Tekrar koalisyon devrine atlamış bulunuyoruz. Çoğunluğun elde edildiği durumlarda dahi 50 kişilik mecliste salt çoğunluğun üstünde sayıya ulaşılsa bile çok sayıda meclis dışından bakan atansa bile çağdaş bir devletin işlevlerini yürütmek kolay olmaz. Ülke küçük diye fonksiyonlar azalamıyor. Onun için ve koalisyonlarla bu kadar uzun süre çalıştığımıza göre artık deneyimli sayılmalıyız ama anlaşılmayan bir gerçek var: Zaman geçirmek deneyim kazanmak değildir. Bir yol tutturup yürüyenler yolu ezberlerler ve yalağının yolunu ezberleyen eşek veya mandıranın kapısını belleyen dava r gibi yola alışırlar ve bunu tek gerçek olarak kabul ederler.
Nitekim bizimkiler de tutturdular bir yol ve o yolu dönüp dönüp kat ettiler. O kadar.
Hâlbuki koalisyon olsun olmasın hükümet tektir ve anayasaya göre meclise karşı başbakan tarafından sorumludur. Yani başbakan her şeyi bilmek ve bilen biri olarak meclise hesap verebilmek zorundadır. Ben bilmem diyemez.
Koalisyon olunca başbakan yanında ortağı da sorumludur diye kabul etmek ne parlamenter rejime ne de başkanlık rejimine uymaz. Sorumluluk tektir.
Başbakanın görevi de bakanlıklar arsında koordinasyonu sağlamak olduğuna göre koordine ettiği varsayılacak olan başbakan tüm yürütmeden haberdar ve meclise hesap verecek durumda olur.
Eski hükümetlerin tümünde de tek başımıza iktidar değildik, onun için sorumluluğumuz ona göre düşünülmelidir mazereti yapılmıştır ama bu sadece yürütmenin üzerinde anlaşılıp da yürürlüğe koyduğu hükümet programının kapsamı bakımından önemi vardır. Yoksa ülkeyi gün boyunca internetten ve sms’lerden mahrum bırakan sistem çöküşünden sonra ilgili şirketle arıza halinde ne yapılacağı konusunda ihale sırasında sözleşmeye madde konulmadığının ortaya çıkması, patlayan borudan petrolün denize akıp elde hiçbir önlem olmadan seyredilmesinin ve ev ziyaretlerinden vaz geçilip elektrik kontaklarından yangınlar çıkmasına seyirci kalınmasının suçu, tüm kamu yönetiminin kusurudur ve meclise karşı başbakan hesap vermeye mecburdur.
Okullar açıldığında elde para yok, okul onarımları için süre isteyen bakanların sorumluluğu da başbakanın üzerindedir.
Başka türlüsü de olmaz.
Halk bunu bilir ve ne olursa işlerin başında bulunan yüksek dereceli memurları değil hükümeti sorumlu tutar.
Tabii ki esas işi yapan veya yapmayan memurlar da sorumludurlar ama onların sorumlulukları ayrıdır, başbakanın sorumluluğu ayrıdır. Onları atayan da bakan, başbakan ve cumhurbaşkanı olduğuna göre üçlü sorumluluk vardır ama parlamenter sistemde cumhurbaşkanının yaptığı işlerden sorumlu olmayacağı yani sadece sorumluluk getirmeyecek kadar yetkili olduğu kararlaştırılmıştır, o kadar.
Öyleyse Yorgancıoğlu mazeret icat etmekten vazgeçip koalisyonunun tüm işlevlerini tanımlayıp koordine etmeli ve her gün de bilgi almak için bakanları ve yüksek memurları kendisine bilgi vermek için önüne getirmelidir. Oturup her şeyi bilmek görevinde olduğuna göre hangi bilgileri ne zaman ve nasıl kendisine ulaştıracağını programlayıp onlara tebliğ etmelidir. Koalisyonuz öbür partinin başkanı da öbür partili bakanları koordine etsin diye bir saçmalık olmaz.
Öbür partinin başkanı da özel ilgi alanı olarak onları ayrıca hesaba çekecekse kendi bilir ama kendisi de bir bakanlık almışsa hükümet çalışmalarında koordinasyon yapılırken zaten her şeyi izler. Parlamenter sistemde ortak sorumluluk vardır yani tüm bakanlar tüm yürütmeden haberdar ve kararlarda aykırı düşüncelerini kendine saklamak zorundadır. Bir bakan karar alınıncaya kadar değişik görüşlere sahip olabilir ama karar alındıktan sonra değişik görüşünü kendine saklamalı yoksa istifa etmelidir. Başka yolu yoktur.
Bizde hükümet içinde muhalefet şerhi koyup sorumluluğu paylaşmadan bakanlığa devam etme alışkanlığını İsmet Kotak icat etmiş ve bunu açıklamaktan da çekinmemiştir. Yani bu eşyanın tabiatı olarak görülmüştür. Ancak bu anayasaya aykırıdır. Parlamenter sistem de terstir.
Bu gerçeğe ters olarak bir koalisyonda ortak sorumluluk gereği oy birliği ile karar alınmasını şart koyan koalisyon protokolü çalışması yapılmamış değildir ama esas olan bunun şart olduğudur ve ayrıca madde yapıp protokole koymak gereksizdir.
Meclis karar organıdır ve yasanın olmadığı yerde yürütme olmaz ilkesi vardır. Onun için tek olan ülkede yürütmenin de tek olduğu ve önemli işin koordinasyon olmadan yürütülemeyeceği açık olduğundan bu böyle olmak zorundadır. Bunun dışında herkesin yaptığı işten ayrıca sorumlu olduğu da bir gerçektir ve bu gerçek ortak soru7mluluk ilkesine ters değildir.
Örnek olarak Mari’deki büyük patlamayı alalım; başkan ve dışişleri bakanı bir tezgâh kurup BM yasağını delmeye kalktı ve yakalanınca silah ve mühimmatı bir askeri bölgeye yığdılar. Başkan varsaydı ki askeri bölgenin komutanı onlara bakacak, bir tehlike olursa yangıncıları ve diğer kazalardaki durumlarla uğraşanları koordine edecek, dışişleri bakanı da bir başka ülkeye nakli için takipçi olacak ve saire…
Bu arada uyarıcı sinyaller aldılar ama biri öbürünü görevli sayıp sinyalleri görmemiş gibi yaptılar.
BM ambargosunu gizlice aşmaya çalıştıkları için de işi kurcalamaktan çekindiler.
Mari patlayınca ve elektriksiz de kalınca sorumlu kimdir diye bağıranların karşısında darma duman oldular.
Bunun hiç akıldan çıkarmamak gerek. Ancak öyle olmuyor. Bizim petrol dolum tesisinde de patlama olunca başbakanların koordinasyon için günlük bilgi alımını yapmadıkları ortaya çıktı. Eminim ki bir gemi vurup da boruyu patlatışa denize petrol akmasını nasıl engelleyeceğiz diye tek bir soru sormadı. Kimse de düzenli bilgi verme seansları yapılmadığı için eline dosyaları alıp da bir kaza hiç düşünülmedi ve şirketin kaza halinde sorumluluğu ne olacak diye sözleşmesine madde koymayı unuttular diye uyarıda bulunmadı.
Şimdi nerede patlayacak bir bomba var bilen yoktur ve koordinasyonla görevli başbakan bunu dert etmiş değildir.
Kısacası başbakan düzenli bilgi alma görevini tanımlayıp program yapmalıdır.
Ondan saklı icraat izin vermemelidir.
Koalisyon diye ortak sorumluluk ilkesinin çiğnenmesine fırsat vermemelidir.
Hükümet içinde oy birliği ilkesini çiğnetmemelidir.
Meclis de kararının olmadığı yerde yürütme olmayacağını hükümete kimin hükümeti olursa olsun göstermelidir. Onun için de hemen mecliste bir komite kurup hiçbir bakanlar kurulu kararının yasaya uygunluk denetiminden geçmeden alınmaması yasa geçirmelidir.
Meclis meclis olmak isterse daha çok yasal yetkiler almalıdır yani kendine vermelidir.