.Yeniçağarşivden yazılarTozlu arşivden: Devrimci Yol'un seçimleri boykot etmesi (Kasım 1979)
yazarın tüm yazıları:

Tozlu arşivden: Devrimci Yol’un seçimleri boykot etmesi (Kasım 1979)

279 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

dylogoEditörün notu: her süreç kendi somut koşulları içinde değerlendirilmesi gerekir. Çeşitli dönemdeki seçimlerdeki çeşitli siyasi yapıların tavrı da gene kendi somut koşullarda değerlendirilmesi önemlidir. aşağıdaki alıntılar bugünkü tartışmalara benzerlikleri göz önüne alınarak, 1979 yılındaki Türkiye’deki seçimlere dair Devrimci Yol Dergisinde yazılanlardan derlenmiştir.

Sayı:32, 1 Kasım 1979

Devrimci Hareket, boykot eylemini etkili bir siyasal kitle gösterisi olarak hayata geçirebilmek için seçimler döneminde bütün ülke çapında yaygın bir kampanya sürdürdü. Bu kampanya sırasında sömürü ve zulüm düzeni teşhir edildi. Sömürüsüz, baskısız bir düzenin halkın kendi iktidarıyla sağlanabileceği anlatıldı. Sömürü ve zulüm düzeninden kurtuluşun devrimle olacağı bunun için mücadeleye atılmak gerektiği, Direniş Komitelerinde örgütlenerek böyle bir mücadelenin yürütülebileceğini halka anlatılmaya çalışıldı.

(..)

Boykot kampanyamızın etkisi, her şeyden önce siyasal bir kitle gösterisinden beklenen bir etki olarak ele alınmalı ve boykotun siyasal etkisinin üzerinde durulmalıdır. Boykot kampanyası sırasında devrimciler örgütlülüklerinin elverdiği ölçüde bütün ülkede bu kampanyayı sürdürdüler. Yüz binlerce bildiri, özel sayı, el ilanları dağıtıldı, yüz binlerce afiş ve pullama yapıldı. Pankartlar asıldı, yazılamalar yapıldı. Kasabalar ve köyler dolaşılarak boykot çağrısında bulunuldu, halkla sohbet toplantıları tertip edilerek boykotun amaçları ve devrimcilerin önerileri halka anlatıldı. Direniş Komiteleri oluşturuldu. Devrimci Hareketin boykot kampanyasında yürüttüğü teşhir ve propaganda çalışması etkili oluyor ve halkın yakın ilgisini doğuruyordu. Bu ilgi pek çok yerde eyleme dönüşüyordu.

Boykot kampanyasının ülke çapındaki siyasal etkisinin en somut göstergesi ise düzen partilerinin ve politikacılarının boykota karşı yürüttükleri karşı kampanyadır. Boykotu amacından çarpıtmak ve etkisini kırmak için gazetelerle, radyo ile ve televizyonla sürdürülen iftira ve karalama kampanyasının şiddeti bile boykotun siyasal etkisini göstermesi bakımından anlamlıdır. Seçimden sonra burjuva basının seçim sonuçlarını boykota karşı kazanılmış bir zafer şeklinde sunması yanıltıcı yüzde rakamlarıyla seçimlere katılma oranının yüksek olduğunu, bunun “demokrasinin” bir zaferi olduğunu işlemeye çalışması yine boykotun siyasal etkisinin olumlu olduğunun bir kanıtıdır.

Diğer yanda oportünistler boykot kampanyasının ne kadar etkisiz olduğunu, boykotun iflas ettiğini ileri sürebilmek için burjuva basının aldatıcı yüzde hesaplarına dört elle sarılmaktadır. Ve boykotun başarısızlığının bir “kanıtı” olarak seçimlere katılma oranının çok yüksek olduğunu, halkın boykotçuları dinlemeyerek sandık başına koştuğunu sevinç içinde söyleyip duruyorlar.

(..)

Bütün oportünistlerin boykotun hiçbir etkisi olmadığını ve iflas ettiğini iddia etmeleri ve bu iddiayı kanıtlamak üzere bunca gayret içine girecek kadar şaşkınlaşmaları oportünist seçim politikalarının kaçınılmaz bir sonucundan başka bir şey değildir.

(..)

Ancak bir siyasal protesto gösterisinin etkisini seçim sonuçlarını şu kadar bin etkilemişse etkili, şu kadar bin etkilememişse etkisiz diye tartışmak da doğru değildir. Ve zaten Devrimci Hareket boykot eylemini, seçimlere katılımı yüzde bilmem kaç indirmek iddialarıyla gündemine almamıştır. Bu protesto eyleminin siyasi muhtevası önemlidir. Şüphesiz niceliğin hiç önemi olmadığını söyleyecek değiliz. Biz boykot kampanyamızda mümkün olduğu kadar çok kitleyi boykota katmak için çalıştık ve bunda da örgütlülüğümüz oranında başarılı olduk. Zaten Boykota katılım nicelik yönünden çok düşük olsaydı (mesela bütün oportünist grupların aldığı oylar kadar bir sayı ile sınırlı olsaydı) o zaman boykotun siyasi etkisi de bu derecede olamazdı, boykota karşı bunca patırtı ve saldırılar ve seçim sonuçlarının boykota karşı bir “zafer” olarak sunulması da olamazdı. Boykotun esas anlamı ve etkisi, halkın en ileri en bilinçli kesimlerini anti-faşist mücadele etrafında örgütleyebilmek ve faşizme karşı, sıkıyönetime karşı bir siyasal eyleme sokabilmek noktasındadır. Ve kampanya süresince böyle bir anlayışla çalışılmış ve düzene karşı, faşizme karşı, halkın mücadelesini yükseltmek, bu mücadeleyi Direniş Komitelerinde örgütleyebilmek amacı ile bütün ülke sathında binlerce devrimci seferber olmuş, binlerde köy dolaşılmış, halk mücadeleye Direniş Komitelerine ve seçimleri boykot etmeye çağrılmıştır. Ve bu, bol yasaklı, sıkıyönetimli, sahte demokratik seçim aldatmacılarına karşı halkın kendi demokratik iktidar alternatifi, halkın en geniş kesinleri önünde Direniş Komiteleri ile somut olarak ortaya konmuştur.

Elbetteki bu boykot kampanyası doğrultusunda hayata geçirebildiklerimiz, ancak kendi örgütlülüğümüzün imkan verdiği şeyler olmuştur. Bu da, bu açıdan bizim eksikliklerimizin bir kere daha açık olarak ortaya konulmasından başka bir şey olmamıştır. Burjuvazinin çarpıtma ve saldırıları karşısında yeterli araçlara sahip olamadığımız ve bunlara karşı etkili bir çaba ortaya koyamayışımız da üzerinde durulması gereken bir başka önemli eksikliğimiz olmuştur.

Yazının tamamı

 


BOYKOT ETKİLİ BİR SİYASİ PROTESTO EYLEMİ OLARAK GERÇEKLEŞTİ

DY, Sayı:32, 1 Kasım 1979
Devrimci Hareket, boykot eylemini etkili bir siyasal kitle gösterisi olarak hayata geçirebilmek için seçimler döneminde bütün ülke çapında yaygın bir kampanya sürdürdü. Bu kampanya sırasında sömürü ve zulüm düzeni teşhir edildi. Sömürüsüz, baskısız bir düzenin halkın kendi iktidarıyla sağlanabileceği anlatıldı. Sömürü ve zulüm düzeninden kurtuluşun devrimle olacağı bunun için mücadeleye atılmak gerektiği, Direniş Komitelerinde örgütlenerek böyle bir mücadelenin yürütülebileceğini halka anlatılmaya çalışıldı.

 

Halk emperyalizmin ve yerli tekellerin yararına halk için pahalılık, yoksulluk ve açlık demek olan ekonomi politikalarına karşı; faşist saldırılara ve sıkıyönetim terörüne karşı; sıkıyönetimli baskı rejimini “demokrasi” diye yutturmaya çalışan düzen partilerine ve politikalarına karşı seçimleri boykot etme yoluyla bir siyasal protesto eylemine çağrıldı.Seçimler döneminde Devrimci Hareketin yürüttüğü bu kampanyanın etkileri nasıl oldu? Bu kampanya halka ve devrimci mücadeleye ne sağladı? Kampanya sırasında devrimcilerin çalışmaları yeterli miydi? Devrimcilerin çağrısına halkın katılımı ve ilgisi ne düzeydeydi? Devrimci mücadelenin önce kendini tanıması hata ve eksikliklerini gidermesi bakımından, halkla kalıcı ve anlamlı ilişkiler kurabilmede ve halkı mücadeleye çekebilmede ne gibi örgütlenmelere gereksinme duyulduğu hakkında dersler çıkartmak için hareketin bütün birimlerinde bu soruların doğru bir değerlendirmesi yapılmalıdır.Boykot kampanyamızın etkisi, her şeyden önce siyasal bir kitle gösterisinden beklenen bir etki olarak ele alınmalı ve boykotun siyasal etkisinin üzerinde durulmalıdır. Boykot kampanyası sırasında devrimciler örgütlülüklerinin elverdiği ölçüde bütün ülkede bu kampanyayı sürdürdüler. Yüz binlerce bildiri, özel sayı, el ilanları dağıtıldı, yüz binlerce afiş ve pullama yapıldı. Pankartlar asıldı, yazılamalar yapıldı. Kasabalar ve köyler dolaşılarak boykot çağrısında bulunuldu, halkla sohbet toplantıları tertip edilerek boykotun amaçları ve devrimcilerin önerileri halka anlatıldı. Direniş Komiteleri oluşturuldu. Devrimci Hareketin boykot kampanyasında yürüttüğü teşhir ve propaganda çalışması etkili oluyor ve halkın yakın ilgisini doğuruyordu. Bu ilgi pek çok yerde eyleme dönüşüyordu.

Boykot kampanyasının ülke çapındaki siyasal etkisinin en somut göstergesi ise düzen partilerinin ve politikacılarının boykota karşı yürüttükleri karşı kampanyadır. Boykotu amacından çarpıtmak ve etkisini kırmak için gazetelerle, radyo ile ve televizyonla sürdürülen iftira ve karalama kampanyasının şiddeti bile boykotun siyasal etkisini göstermesi bakımından anlamlıdır. Seçimden sonra burjuva basının seçim sonuçlarını boykota karşı kazanılmış bir zafer şeklinde sunması yanıltıcı yüzde rakamlarıyla seçimlere katılma oranının yüksek olduğunu, bunun “demokrasinin” bir zaferi olduğunu işlemeye çalışması yine boykotun siyasal etkisinin olumlu olduğunun bir kanıtıdır.

Diğer yanda oportünistler boykot kampanyasının ne kadar etkisiz olduğunu, boykotun iflas ettiğini ileri sürebilmek için burjuva basının aldatıcı yüzde hesaplarına dört elle sarılmaktadır. Ve boykotun başarısızlığının bir “kanıtı” olarak seçimlere katılma oranının çok yüksek olduğunu, halkın boykotçuları dinlemeyerek sandık başına koştuğunu sevinç içinde söyleyip duruyorlar.

Bunların bazılarının seçimlere katılımın geçen seçimlerden çok fazla olduğunu, sağ partilerin oylarında büyük artışlar olduğunu ispat edebilmek için burjuva basının yüzde oyunlarını bile geride bırakan AP lehine büyük rakam artırmalarına başvurduğu görülmektedir.

Kimileri de boykotun başarısızlığına kanıt olarak “boykotçuların en güçlü oldukları yerlerden biri olan Artvin’de boykotun tutmadığını, çünkü AP’nin seçimi kazandığını” ileri sürerken, kimileri de Artvin’de AP’nin ve CHP’nin büyük kitle katılımlarıyla mitingler yaptığını ileri sürecek kadar şaşırmışlardır.

Bütün oportünistlerin boykotun hiçbir etkisi olmadığını ve iflas ettiğini iddia etmeleri ve bu iddiayı kanıtlamak üzere bunca gayret içine girecek kadar şaşkınlaşmaları oportünist seçim politikalarının kaçınılmaz bir sonucundan başka bir şey değildir.

Bütün seçim politikalarını boykotun faşizme hizmet etmek olduğu gerekçesiyle halkı sandık başına götürmeye çalışmak şeklinde saptayanların (üstelik kendilerinin hiçbir varlığa sahip olmadığı iyice belirlendikten sonra) gerici güçlerin büyük oy artışları sağladığını, (AP’lilere taş çıkartacak sahtekarlıklara da başvurarak! ) kanıtlamaya çalışmaktan başka yapabilecekleri bir şey kalmamaktadır. Böylece kitlelerin boykotu iflas ettirecek şekilde sandığa koşarak AP’ye oy vermiş olduklarını kanıtlamakla, kitlelerin ne kadar politikleşmiş olduğunu da kanıtlamış olduklarını düşünüyor olmalılar.

Burjuva basınının ve revizyonistlerin göstermeye çalıştıkları gibi seçim sonuçları boykot politikasının iflasını kanıtlayabilir mi? Seçim sonuçlarının gerçekçi bir değerlendirmesi bu yaygaralarını ne kadar dayanıksız olduğunu hemen açığa çıkarmaktadır. Boykot eyleminin seçim sonuçlarında yansıdığını gözleri kör olmayan herkes görebilir. Yanıltıcı yüzdeler altında gizlenen gerçekler şudur ki; seçimlere katılma geçen seçimlere göre bu 29 ilde 1 milyona yakın azalmıştır. Ve iddiaların aksine sağ partilerin oylarında ciddiye alınabilecek bir artış olmamıştır. (Bunu, kamuoyuna yanıltmak için manşetlerine günlerce seçimlere katılmanın yüksek olduğunu ve AP’nin oy patlaması yaptığını ileri süren Hürriyet gazetesi bile, 25 Ekim tarihli sayısının iç sayfasındaki bir inceleme yazısında, “AP’nin oy artışı sıfırdır, katılma oranı ciddi olarak düşmüştür” şeklinde kabul etmek zorunda kalmıştır).

Buna karşılık CHP’nin dokuzyüzbin küsurluk bir azalış olmuştur. Seçimlere katılmada ve CHP oylarındaki bu azalışın önemli sebeplerinden biri boykot olmuştur. Seçimlere katılmayanların çok büyük bir bölümü sol oylardır. Bu kullanılmayan oylar halkın en bilinçli kesimlerinin önemli bir bölümüne aittir. Seçim sonuçları il il incelendiğinde bu görülecektir.

Ancak bir siyasal protesto gösterisinin etkisini seçim sonuçlarını şu kadar bin etkilemişse etkili, şu kadar bin etkilememişse etkisiz diye tartışmak da doğru değildir. Ve zaten Devrimci Hareket boykot eylemini, seçimlere katılımı yüzde bilmem kaç indirmek iddialarıyla gündemine almamıştır. Bu protesto eyleminin siyasi muhtevası önemlidir. Şüphesiz niceliğin hiç önemi olmadığını söyleyecek değiliz. Biz boykot kampanyamızda mümkün olduğu kadar çok kitleyi boykota katmak için çalıştık ve bunda da örgütlülüğümüz oranında başarılı olduk. Zaten Boykota katılım nicelik yönünden çok düşük olsaydı (mesela bütün oportünist grupların aldığı oylar kadar bir sayı ile sınırlı olsaydı) o zaman boykotun siyasi etkisi de bu derecede olamazdı, boykota karşı bunca patırtı ve saldırılar ve seçim sonuçlarının boykota karşı bir “zafer” olarak sunulması da olamazdı. Boykotun esas anlamı ve etkisi, halkın en ileri en bilinçli kesimlerini anti-faşist mücadele etrafında örgütleyebilmek ve faşizme karşı, sıkıyönetime karşı bir siyasal eyleme sokabilmek noktasındadır. Ve kampanya süresince böyle bir anlayışla çalışılmış ve düzene karşı, faşizme karşı, halkın mücadelesini yükseltmek, bu mücadeleyi Direniş Komitelerinde örgütleyebilmek amacı ile bütün ülke sathında binlerce devrimci seferber olmuş, binlerde köy dolaşılmış, halk mücadeleye Direniş Komitelerine ve seçimleri boykot etmeye çağrılmıştır. Ve bu, bol yasaklı, sıkıyönetimli, sahte demokratik seçim aldatmacılarına karşı halkın kendi demokratik iktidar alternatifi, halkın en geniş kesinleri önünde Direniş Komiteleri ile somut olarak ortaya konmuştur.

Elbetteki bu boykot kampanyası doğrultusunda hayata geçirebildiklerimiz, ancak kendi örgütlülüğümüzün imkan verdiği şeyler olmuştur. Bu da, bu açıdan bizim eksikliklerimizin bir kere daha açık olarak ortaya konulmasından başka bir şey olmamıştır. Burjuvazinin çarpıtma ve saldırıları karşısında yeterli araçlara sahip olamadığımız ve bunlara karşı etkili bir çaba ortaya koyamayışımız da üzerinde durulması gereken bir başka önemli eksikliğimiz olmuştur.

 DEVRİMCİ YOL

 

 

 

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin