Tegiye Birey – YKP-fem aktivisti
Bu yazıyı yazmak üzere Surlariçinde yol almışken, odaklanmaya çalıştığım soru şuydu: üzerine son birkaç yıldır yazıp çizdiğimiz bu konu hakkında şimdi yine ne söylenebilirdi? Biz de mücadele ile büyürken, algımız da büyümüş müydü bütün bunlarla doğru orantılı? Zorlanmak isterdim, çok zorlanmak ve başka bir anti-militarist laf bulamamak. Sağımda silahla nöbet tutan Birleşmiş Milletler askeri, solumda da oyuncak tüfeklerini ona doğrultmuş bir grup erkek çocuk olunca bir anda, bu sefer zor olamadı yazmak, bu ateş hattında kalınca…
Anti-militarist duruş bizi elimizden tuttuğundan, bizi mücadeleye kattığından, yolumuza parlak ışıklar tuttuğundan beri, görür olduk. Korku politikalarını, ve bunların kişilere, toplumlara yaptırabileceklerini, şiddet kültürünü ve bunun en açık akıllarda bile ne denli yükseltilebileceğini, ‘sivil’ kavramının içini doldurmanın zorlaştığını gördük. Hali hazırda kendi içinde sorunlar barındıran demokrasinin de bacağının ne onarılmaz kırıklarla dolu olup alçıda bile olmadığını, emir-komuta zincirinin halkalarının ne denli sıkı sıkıya örülü olduğunu hissettik.
Anti-Militarist Barış Harekatı’nın organizasyonun bile kendi başına bize öğretmediği kalmadı; bir fikir aklına yatar ve bunula alakalı bir mücadeleyi büyütür müsün? Yoksa ortak paydada buluşa buluşa buzlaş kıvamında bişeyler içip serinler misin ancak da bir yaz günü? Öylesi biraz sulu olur da… çok görse de geçenler, ah bu en köşede bile olsa duran bu genel-geçerler… Çizgimizi uzatacak, renklendirecek, besleyeceklerle büyüyoruz, çizgimizi çizerken onun tarafından da güzelce çiziliyoruz.
Sözümüz söz, buradayız. Türkiye işgalinin yıldönümünde, bağımlılık ilişkisinin artık ikinci bir yapıyı inkar edecek raddeye ulaştığı bu günlerde, işgale karşı özgürlüğü haykırmak için, bekleriz. Kadınsan ve askercik fabrikası olmayı reddediyorsan, kadınsan ve zorunlu heteroseksüelliğe gülüp geçesin varsa, kadınsan ve terbiye edebileceğiniz bir itaatkar değilim diyorsan, anne veya eş olarak tanımlanamayacak kadar yaşam dolmaya varsan, bekleriz. Erkeksen ve kahraman, asker, koruyucu, egemen bir ataerkil figür olmanın ötesini görebiliyorsan, bekleriz. Şiddeti, sıradüzeni, baskıyı araç olarak içselleştirmiyorsan, bu kalıplar bana dar diyorsan, bekleriz. Gençsen ve benim öğretmenim neden bir asker, neden yok etmeyi öven marşlar söylüyorum da isyan şarkıları yasak diyorsan, bekleriz. Kıbrıs’ta doğup büyümüşsen ve eskiden ‘normal’ gelenler artık gelmiyorsa, geçici zannettiklerin geçmiyorsa, Kıbrıs’a kısa süreliğine veya kalıcı olarak gelmişsen ve zaten bu savaş alanı yollar sokaklar anlamsız gelmişse, bekleriz. Askeri bölgelerin, kahraman dolu çemberlerin göz doldurucu doğal güzelliklerle tezatı ve bu tezatı ortadan kaldırmaya yönelik güzelliklere yapılan saldırı gücendirmişse, bekleriz.
Büyük Han’ın yanındaki Eski Lefkeliler Hanı’nda, 14 Ağustos Çarşamba günü görüşmek üzere. Bandista, Strange Union, Özgür, En Psychro işgallere karşı isyanın bestelenmiş halleriyle bizimle olacak, bekleriz.