeme geldiğini vurguladı.
Açıklamanın tamamı şöyle:
Dayatmacı bir yaklaşımla ve tek tip insan yetiştirme hedefiyle inşaatına başlanan Hala Sultan İlahiyat Koleji, önceki gün yapılan bir imza töreni ile yeniden gündem olmuştur. Bu törende KKTC Hükümeti’nin pozisyonu ile TC Hükümeti’nin pozisyonu ve Kıbrıs İşlerinden de Sorumlu Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın söyledikleri ortadaki çarpık ilişkinin açık bir göstergesidir.
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB)’nin de taraf olduğu imza töreninde yapılan konuşmalar karşısında bu ülkeyi yönetmek için görev başındakilerin sessizliği yine Kıbrıs Türk Halkı için adına ama ondan habersiz birilerinin değerlendirme yapıp karar verdiklerini açıkça ortaya koymaktadır.Söz konusu imza töreninde Kıbrıs İşlerinden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay ‘Hepimizin bildiği gibi Kuzey Kıbrıs dini eğitime ihtiyaç duyulan bir yerdir’ diyerek halkımızın inançlarını sorgular bir tavır takınmıştır. Dahası inşa edilecek kurumdan, “Hem Kıbrıs’ın geleceğine hem de Türkiye ile ilişkilere değer veren güzel bir nesil yetişsin” dileğinde bulunarak aslında mevcut durumdan hoşnut olmadığını açıklamıştır.
Öncelikle bilinmelidir ki, ülkeler arasındaki ilişkilerde, böylesi haddini aşan cümleler kullanmak, yarar değil zarara yol açar. Böylesi bir yaklaşımı ortaya koyanlar, Kıbrıs Türk halkının bugünkü inançlarını kendi geçmişindeki inançları ile mi karşılaştırılmaktadır, yoksa Türkiye’deki inançlar ile mi karşılaştırılmaktadır? Dürüstlüğü ile saygınlığı ve hoşgörüsü ile bir diğerine güveni ve yardımseverliği ile imrenilen geçmişimizdeki dini inanç ve alışkanlıklarımızla, bugünkü inanç ve alışkanlıklarımız karşılaştırılırsa herhangi bir fark olmadığı açıkça görülecektir. Dolayısıyla sırf bu amaç için ayrıca bir ilahiyat eğitimine ihtiyaç olmadığı apaçık ortadadır. Fakat Türkiye’deki dini inanç ve alışkanlıklar ile bizlerin dini inanç ve alışkanlıkları karşılaştırılmış ise ikisi arasında bir fark olduğu apaçık ortadadır ve bu durum son derece doğaldır.
Amaçlanan, Kıbrıs Türk halkının dini inanç ve alışkanlıklarının Türkiye’deki dini inanç ve alışkanlıklara uydurulması için böyle bir eğitime ihtiyaç duyulduğu ise bu aslında halkımızın, kendi kendisine yabancılaştırılmasından başka bir şey değildir. Tek tip insan yetiştirmeyi hedefleyen böylesi bir yaklaşım, KKTC ile TC arasındaki ilişkilere doğal olarak zarar vermektedir.
Başkalarının bizimle ilgili karar vermelerini kabul etmemiz mümkün olmadığı gibi, halkımızın kendi kendine yabancılaştırılmasını, dönüştürülmesini de kabul etmemiz mümkün değildir. Beşir Bey belirttiği gibi “Hem Kıbrıs’ın geleceğine hem de Türkiye ile ilişkilere değer veren güzel bir nesil yetişsin” arzusundaysa, öncelikle bunun eşitliğe ve karşılıklı saygıya dayalı bir ilişki ortamına gereksinim duyduğunu anlamak zorundadır.
Ülkemizde yolların, okulların, otellerin nereye yapılacağına, hangi ekonomik sektörlerin gelişeceğine, ülkemizde kimlerin hükümet olacağına, dini inanç ve alışkanlıklarımızın nasıl olacağına karar vererek ve bu kararların bir bölümünü de bizim basiretsiz ve çaresiz hükümetimize dayatarak gerçekleştirmeye çalışmak, aramızdaki ilişkileri iyiye değil kötüye götürmektedir. Kıbrıs Türk Halkı’nın siyasal iradesini, kimliğini ve zengin kültürel geçmişini yok sayan her türlü yaklaşım halkımız tarafından kınanmaya ve reddedilmeye mahkumdur.
Bizler böylesi bir bakış açısı ile ülkemize bakılmasını kabul etmiyoruz. Ülkemizi yönettiğini iddia eden ve bu bakış açısı karşısında el pençe divan durarak biat eden hükümeti de yönetici olarak görmüyoruz.
KKTC ile TC arasındaki ilişkiler ancak aramızdaki bütün farklılıkların saygıyla karşılandığı ve bunun bir zenginlik olarak kabul edildiği, karşılıklı yararın gözetildiği bir ortamda sağlıklı olarak gelişebilecektir. Dayatma kararlarla ve Kıbrıs Türk Halkı’nın ekonomisini, kimliğini, kültürünü ve hatta maneviyatını bile gözetmeyen bütün yaklaşımlar ortak geleceğimize olumsuzluk tohumları olarak ekilmektedir. Bunu herkes böylece anlamalı ve karşılarındaki çaresiz muhataplarına bakarak Kıbrıslı Türkleri “her şeye razı” saymaktan vazgeçmelidir.
Özkan Yorgancıoğlu
Genel Başkan
26.01.2013
CTP Genel Sekreteri Asım Akansoy’un 19 Temmuz 2012 tarihli açıklaması:
Haspolat’ta Vakıflar İdaresi’ne ait yaklaşık 200 dönümlük arazi üzerine ‘ilahiyat koleji’ adı altında kurulacak olan İmam Hatip Okulu’nun temel atma töreni 20 Temmuz günü gerçekleştiriliyor. Talimatları hayata geçirmek için hummalı bir çalışma içinde olan hükümet yetkilileri, büyük bir heves içinde Başsavcılığın da açıkladığı gibi bu gayrı yasal okulu, gayrı modern bir anlayışla açma yolunda törene hazırlanmaktadır.
‘Sendikalar Cumhuriyeti’ dediği KKTC’yi Özelleştirme Yasası gibi yasalarla demokratik yaşamın temel gereklerinden ve sosyal değerlerden arındırmayı hedefleyenler, ekonomik değişim görüntüsü altında, sosyal, siyasal ve kültürel dönüşüm baskısını giderek her alana artırarak yansıtmaktadırlar.
Açıklamalarıyla Kıbrıslı Türklerin hassasiyetlerini kaşımaktan çekinmeyen Türkiye’nin Kıbrıs İşlerinden de Sorumlu Başbakan Yardımcısı Sn. Beşir Atalay’ın da katılacağı törende, yine milli ve dini değerler üzerine hamaset nutukları atılacaktır. Gençlerin büyük bir oranda göç etiği, geriye kalanının işsizlik ve ekonomik sorunlardan dolayı bunalımlar yaşadığı, acılar çektiği ve umudunu yitirdiği bu ülkede büyük yangınlar yaşanırken, dini değerlerin açık istismarı ile bu açılışta, kurultay hesapları peşinde fotoğraflar çekilecek, demeçler verilecek ve bu yapılanların ne kadar faydalı işler olduğu anlatılacaktır.
Yapılan tüm anketlerde, tartışma programlarında, yazılı basın ve sosyal medyada Kıbrıslı Türklerin tercih ve kabul etmediği tescillenen külliyenin yapılması için halkına sırtını dönen UBP Hükümeti, ihtiyacımız olan modern ve çağdaş eğitim adına mesai yapmak yerine, külliye gibi din merkezli eğitimin yapılacağı tesisler yaratmanın peşine düşmüştür. Bu bir sosyo-kültürel dönüşüm adımıdır. Bu adım, Kıbrıslı Türklerin sosyal ve kültürel kimliğine açık bir saldırıdır. Sosyal değerlerine, dini inançlarına, geleneklerine ve modern yaşam anlayışına yönelik planlı bir tavırdır.
Unutulmamalıdır ki Kıbrıslı Türklere dayatılan dini modelinin nüvelerinin genç beyinlere şırınga edileceği bu dini eğitim merkezleri çok değil birkaç on yıl sonra geriye dönüşü mümkün olmayacak yaşam tarzlarının yaratılmasına neden olacaktır.
Halkımızı, üzerinde oynanan oyunlara karşı dikkatli olmaya davet ediyoruz. Temel atma töreni ile asıl yapılmak istenen, Kıbrıslı Türklerin modern ve çağdaş değerlerine, yaşam düzeyine ve hayat felsefesine müdahale etmektir.
UBP Hükümeti’nin, halkın sırtına yüklediklerinin vebalini gün gelecek gerek yargı önünde gerekse seçim sandığında ödeyeceğini belirtirim.
Asım Akansoy
CTP-BG Genel Sekreteri
19 Temmuz 2012
KİSAV nedir, nasıl düşünür?
07 Mart 2012 İnternette Fettullah Gülen’e yakınlığı ile bilinen Risale Haber Kıbrıs İlim Kültür ve Hizmet Vakfı Başkan Yardımcısı Hüseyin Sağer röportaj verdi. KİSAV tanımak için önemli bir röportaj!
Kıbrıs’ta iman-Kur’an hizmetlerine ihtiyaç var
Kıbrıs İlim Kültür ve Hizmet Vakfı Başkan Yardımcısı Hüseyin Sağer’le Kıbrıs’ı konuştuk
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde iman ve Kur’an hizmetleriyle alakadar olan, Kıbrıs İlim Kültür ve Hizmet Vakfı Başkan Yardımcısı Hüseyin Sağer Risale Haber’e konuştu. Üniversite yıllarındayken Risale-i Nur’ların kalplere nüfuz eden ihlaslı dersleri ve Kur’an ayetlerinin günümüz teknik ve sanayisinden haber vermesinden çok etkilendiğini belirten Hüseyin Sağer’le Kıbrıs’ın dünü ve bugünü hakkında söyleşi yaptık.
Sizi tanıyabilir miyiz?
1956 yılında Kıbrıs’ta doğdum. Ortaöğretimi Gazimağusa’da, yüksek öğrenimimi 1979’da Ankara Öğretmen Okulu’nda tamamladım. KKTC Turizm Bakanlığı ve öğretmen kadrosunda çalıştım. Emekliyim ve Kıbrıs İlim Kültür ve Hizmet Vakfı’nda yöneticiyim.
HARBİN İÇİNDE ÇOCUK YAŞLARDA SİPERLERDE GEÇİRDİĞİMİZ GECELER ÇOK SIKINTILIYDI
Kıbrıs Barış Harekatı dönemi size neler hatırlatıyor?
1974 barış harekatı öncesi dönemlerde ayrı bir toplum statüsünde bulunduğumuz halde Rumların baskı ve hakimiyeti altında birçok hürriyetlerden mahrum kalarak zor günler geçirdiğimizi hatırlıyorum. Özellikle harbin içinde çocuk yaşlarda siperlerde geçirdiğimiz geceler çok sıkıntılıydı. O zamanlar esir düşen, şehit olan arkadaşlarımızı halen unutamıyorum. Barış harekatı ise bize kurtuluş ve hürriyet kazandıran sevinç günlerimiz oldu.
Kıbrıs’ın iktisadi ve sosyal durumunu nasıl?
Gerçekleri söylemek çoğu zaman acı olabilir. Fakat saklayıp örtbas etmenin zarar ve vebali daha çoktur. KKTC’nin iktisadi durumu iyimser gözükmüyor. Anavatanın desteği kesilse ekonomimizin batacağını düşünüyorum. Çünkü tarım ve sanayisi gelişmemiş. Turizmi uluslararası ulaşımdan faydalanamadığından sektör olarak düşük kapasitede çalışmaktadır. Eğitim sektörü mevcut beş üniversite ODTÜ ve İTÜ kampüsleri sayesinde yüksek döviz getirisine sahip olduğu halde bu okullarımızda devamlı öğrenci kaybı yaşanmaktadır. Devletin mahalli gelirleri yerel giderlerini karşılayamadığından bütçe açıkları var. Kamuda fazla devlet memuru ve görevli istihdam edildiğinden personel maaş-ücret giderleri çok yüksek rakamlarda. Sosyal hayatta da refahın körüklediği kontrolsüz alkol satışları, emniyeti meşgul eden esrar kullanımı, okullardaki başarı seviyesinin düşmesi, yasalarla korunan betting-house ve kumar oyunlarının yaygınlaşması, intihar teşebbüsleri ve boşanma oranlarının artması gibi üzücü olaylar bizleri gerçekten müteessir etmektedir.
BENİ RİSALE-İ NUR SOHBETLERİNE GÖTÜREN VE REHBER OLAN SINIF ARKADAŞLARIMA ÇOK MİNNETTARIM
Risale-i Nurları nasıl tanıdınız?
Biz ortaöğretim süresince geleneksel ve örgün din eğitimi alamadığımızdan hem İslam dinini hem de söz konusu Risale-i Nur tefsirlerini ancak Türkiye’de yüksek öğrenim görürken etrafımızdaki dindar arkadaşlarımızdan tanıdık. Özellikle beni Risale-i Nur sohbetlerine götüren ve rehber olan sınıf arkadaşlarıma çok minnettarım. Ben Risale-i Nur’ların kalplere nüfuz eden ihlaslı dersleri ve Kur’an ayetlerinin günümüz teknik ve sanayisinden haber vermesinden çok etkilenmiştim. Bütün ömrüm boyunca Risale-i Nurların cazibesini hissetmekteyim.
ANTEPLİ NAZIM GÖKÇEK AĞABEYİN ÇOK EMEĞİ OLDU
Kıbrıs’ta Risale-i Nur hizmetleri nasıl başladı ve şu andaki durumu nedir?
Kıbrıs’ta istikrarlı ders yapılması 80’li yıllarda Kıbrıs’ta görev yapan arkadaşlarımın iştirakleriyle Lefkoşa’da açtığımız dershanemizle başladı diyebilirim. Özellikle öğretmen Halil Çokaklı ağabeyimizin askerlik sonrası Türkiye’ye gitmeyerek dershanede kalma fedakarlığını göstermesiyle çok istifademiz oldu. Hizmetler kendi çevremizde inkişaf etmeye başladı. Fakat Kıbrıslı arkadaşlarımızdan çok Türkiye’den gelen göçmenler ve gençler sahip çıktı. Bu arada bizlere bilhassa Antepli merhum Nazım Gökçek ağabeyin çok emeği oldu. Cenab-ı Hak ondan ebeden razı olsun. Benim Gazimağusa’da öğretmenlik yıllarımda gençler derslerimize katılmaya başladı. KKTC’de üniversitelerin açılmasıyla dershanelerimizde kalan talebe kardeşlerimizin sayısı çok arttı. Bu arada bazı din düşmanlarının aleyhimizdeki iftira ve saldırılarına sabrediyorduk. Şimdi ise Nurları çok vatandaşımız tanıdı. Bizim müspet iman hizmetimizi hem medya hem emniyet biliyor. Anavatandan devamlı gelip giden akademisyenler, ziyaretçiler ve hizmet ehli ağabey ve kardeşlerimiz sayesinde artık koordineli ve verimli programlar yapabiliyoruz.
ÇOCUKLARIMIZI TÜRKİYE’DEKİ KUR’AN KURSLARI VE İMAM HATİPLERE GÖNDERİRKEN ÇOK SIKINTILAR ÇEKTİK
Son zamanlarda Türkiye’nin de gündemini meşgul eden, Kıbrıs’ta din eğitimi ve Kur’an kursları ile ilgili tartışmları nasıl değerlendiriyorsunuz?
KKTC anayasasıyla din-ahlak dersleri devletin denetiminde yapılması izni gelinceye kadar çocuklarımız bu derslerden mahrum kaldı. Fakat Eğitim Bakanlığı bu dersleri okutacak öğretmen almadığı için Türkiye’den gelen din görevlileriyle yürütülmeye çalışıldı. İktidarın garazkar tutumlarıyla bu arkadaşlara çeşitli bahanelerle (ilahiyatçı değil-pedagojisi yok gibi) rahat görev yaptırılmadı. Bu arada Gazimağusa’daki tek Kur’an Kursu da polislerin soruşturmasıyla kapatıldı. Biz çocuklarımızı Türkiye’deki Kur’an Kursları ve İmam Hatiplere gönderirken çok sıkıntılar çektik. Sonraları TC Büyükelçiliğinin okullarda din dersi öğretmenlerini görevlendirmesiyle bu dersler istikrar kazanırken geçmiş hükümetlerden birisi liselerdeki normal din-ahlak derslerinin seçmeli statüye geçirme ihanetini bile yapmıştır. Birkaç yıl önce özellikle Türkiye göçmenlerinin çocuklarını Kıbrıs ve Türkiye’deki yaz Kur’an kurslarına gönderme teşebbüsü yayılınca bunu hazmedemeyen din düşmanı bazı sendika yetkilileri hadlerini aşarak bu kursları basıp çocuklarımızı tahkir ve rencide etmişlerdir. Bunların bu cürmü emniyet yetkililerine defalarca ihbar edildiği halde suçları hasır altı edilmiştir. Şimdiki durum ise; anavatanın teşviklerine rağmen yetkililer birkaç sendikacının yaygaralarından korkarak müftülüğün asli vazifesi olan Kur’an öğretmeyi yasal bir düzenleme yaparak halletmekten kaçıyorlar. Maalesef yazın açılan dini bilgiler kursunda Kur’an okutmak yasak(!)
Kıbrıs İlim Kültür ve Hizmet Vakfı uluslararası “Bediüzzaman’a Göre İman ve Ahlak” konulu paneller düzenlendi. Bunun hakkında bilgi verir misiniz?
İlki 2004 yılında Gazimağusa’da, ikincisi 2005, üçüncüsü 2011 yıllarında Girne’de olmak üzere İstanbul İlim ve Kültür Vakfı’nın da işbirliği ile yapılan konferans ve panellerin vatandaş ve öğrencilerden rağbet gördüğünü söyleyebilirim. İzin alarak zor şartlarda gerçekleşen bu organizasyonlar halkın imana ve İslam alimlerine olan ihtiyacını ortaya çıkaran tezahürlerdir. Önceki yıllarda Kıbrıs’ta hürriyetlerin tam inkişafı, hakkı-hakikati araştırma meylinin yayılması, inançlı hayatın insana kazandırdığı huzur ve saadetin anlaşılması ile bu memleketin de aydınlığa kavuşacağı ümidindeyim. Tabiki bu da fedakar meslektaşlarımızın çalışmalarına bağlıdır. Evet, şu istikbal inkılabı içinde duyacağımız en gür seda İslamın sesi olacağı kanaatindeyim.
Bir mesajınız var mı?
Anavatandaki tüm ağabey ve kardeşlerimize evvela selam ve hürmetlerimizi iletiyor ve kendilerinden Kıbrısımız için hayır dualarını bekliyoruz. Cenab-ı Hak, Risale-i Nur dershanelerini Kıbrıs’ta Hala Sultan’ın verdiği nurlar gibi, tüm kasabalarda, tüm şehirlerde, tüm adada, bütün sınırları aşarak ve topyekün bu millet Allah’ı tanıyana kadar açtırsın ve bu asrın fehmine Kur’anın bir dersi olan Risale-i Nur’u hem bütün alemin hem bu toprakların kanun-u esasisi yapsın.