Neo liberalleşme ile birlikte hem insan ilişkilerinde hem de toplumsal yapılarda önemli altüstler yaşandı. Bunlar elbet tek tipleşme basitlikle açıklanamaz. Genel ilkeleri ve temel amacı net olsa da, ülkeden ülkeye, sosyal gelişmelerden gelişkinlik kuralına varan önemli farklılıklarda oluşması doğaldı. Sistemin ana kuralı olan eşitsiz dengesiz yapı kuramı sonucu hem sınıfsal eksende hem de gelişen geri bıraktırılan veya sömüren sömürülen farklılaşmalarla Neo liberal yerleşkeler ayni amaçla olsa da, genişleme sonucunda sistemin tamda özüne uygun çeşitlemelerde gösterdi. Üstelik son yıllarda yaşanan genel kapitalist krizle açmazın etkin olması, Amerikan yeni stratejik Ortadoğu hegemonya sürecinde dinsel etnik iyice parçalanmalarla, piyasa metalaşma kuramı ile birlikte önemli açmazlarla hedefleri özdeşleştiren çarpık yapı oluştu. Kuzey Kıbrıs aynen Kapitalist sistemin parçası olarak Neo liberal yerleşke ile ilhaklaşma politik dizayn karmaşasıyla ve dış direk dinamik etkenlerle kendi laboratuvarında keşmekeşliklerle coğrafyasını dolduruyor. Sanırım son olaylardaki birçok sonuçsal gösterge tarihsel 74 süreciyle hem Neo liberalleşme genel başlangıç hem de ilhaklaşma dönüşümlerin acı siyasal kültürel sonuçlarıyla karşımıza çıkılmaktadır.
Konuyu fazla bilimselliğe kaptırmadan “çünkü bizde öylesine bir konuma getirdik ki bilimselliği dahi parayla alınan veya taraftarın çıkara göre açıklamasıyla kuşatıp tekrarlama argümanı yaptık”. Nitekim çok atan ama resmi ideolojiyle çelişmeyen, onların istedikleri “muhalifle işbirlikçilik ruhunu” yansıtan alana sıkıştırdık. Ekonomist veya politikacı konuşurken sadece içsel bazı sorunlarla ama ekranda “uzman” adıyla sunulma hastalığı artık kangrenleşip yerleşti. Bunu anlayan bazı bilimciler de bilimi reddetme adına ama ekran şovlarında yalanı bile bile söylese de, sonuçta kendi kariyerini yok sayarak ayni çizgiye geldiler. Gene dalıyorum galiba!
Neo liberal imaj makyaj kuramını Sibel hanımın başbakanlığında yaşamaya devam ettik. Yine sık sık belirli kesimlerin tekrarıyla değişimi “yüzlerin değişimiyle” özdeşleştirilen söylemlerle de geçirdik. Sibel hanımın kabinesi kurulurken sanki önemli değişim gibi algı yaratıldı. Kadın olması ve bazı içi boş ama şovla süsletilen açıklamalarla ve abarttırtılarak bir anlamda Kadından önemli lider yaratılıp taraftarlarca da değişim adı konuldu. Elbet yıpranan ve artık yanlışlarla yolsuzluklarla ayyuka çıkan UBP hükümeti sonucu yeni geçici “hükümet” bir anlamda sistemin nefes almasını yaratı. Fakat işin özünü kaçıranlar olanları da kaçırtma başarısını gösterdi. İmzalanan paket olayı, bazı açıklamalardaki yanlışlar ve petrol faciasında özelikle kirlenme konusunda kendi mesleki örgütüyle dahi ters düşmesi, birilerine abartıdan normale dönme şansı vermesi gerekirdi: Ama olmadı.
Buna benzer olaylarla aslında gerçek yapıya dokunmadan sınırlı alanda oynamak ve güzel abartıyla makyajlama süreçleri bizde çok güzel işler. Hatta şimdiden en keskin eski koltukçu kesimlerin birden dönüşümlerle yeni efendilere hizmete başlama yarışını bazen gülerek bazen de sinirlenerek izliyorum. Çünkü dün çantacı ve koşuşkancılıkta olanlar, şimdi yeni mevkiinin yarışına çoktan girildi. Elbet temel kuramları bu kez resmen TC elçisi açıklar. Elektrik, telefon ve limanların durumu kamudaki yeni daraltma ve metalaştırma kurallarının sinyalini net verdi. Hiçbir koltuk beklentili parti ne doğru dürüst konuştu, nede aksini savundu. Hatta dün “özeleştirmeye bağıran” bazı “kardeş sendikacılar” nedense seçim sürecinde ve Elçi açıklamalarında “tıs” demediler.
Ülkemiz bağımsız noktaya gelemediği için ve sömürgecilik süreçlerini sıçratılarak dizayn ettirilerek geçiştirildiği sonucu böylesi toplumsal direnişler pek olmadı. Ama abartı duygusu çok yaygınlaştı. Kendini övme veya gününe göre en akılı görünüp çıkar sağlama “açıkgözlüğü” bolca yaşanıyor. Bazen ufak bir bireysel tepki bile fırtınalar yaratmaya yetiyor. Bunu son meclis yemininde gördük. Doğuş Deryanın kürsüdeki okuduğu metnin yaratığı bazı kesimlerdeki duruşlar kadar kimi kesimin adeta pasta nedeniyle duydukları endişeler sonucu ufak ama tartışılması mutlaka gereken olayı başka alanlara çoktan çekildi. Hele yapılan küfürler adeta şana şan katmaktadır! Olayın ilk olması önemli: Ancak yapılan olayı başta Deryanın bağlı olduğu partinin dahi nasıl algıladığı düşünüldüğünde konunun örgütsel olma durumundan çok bireysel aşamada olma gerçeği ile abartmadan sonuçlara ulaşmak şart. Çünkü şu feci yanlışı ne yazık ki bazı geveze gazetecilerin ekran hastalığının kaygısıyla da tetiklenen önemli yanılgı oluştu. Bazı bireylerden sistemsel değişim bekleme beklentisi çok yanlıştır. Çünkü bu insanların oldukları partilerin daha AKP işbirlikçi çizgiye gittiklerini görmeden bunların abartılarla boğmak ilerde hayal kırıklıkları daha da artıracaktır.
Neo liberalizm şu yanlışı birçok ülkede ne yazık yerleştirdi. Sermaye devletiyle, uluslar arası güçleriyle, parasıyla, medyalarıyla ve tüm olanaklarıyla örgütlü yapılanma saldırı yaparken, nedense ezilen kesimlerin örgütlü seslerini duyurtma ve hele sistemin yanlışlarını eleştirmeyi hep sanki suçmuş gibi kamuoyuna yerleştirdi. Eylemlerde veya protestolarda örgütlü tepki verme, ses çıkarma suç kılınırken, insanların daha baştan örgütsüz olma koşuluyla hapsetti. Bilirler ki örgütlü olunmadan değişim yapılamaz. Öyle olmasa; Ekonomik krizlere Avrupa öfkeli protesto verirken önderlik olmaması ve hedef siyasal değişim konulmaması sonucu bırakın yıkımı engellemeyi daha sert sağ iktidarlar yaratıldı. Onun için bizdeki imajlı politika veya bireysel bazı çıkışlarla sosyal tepkileri mutlaka ayırmak gerekir. Bakın Sibel’in kadın olması bolca söylenirken, kadın haklarına değindi diye Deryaya demediklerini bırakmayan garip kadın algı oyununda ders vericidir.
Bakın laboratuvar iç malzemesiyle konuşmaya başlayınca çoğuna yavan gelecektir. Ama bazı bireysel çıkışlarla kalınan olayların abartılması sorası oluşacak sonuçlar elbet daha acıtıcı olacaktır. Eklemeden edemiyecem; Madem Doğuşun yaptığı konuşuluyor: Yeni emirşeh saraya bakıp aldığı bazı telkinlerle konuşurken ne düşündü? Birde: Seçim döneminde adı duyulmayan, kuruluşları kapatılırken ses çıkarmayıp hatta onlar adına dayak yiyenlere destek veremeyen bazı kesimler şimdi yeni yönetimden “iyi niyet, haklarını” bekliyorlar. Özelikle Etinin nasıl kapandığını dahi anlatmayan ama zamanında onlara “dikkatli olun” diyenler aldıkları parayla gülenler şimdi kimden ne beklediklerini biraz düşünseler! Birçok olumsuzlukla kapuşari zengini olmakla gerçeklerin gizleneceğini baskının kendilerini koruyacağını kim inandıysa bir gün kendi aslanları kendilerini de yiyeceğini herhalde anlamıştırlar. Tabi Havayolları konuşanlar danışman paralarıyla yol gösterenlerin şimdi yine kimin kolları arasında paralarla oynadıklarına bir baksalar! İşte Kuzey Kıbrıs’tan konuşmaya başlarsak bildik bilimin ötesinde kendi dilimimizle konuşuruz. Sora döneriz Üniversiteye gelen öğrenciyle ekonomik getirisiyle ve kolayca para karşılığı alınan diplomalarla konuşuruz. Ama bilimin en ufak ihtiyacı olunan veya aydın tepkisel dinamiğe gelince de etrafta bambaşka manzaralar görürüz. Sahi birileri açıklasa ya: Bazı üniversitelerimiz direk olarak seçimde rol adlımı?