yaklaşımlarÖzkan YıkıcıIlımlı İslam gerilemesi ve Mısır darbesi sorası arayışları – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Ilımlı İslam gerilemesi ve Mısır darbesi sorası arayışları – Özkan Yıkıcı

279 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

Kesin ama hep unutulan bazı temel ilkeleri yeniden yazacam. Bölgemizde olan olayları anlık olarak alıp, sunulan bilgilerle yorumlamak hep kolayca kandırılma durumuna düşeriz. Ortadoğu denildiğinde şimdilerde hiç ismi anılmayan Emperyalistsiz yorumlamak hep yanlışa adres açmaktır. Ortadoğu günümüz tartışılırken, sistemin Kültürler çatışması, bölgedeki enerji havzası, yeniden sömürgeleşme ve bölgedeki dinsel otoriter yapılar düşünülmeden sonuca doğru ulaşamazsınız. Bölgenin gelişmiş değil sömürgesel karakteri ve Emperyalist yeniden yapılandırma kurallarıyla ele alınmadığı takdirde hep yanılgı bolluğuna uğrarız. Tek tek değil, hem tek olayın içsel dışsal dinamiklerini, hem de sistemsel bölgesel denklemleri iyi okumak gerekir. Ortadoğu nasıl ki Türkiyesiz veya Mısırsız düşünülemezken, İsrail olayının Emperyalist temel eksen, günümüzde İran ve daha geniş Şii şer eksen ve petrol hesaplarını algılamadan tamamlayıcı sonuca ulaşamayız. Bölgeyi salt Türkiye veya Mısır dar bakışla değil burada Kürt, Filistin halklarında olduğunu ve bunların sorunlarının varlığını inkâr etmemek gerekir. Konu salt Amerika değil bölgesel enerji kaynak nedeniyle ve Ortadoğu Projesinde Rusya Çin kuşatması hedefi olma sonucu güçler denklemi de tek eksenli değildir. Son olaylarda gördük ki bırakın mezhep veya devletsel etnik ayrımları, ayni eksende olan Suni mezhep olayında dahi oldukça çatışmaların oluştuğuna tanık oluyoruz. En son: Biz Kıbrıs’ta yaşar ve her Ortadoğu altüstlerde direk bedel ödeyerek dizayn olurken “Beni ilgilendirmezler” kendimizi dışlayamayız!

Ortadoğu’da kan akmaya hem de katliamlarla inanılmaz facialar olmaya devam ediyor. Artık Afganistan ve ıraktaki facialara alıştık ve gündem dahi yapmıyoruz. Suriye’de tarafcıl propaganda ağı bile oluşan daha mitoz ayrışmalarla belirsiz sonuca gidiyor. Tamda bunlar altüstlerle yol alırken iyi yolda denilen Mısırda hem de Amerikancılıkla övülerek yeni “Türkiye modeli ılımlı İslam” örneği sunulurken, önce Amerikan destekli darbe yapılıyor ve şimdilerde ordu resmen Mısırda kıyım uyguluyor. Tekrarlayım: Mısırda Müslüman kardeşler Amerikan ılımlı politika ekseninin önemli enstrümanı ama onu deviren Mısır ordusu da Amerikan eğitimli ve yardım alan kuruluş olarak ayni yörüngede! Üstelik Musriyi deviren generali ve içişleri bakanını atayan da Elmusri! Olayları güncel izlerken birden aklıma bizde gelenek haline sokulan belek sildirtme durumu oluştu. Herkes ekranda Mısırda ordunun nasıl darbe yaptığını ve şimdi katliam uyguladığını görüyor. Gariptir ama darbenin adını söyletilmeme başarısı dahi oluştu. Faşizmi falan söylemiyecem; Hele Emperyalist kuramı anımsatmıyacam! Çünkü bunlar belekten sildirtildi! En iyisi mi meraklı olana ve yorumlarkan kaynak ihtiyacı olanlara kısa tarihle ılımlı İslamcılıkla Mısır darbe konusuna ufak bir bilgi yumağı sunayım.

Ilımlı İslam’ı iki binlerde duymaya başladık. Gerçi Doksanlarda Kültürler çatışma oluşturma sürecinde İslam dininde radikal ılımlı ayrımı kurgulanıyordu. Neyse teoriye fazla dalmayalım. Ilımlı İslam’ın ilk oyuncusu Erdoğan’dı. Erdoğan Türkiye’de yasaklıyken ve artık aday olamazken, Amerika’dan uzanan bir el onu önce Beyaz saraya çeker. Sora elinden tutup Avrupa’da dolaştırır. Onu ılımlı İslam örneği olarak tanıtır. Muhafazakâr düşünce ve piyasa ekonomik modelli ılımlı İslam kuramı böylelikle pratikte yaşama geçiyordu. Sonuçta bildik süreçlerle birden AKP oluşuyor ve Erdoğan’ın yasakları kaldırılıp Başbakan oluyor. Avrupa ve Amerika ısrarla “Ortadoğu modeli Türkiye” yayınlarına hız verir. İlk ılımlı İslam modeli böylelikle Türkiye’de yeşerdi. Benzeri işgal edilen Afganistan ve ırakta denendi. Afganistan da Karzayi piyasaya sunuldu. İşgal altında ve önemli desteklerle kökleştirilmek istenildi. Ama Yapılan onca baskı ve desteğe karşın seçimi dahi almadan ona yine vererek ölü doğan çocuğa benzetiler. Irakta ise hazırladıkları Ahmet Çelebi ise işgal sorası ülkede hiç tutunamadı. Çünkü hem Şiilerin ırakta fazla olması, hem de adı yolsuzluklara çıkması sonucu Çelebi çelebi gibi tarihe gömüldü.

Bush dönemli ılımlı İslam hareketleri böylesine çeşitlemeler yaşarken, Obama döneminde daha “yumuşaklı, sandıklı” süreçlere adına “Bahar” ekleyerek yeniden Ortadoğu politik eksenine sokuldu. Özelikle tabanları olan Müslüman Kardeşlerin ılımlı İslam projelerinde önemli rol almaları isteniyordu. Çünkü “Ulusal devletler” tavsiye edilecek ve daha zayıf ama sermaye dolaşımına olanak sağlayan piyasa bölgesel yapılanma hedefleniyordu. Elbet Lübnan’daki Şii Hizbullah bu dostluk tablosunda yoktu. Ilımlı İslam projesi beklenmeyen patlamayı gösteren Tunus’a hemen enjekte edildi. Sürgünde olan Erdoğan benzeri Ganubiyle Tunus’ta olaylar sürerken yapılan anlaşma sorası ülkeye gönderildi. Yapılan anlaşma şuydu: Ganubi yönetime geldiğinde batı onu destekleyecek. Sadece Ganubi ne Amerika İngiltere’yle yapılan anlaşmalara el sürecek, ne ülkedeki yabancı sermaye hareketine engel olacak, nede dıştan gelecek sermaye engeli koyacaktı! Böylelikle Tunus solunun da parçalanması sonucu Ganubi Tunus’ta yeni dizaynın mimarı oldu. Benzer olay Mısırda yaşandı. Mısırda zaten Mubarek sorası bir ayar yapılacaktı. Fakat aylar öncesi başlayan ve Tunusun etkisi, ülkedeki küllenen gıda krizi ayaklanmalarının alevlenmesi sonucu erken gelen halk hareketi vardı. Hemen Amerika’sı Erdoğan’ı şehleri ​​hepsi devreye girip orduyu işe sokarak geçiş sürecine sokuldu. Ancak Amerika’nın çok istediği Elbaredey veya Almusa halk desteğini sağlamadı. Doğal seçimde Müslüman kardeşler kazanacaklardı. Ordu geçiş sürecinde vetolarla kendi belirlediği çizgide adayları onayladı. Müslüman kardeşlerin önemli liderlerini değil Amerikancı olup Amerika’da eğitilen Elmusriyi aday bıraktı. Buda yine Elmusrinin seçilmesine yetti…

Böylelikle ılımlı İslam projesi Türkiye’de, Mısırda, Tunus’ta sandıktan yönetime taşınırken, Fas gibi ülkelerde güç oluyor Hamas hareketi de şer eksenden ılımlı İslam noktasına kaydırtılıyordu. Ancak! Ortadoğu’da tek tip İslami hareketler yoktu. Sudi eksenli şehler ve diğer İslamcı Suniler dahi rahatsız oldular. Ganubiyi “Şeriat istemiyor” diye terk eden Sudi yanlısı Selefiler oldukça sokaklarda aydınlara karşı saldırılar düzenlediler. Ayni çizgi Mısırda Selefilerin Kıptilere saldırmaları ve şeriat istemeleriyle de alevlendi. Fakat Katar şehi ılımlı İslamcılarla dayanışarak orda İMF Dayatmalı özeleştirmelerden pay alarak daha önemli güç oluyordu. Suni Amerikancılar arasında çelişkiler oluyordu. Obama özelikle ikinci kazandığı seçimden sora Sudi eksenine daha kolay kaymaya başladı. Özelikle silah ticareti ve petrol kıyakları onu seçki olarak 2 evladı içinde sorgulatma yalpalatma noktasına soktu. Erdoğan’ın Amerikan Ziyaretinde takındığı tavır; Katar şehinin sesiz sedasız oyla geçişi ve en son Mısırda resmen onaylı darbeyle aslında tartışılan ve ikilem yaratılan ılımlı İslam Müslüman kardeşler siyasetinden Sudi eksenli siyasal tercihe kayışın sinyalleri oluyor. Böylelikle Suni Şii yanına Müslüman Kardeş Selefi Suni ayrımı da Ortadoğu kaygan zeminine sokuldu.

Yukarda özetlenen tabloyu iyi okumak gerekir. Çünkü Türkiye etkilenmesi ve zaten başlayan cemaat muhafazakâr ayrımı bize bunun salt Türkiyeleşmenin sonucu olmadığını gösteriyor. Erdoğan’ın her yerde Komplo araması ve olaylarda dış sermaye hareketlerinin ekonomik etkisi önemli yanıtlar yaratacaktır. Yalnız Mısır hatası tekrarlanmasın: Çoğu Türkiye’deki AKP karşıtı olma nedeniyle oradaki darbeyi sanki Erdoğan kıskacıyla yorumlayanlar çok. Oysa en ufak tavır dahi dersi almamıza yetmeliydi: Amerika ve İngiltere olaya darbe dahi demediler. Darbe olması nedeniyle zaten baskının katliamın ve anti demokratikleşmelerin artacağı beliyken, özelikle bazı Amerikancılar ve ne yazık ki Eski Sovyet kökenli bilimciler “yumuşak darbe” adıyla birçok ayni konudaki yaptıkları yanlışı tekrarladılar. Tabi darbenin yumuşağı olmadığı da kısa zamanda kanıtlandı. Bir farkla; Dünya bunu kınamadı: Ayni yanlışa Avrupa solu da düşüp sanki Müslüman kardeşlere karşı olmak yeterlilikle darbeye gereken tepkiyi yorumlamayı yapmadılar. Belki de Emperyalist kurumlar darbenin daha kolay kabullenmesinde çok önemli rol aldılar. Öyle ki tanklar yürür helikopterler uçarken ve katliam yapılırken, ısrarla sokaktan sıkılacak veya haber yapılacak olayla darbecileri aklama arayışı hep oldu.

Son bir olgu: Mısır ordusunun Eğitmeni ve önemli yardım eden ülke Amerika: Mısır ekonomisinin üçte bir kısmını ordu denetliyor: En önemli belekten sildirtilen ders: Devlet aygıtı sınıfsal baskının ve sistemin devamı için oluşan üst yapıdır. Değişim olmadıkça ve yeniden yapılanma sağlanmadıkça ayni kurallarla kim gelirse gelsin, değişim olmaz. Bakın Musriyi deviren General İslamcı hatta öyle İslamcı ki kadınları bekâret testinden geçirdi! Bu General Musriyi değiştirdi. Darbenin yumuşağı veya serti değil toplumsal dinamiklerin gücüyle ve öteki dış etkenlerle konu tartışılmalıdır. Fazla yazıyı uzatmadan da konuyu şimdilik burada bağlayalım.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin