Kapitalist sistem Yirminciyüzyıl başında Uluslararasılaşan sermaye sonucu yeni sıçramayla Emperyalizim kuramıyla anılmaya başladı. Kapitalizmin üst aşaması olan Emperyal gerçek öylesine yaptıkalrıyla kötü simgeleşti ki sonuçta zorunlu imaj değişimle kuramsal adını yeni anbalajla piyasaya sürmek zorunda kendini tutsaklaştırdı. Sömürgeciliği, Faşist devlet biçimi ve acımasız sermaye sömürüsü sonucu lanetlenen Emperyalizim kuramsal olarak duyulduğu anda kötü ve nefretlerle dolu bir kuramdı. Bu simgeyi değiştirmek gerekiyordu. Buda Neoliberal süreçle yine Kapitalist “bilimcilerce” kurgulandı. Kitlelerin kafasından Emperyalizmi silerken sistemsel içeriğini de saptırtarak yeni imaj yaratmaya girişildi. Artık Emperyalist kuram yerine yeni Neoliebral anbalajla “Küreseleşme, globaleşme” imgeleri konuluyordu. Elbet bu kelimeler koydurtulurken yeniden boyanarak içerikte doldurtuluyordu. Yeni sömürge balanslarının isimlerini de demokratik kuramları alıp taşıdılar. Anlamlarıyla uymayan ancak, makyajlarda vitrin görüntüsü yaratılan “Özgürlük, Demokrasi” gibi kelimeler konuldu. Öylesine çarpık konuldu ki ayni Kapittalist sömürge biçimlerinin üstüne bu kavramlar konuldu. Elbet susleme krema gibi olup ayni zehirin pazarlanması sonucu işler karıştı. Karıştıkça sonuçta çelişkilerle bir dünyada yaşamaya başladık.
Emperyalist kavramı “küreseleşmeyle” makyajlarla sunarken, aslında ezdirtilen sol boşlukla sildirtilen belekler ve yaratılan kültürel sistem içi bencilik bireycilik öğretisinin katgısı önemliydi. Bunu “Bilimcilerle, medyalarla” kültürleştirme süreci yaşandı. Sanki “Küreseleşme” yeni kavram ve yaşam şekli gibi anlatıldı. Bazı “Fikoyoma gibi” Bilimcielr daha ileri gidip “Sınıfların bittiğini, tarihin tamamlandığı” fetişizmi bilimselik adına bolca kulanıldı. Özelikle “Yeni dünya” adıyla artık var olan ve daha ağır sömürgeleştiren Kapitalist Emperyalist üst biçimi Neoliberalizimle birlikte adını örterek “Küreseleşme, Globaleşme” simgeleriyle sanki yeni sistem ve “eşitlikli” toplum gibi sunuldu. Doğrusu bu makyaj iyi tutu… Hatta Marksis bazı kesimelr oluşan koşul nedeniyle inanmasada Emperyalist kuram yerine bu kavramları kulanmaya başladı. Sosyalist devrimci çizgiden ayrılanlar ise sanki denilenler doğruymuş gibi yeni yapının en iyisi olma adına bu yeni kuramlara sarıldılar. Kavramlarını asavunmaya ve “Liebral sol” adıyla kendilerini “Yenilikci” olarak sundular. Fakat değişmeyen gerçek: Kapitalist yapı varlığı, Emperyalist üst aşama ile yeniden sömürgeleşme sürecinde Neoliebral yapıyla sistem kendi kuralalrıyla işliyor. Sermaye, piyasa ve acımasız sömürü üstünden yükselen karlar!*****
Emperyalist kuramı Fetişizimle Küreseleştirme adıyla anbalajlanıp sunulurken, yeni stratejilerde yolda hareketlendi. Bunalrdan biri de Ortadoğu projesi oluyordu. Geliştirilen Kültürler çatışması ile enerji havzalarının yeniden paylaşım ekonomik Kapitalist gerçek ilkelriyle oluşturulan sömürü adımalrı yine güzel sözcükelrle doldurtuluyordu. Uçaklar, füzeler, tanklar ve işkalelr insan kıyma makinesi gibi Afkansitan ve ırak işkaline girişilirken, sistemin sözcüleri “Özgürlük feneri, nurlu ufuklar” gibi içi banbaşka altın kelimeleri kulanıyorlrdı. Hatta birçok ülke lideri adına bazı Amerikan gazetesi ya yazı yazıyor veya yazdırtıyordu. “Mehmedali Ttalat” bu şana erişen “liderlerden” birisidir! Ama şu günlerde amerikada o dönem geçirilen “Vatanseverlik” yasasıyla resmen çoğu demokratik haklar kaldırtılıp, işkence doğalaşır, telefonlar dahi dinlenme konumu yaratıldı.
İşler yinede yolunda değildi: Bundan dolayı Amerikan sermayesi Buşun yerine Obamayı göreve getirirken yeni taktiksel hamlelerle Ortadoğu projesi işliyordu. Nitekim olayı daha bölgeseleştirip dış ekseni denklemleştirken bunun adını da özelikle Mısır dizayininde “Ortadoğu Baharı olarak koydular. Bu gelişme yeni kandırmacayla probaganda alanında yine başlangıçta tutu. Helle Amerikancı olup kazanma ve başarılı olma ilkesinin tek doğru olduğu kabulenişi sonucu, Herkesin ağzına yine tıpkı “Küreseleştirme” gibi hemen yerleşti. Ancak Tunustan başlayan ve Mısır Lipya ekseni ile sora Suriye bataklığı durumları olayın sadece yeni sömürgeleşme ile din Piaysa Ortadoğu gerçeği olduğu kanıtlandı. Tamda Ortadoğu oynu oynanırken bir model sunulmaya başladı: “Türkiye”!
Buş Ortadoğu pimini çekerken ve Kapitalist kriz dünyada sarsıcı olurken Türkiyede 2 isim öne çıkmaya başladı. Dünya bankası çalışanı Kemal Deerviş ve yasaklı Tayip Erdoğann. Kemal Derviş Türkiyeye gelip adeta krizdeki ekonomiyi Neoliberal İMF reçetesiyle düzenlerken, istenilen poletik profili sağlamaktan uzaktı. Öte yandan sistem genel olarak Kültürler çatışmasıyla Ortadoğu fay hatlarını kırma pilanı sonucu zaten dini siaysalaştırıp bölgesel iktidar yapma projesi vardı. Erdoğan yasaklıyken dahi Amerikaya çağrılıyor ve Buşla görüşüyor. Bu arada zaten AKP oluşumu ve Feytulah Gülen gerçeği de gelişiyordu. Erdoğan bu yapının lideri olarak probagandaya konuldu ve kısa zaman içinde Türkiye bir yandan Neolirbal piyasa modeliyle dış sermaye dinamikli ekonomi olurken, AKP iktidarıyla resmen din süreci yönetimde oluyordu. Batılılar buna “ılımlı İslam, uyumlu İslam” adıyla simgeleştirip bölgenin örneği ve siyasal sistem taşaronu olarak piyasaya sundular. Bu arada Türkieye devlet içi dengeler ayarlanırken, süreci iyi okumaktan uzak başta Ordu kesimleri darbe yapma adımından hemen ele geçip ayar böylesine adımlarla yapıldı. Din ve piyasa karışımlı Türkiye modeli ve bölgesel güç kulanım merkezi olarak “Baharın biberi” oldu.
Son Günlerde Türkiyede yaşananlar aslında biriken ve yapılan girişimlerin birikiminden ortaya çıktı. Piyasa modeliyle sermaye kazanır durumdayken derinleşen yaşam koşulalrı vardı. Üste medyası, yargısı ve iktidarı dönüşüme uğrarken, giderek yaşama müdaahleler din adına yapılmaya başladı. Çocuk yapmaktan tutun ekmeyin şekline, öpüşme olayına, giyim durumuna dek her alanda müdahale yapıldı. Alkol yasası ve eğtimdeki din tetikleme süreçelri yeni Suni Muhavazakar yapılanışla dış sermaye kontrolu ekonomi kaynaştı. Bu uygulamalar sonuçta belirli bir güç merkezi oluştururken, mutlaka olumsuz etkilenenlerde oldu. Kentlerin rantlaşması, her olguyu rant görme ve diktatörce davranışlar sonucu karşıtlar bir yerde patlayacaktı. Gezi Parkı bunun sonucu oldu. Ancak mutlaka gelecek aşamada böylesi patlamaların sonuçları çok tartışmalı olma tehlikesi vardır. Kitlesel patlama ve güzel direniş örnekleri sonucu iyi uygulamalar gösterirken, siaysal koşul nereye çeker belirsizliği hep vardır. Ancak beli olan yine şu paradoks vardır: Büyüyen ekonomi, “ileri demokrasi” din piyasa güzeliği sözleri hepsi Direniş parkıyla iflas etti. Bakalım bunu kaçı anladı. Anlatılan ise başta medyanın sayısal büyüklüğünün nasıl haberi vermediği, birçok “bilimcinin” suskun sora bahaneli konuşmaları ve hepsinden öte sokaklara halk çıkınca nelerin olabileceği yeniden kanıtlandı.
Kısaca; Küreseleşme, Ortadoğu Baharı ve Türkiye modeli boyalar döküldükçe kendilerinin resmi ortaya çıktı. Peki şanlı “çağdaş, Yüksek kültürlü” kuzey Kıbrıs buradan ders adlımı?