arşivUlus IrkadSeçim ve boykot sonrası durum - Ulus Irkad
yazarın tüm yazıları:

Seçim ve boykot sonrası durum – Ulus Irkad

279 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

ulusSeçimler sırasında yaklaşık 62 bin vatandaşın seçimlerde ya oy kullanmayarak ya da sandığa giderek oylarını yakması eylemi aslında büyük bir ezber bozdu. Gerçi seçimler öncesinden ilgililer halkı devamlı uyararak sandığa gitmelerini ikaz etmeleri bir telaş içinde olduklarını gösteriyordu. Bu telaş ve korku seçim günü de devam etti çünkü saat 14:00 veya 15:00’e gelindiğinde katılım oranı daha %25’leri aşamamıştı. Ne olmuşsa son iki üç saat içinde olarak ilgililer aradaki farkı bu süre içinde kapamaya çalıştılar. Bu kadar yüklenmeye rağmen ise katılım yüzde 69’da kaldı ki yaklaşık yanan oylarla birlikte bu %69 oranı da bana göre çok gerilere girmektedir. Gerçi eski Ticaret Odası Başkanı Sayın Ali Erel, Serhat İncirli’nin programında bunun ölen ve Kıbrıs dışında kalan insanlarla birlikte %35 olduğunu söylemişse de, o da bu yüzdeliğe sandıkta oylarını yakanları koymamıştır. Koysaydı ve öyle bir saptama yapsaydı seçime katılmayanların oranını %40’lara çıkarması gerekiyordu.

Benim için Sağ olduğunu iddia eden partilerin ki bu partiler Kuzey Kıbrıs’ın her türlü yozlaşmasının 39 senedir içindedirler ve her türlü yalan ve riayı da göze alarak halkı kandırmakta ve yozlaşmada büyük bir payları vardır, bu partilerin zaten özeleştiri yapma olanakları yok. Hatta bir Avrupalı Hristiyan Demokrat’ın o burjuva demokrasisi ve aydınlanmanın ekolünden gelen modernleşme ve eleştiri yapma yeteneği, hayatı boyunca korkuyla kendisine empoze edileni boyun bükerek kabul etmeye dayanan bir karakteri olan Sağ’ın, zaten artık bu ülkeyi götüreceği bir sonuç yok. Sonuç yozlaşmanın dik alası… Ama bunun yanında Sol veya Sosyal Demokrat olarak bilinen CTP ve TDP’nin de bu konuda içlerinde bulundukları durumu anatomik olarak ortaya çıkaracak bir özeleştiri yapma kabiliyetlerinin de olmadığı ve şu anda daha fazla merkez sağ partilere benzeştikleri de bir gerçek. Seçimler sırasında bunlardan TDP’nin, bazı dinci, milliyetçi ve sağ adaylarla birlikte seçimleri götürmeye çalışması ve daha sonra gene aynı parti başkanının birkaç tane, en iyi kendisine oy getirecek adayı seçim listelerinden atması da bu parti başkanının hem uzak görüşlülüğünün olmaması, hem de bir insanın aynı anda her iki ayağını da kurşunlamasını andırmaktaydı. Aslında TDP, TKP’nin bir devamı… TKP, daha fazla kendisini 1981 seçimlerinde en büyük parti olarak duyurdu. Ama TKP’nin patlama yapmasına sebep olan 1981’deki durum neydi diye soracak olunursa bu dönemde parti içine giren HALK-DER’lilerin parti içine bir dinamizm getirdikleri, fakat o dönemde gerek 12 Eylül zihniyetinin gerekse de Kıbrıs’taki rejimin TKP’ye karşı büyük bir yıpratma kampanyası içine girdiği, daha sonra da hesaplaşmanın parti içine kayarak sağ sosyal demokratların gerek HALK-DER gerekse Sayın Durduran’ın temsil ettiği Sol Sosyal Demokratlara karşı bir tasfiyeye giriştiğini ve bunun 1989 yılında büyük bir tasfiye ile hem Sol’un hem de Sol Sosyal Demokratların TKP içindeki sağ unsurlar tarafından parti içinden temizlendiklerini görmekteyiz. Şu anda özeleştiri yapıyoruz diyenlerin bu olaylardan başlaması yerine başka mecralarda soruna eğilmeleri de oldukça yanlıştır. TDP, bu özeleştiriye başlarken 28 Haziran 1981’den başlayıp da şimdiki yanlışlarını bulmaya çalışmazsa her zaman için Don Kişot’un hayali düşmanlar olan yel değirmenlerine saldırması olayını yaşayacak ve somut tahliller yapamayarak daima yenilgi ile karşılaşacaktır.

Gelelim CTP’ye… CTP’de yeni yüzler partiyi kurtaracak denilerek, kozmetik değişikliklerle parti gene şişirilmekte. Ama köklü bir özeleştiri veya eleştiri yapma yeteneği gene ortaya konulmamaktadır, zaten parti eski dinamizminden de oldukça yitirerek daha fazla neoliberalizm ve özelleştirme politikalarına kaymış bir özellik taşımaktadır. “Dostuma karşı acımasız, düşmanıma karşı insancılım” prensibiyle yaklaşmak gerekir konuya. Eğer bir nebzecik bile soldan nasiplerini alsalardı ki bana göre artık sol sayılmamaları gerekir, Marksist yaklaşımlarla, partiyi ideolojik bir özeleştiri bombardımanına tutmaları gerekirdi ve yenileme de ancak buydu. Sadece yeni yüzlerle olacak bir yenilik bana göre ve bilimsel olarak da kozmetik bir yeniliktir. Öncelikle CTP ve 1976 yılında partiyi devralanlar zaten eski sovyet modelini öngören ve daha o zamanlarda yaşamını noktalayacak bir modeli partiye uyguladılar. TKP, İGD ve KÖGEF modelleri ve onların temsil ettiği ideoloji, daha fazla ulusal sorunlara uzak, araştırmayan, insanların sorunlarına araştırarak ve Marksist tahliller yapmak yerine, kulaktan dolma sovyetik ve sloganvari yaklaşımları öngören politikalar belirlemişlerdi. Böyle politikaların bayrağı da kaçınılmaz olarak oportünizmdir. Sovyet yozlaşmasına hiç eleştiri getirmeyen, olaylara eleştirel bakmayan bir görüş açısı ile sadece Sovyetik acente gibi davranıldı ve zaten örnek alınan Güney’deki AKEL de aynı gelenekten gelen ve ulusalcılık batağına Kıbrıs’ta 1940’lardan beri batan bir partiydi ki Kıbrıs’ta sorununun bölünme aşamasına gelmesinde AKEL’in de büyük bir payı vardı. Bu yapıya baktığınızda şu anda değişti denilen CTP’nin de şimdiki yapısı AKEL’in şimdiki yapısına benzemektedir. Tabi haklarını yemeyelim; aynı doğrultuda bütün partilerin de dünya üzerindeki durumu maalesef benzer görüntülerden farksızdır. Onlarda da ulusalcılığın ve neoliberalizmin batağına düşme durumları olmuştur ve olmaktadır. Bu arada mevcut ideolojide olanların da çoğu artık kapanmış durumdadırlar. Ama var olanlar da aynen Kıbrıs’taki her iki taraftaki partiler gibi çoktan hem neo liberalizmin hem de ulusalcılığın batağındadırlar ve onlarda da demokratik merkeziyetçilikle özeleştiri çarkı çalışmamaktadır.

Bana göre BKP’nin söylem olarak YKP’nin söylemlerini kullanarak seçimlere gitmesi de tutarsızlıkların büyük bir göstergesi. Her bakımdan düşünce tembelliğinden malul olan, seçimlere gitme kararları da acaba Karl Marks yaşasaydı ve Kıbrıs’ta olsaydı nasıl karar verecekti sorusunu bir kere daha kendilerine sormaları gerekir. Önemli olan Boykotla ilgili olarak Marks’ın veya Lenin’in yüz veya iki yüz sene önce söyledikleri yerine bugün neyi saptayacaklardı sorusunu akla getirmek gerekir. Lenin veya Marks acaba yanlış yapmadılar mı? Yaptılar pek tabi ki. Örneğin ulus üzerindeki saptamaları, burjuva aydınlanma ve demokratik devrimlerinin sürecinde saptanmış ve bugün yanlış olduğu ortaya çıkan saptamalar. Bunu yaparken Marksizm’in Marksist eleştirisi sentezine sığınarak yazıyorum bunları. Sol’da ulus tarifini aynen bugün gerici milliyetçilerin de kullandığı bir süreç yaşamaktayız ve “Bütün uluslar kardeştir” şiarının da yanlışlığı ortadadır. Çünkü ulusla, ulusalcılık ve ulus devletler var olduğu müddetçe sosyalizm olamayacaktır ve önemli olan sosyalistlerin bu unsurlara karşı bir mücadele vermesidir. Boykot saptaması da somut koşulların somut tahliline uymalıdır. Elbette, Kuzey Kıbrıs gibi bir yerde, halk serbest iradesini kullanamıyorsa bunu boykotla tepki olarak duyurmalıdır ve bunun kalıplaşmış bir zamanı yoktur. Karl Marks da burada yaşasaydı elbette o da boykotu uygulardı iddiasındayım. Yine Kuzey Kıbrıs’taki yapıyı işgal yapısı diye nitelerken, bu yapı içinde sandalye kavgasına katılmak istemeleri de daha başka bir tutarsızlıkları olmaktadır.

Bir gece sabahlara kadar ayakta kalarak bir TV kanalındaki tartışmaları izledim. Meşhur bir sağcı yazar ve araştırmacı orada şu tanımlamayı yapmaktaydı: “52 bin vatandaş yurt dışı gezisine çıkmış, çoğu da yayla’da bulunmakta(!). Bu arada on bine yakın ihtiyar da sembol ve işaretlerden dolayı oylarını kazaen yakmış bulunuyorlar.” Vay be! Gitti mi bunca oy boşa? Vay be ne değerlendirmeler ama? Ne kendileri ne de zihniyetleri hala daha Sarayönü’nü aşamamış bunca aydın denilen zevata diyebileceğim bir şey yok. Sadece söyleyebileceğim, bu kafalarla bu toplumun daha çok çekeceği var ama bereket artık Kıbrıs Türk halkı bu kafalara kanmayıp daha da önde. Artık bu kafaların halkı takip etmeleri gerekecek. Halkın bu kafaları değil…

Bu arada YKP’yi de doğru tavrından ve liderlikle öncülüğünden dolayı buradan can-ı gönülden kutlamak gerekiyor.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin