Margaret Thatcher, İngiltere siyasetinde son derece tartışmalı bir figürdü. Benimsediği sağcı siyaset, Thatcher’ın apartheid Güney Afrikası ve Şili’nin Pinochet’i dahil olmak üzere, 20. yüzyıl sonunun en baskıcı ve en demokratik olmayan rejimleriyle yan yana durduğuna şahitlik etti. ANC ve Mandela’yı terörist olarak tanımlaması, aşırı muhafazakar dünya görüşünün delilidir.
Mali kurumların serbestleşmesinin, kamu hizmetlerinde kesintiye gidilmesinin ele başıydı ve hararetli bir sendika karşıtıydı. Sendikal hareketi ezme girişimine koyuldu. Madencilerle karşılaşma ve İngiliz polisinin vahşeti, aylarca her gece televizyonda gösterildi. Bankacılık kurumlarında şu anda yaşanan kriz ve ekonomik durgunluk, çokça bu siyasetin sonucudur. Bir de Falkland adalarıyla savaşa girişti.
Ancak İrlanda halkı, bilhassa da Kuzey İrlandalılar için, Thatcher yılları, çatışmanın en kötü zamanları arasındaydı. Başka hiçbir İngiliz Başbakanı’yla karşılaştırılamayacak şekilde Thatcher siyasi kararlarını, sekter ayrımlarını yerleşik hale getirdi, sekrokratlara korkunç askeri güçler verdi ve temel insan haklarını ortadan kaldırdı.
Thatcher, yurttaşların kendi tercihlerine göre temsilcilere oy verme hakkını tanımayı reddetti. Bobby Sands’in, Fermanagh South Tyrone’a seçilmesinin ardından yasayı değiştirmesi meşhurdur. Ben ve pek çok başka Sinn Fein lideri, 1982 yılında milletvekili seçildiğimizde Meclis’e girişimiz engellenmişti.
Margaret Thatcher’ın hükümeti, kuzeyde, siyasi ve dini ayrımcılığın, siyasi sorgulamaların yapısallaştırılmasını savunmuş; siyasi sansürü yasallaştırmış ve İngiliz kuvvetleri ve birleşme yanlısı ölüm mangaları arasındaki danışıklı dövüşü daha önce hiç olmadığı kadar kurumsallaştırmıştır.
Kuvvetleri Araştırma Birimi
Thatcher yönetiminde, 1982 yılında İngiliz Ordusu İstihbarat Kurumu çatısı altında bir birim olarak Kuvvetleri Araştırma Birimi (FRU) kurulmuştur. Bu İngiliz Ordusu’na bağlı birim, o zamanlar yurttaşları öldürmek için kullanılan ajanları bir araya getirdi. Bunlar arasında hükümet yanlısı Brian Nelson da vardı. Nelson, eski bir İngiliz askeri ve 1983 yılında FRU tarafından kurulan Ulster Savunma Birliği’nin (UDA) üyesiydi. UDA’nın Üst Düzey İstihbarat Görevlisi oldu ve FRU’daki dostları muhtemel kurbanlara fotomontaj yapılması dahil istihbarat dosyalarını güncellemesine yardımcı oldular.
1985 yazında, Nelson, Güney Afrika’ya seyahat etti ve burada UDA, UVF (Ulster Gönüllüler Gücü) ve Ulster Savunma’nın 200 AK47 otomatik silah, 90 Brovnik, 500 parça tesirli el bombası, cephane ve 12 RPG roket atar almasıyla sonuçlanan bir anlaşmaya imza atılması için yürütülen müzakerelere yardımcı oldu. Silahlar 1987 sonu veya 1988 başında kuzeye ulaştı.
Bu sevkiyatın bütün detaylarında işin içerisindeydi. Kuzey sokaklarında bu anlaşmanın etkileri ölü sayısını gösteren istatistiklerde barizdir. Bu silah teslimatının alınmasından üç yıl önce, hükümete bağlı ölüm mangaları 34 kişiyi öldürmüştü. Teslimatın ardından geçen üç yıl içerisinde bu sayı 224’e ulaştı; bir de üstüne sayısız yaralı eklendi.
Yurttaşların öldürülmesinde FRU’nun üstlendiği rol korkunçtur. Ancak 1989 yılında insan hakları savunucusu avukat Pat Finucane’in öldürülmesi, Thatcher hükümetinin yürüttüğü devletin yapısal danışıklı dövüş siyasetinin derinliğini göstermektedir. Pat, RUC ve İngiliz istihbarat birimleri eliyle birleşme yanlısı ölüm mangalarına hedef olan pek çok avukattan biriydi. Ölümünün her anında, İngiliz ajanlarının ve kurumlarının parmağı vardır. Cinayeti gerçekleştiren UDA grubu lideri, özel birim ajanı olan Tommy Lyttle’dır. Akabinde, Pat Finucane’i öldürdüğünü itiraf eden UDA silahçısı, yine bir Özel Birim Ajanı olan Ken Barett’tir.
Silahı temin eden UDA adamı yine bir Özel Birim Ajanı olan William Stobie’dir ki kendisi daha sonra 2001 yılında, onları Finucane davasının ardında yatan gerçeği gözler önüne sermekle tehdit ettiğinde UDA tarafından öldürülmüştür. Elbette, cinayete dair istihbaratı sağlayan, İngiliz ordusu ajanı olan Brian Nelson’dur.
İşte, İrlanda’da Thatcher’ın mirasının bir kısmı bunlardan ibaret.
IRA aktivistlerinin öldürülmesi
1980-81 yılında yaşanan kahramanca açlık grevlerinde üstlendiği utanç verici rolü bilhassa hatırlayanlar olacaktır. Thatcher hükümeti, cumhuriyetçi mahkumların suçlu ilan edilmesinin, cumhuriyetçi mücadeleyi kıracağına inanıyordu. Bu hükümet, çözümle ilgilenmiyordu. İki sene öncesine kadar yayınlanan hükümet yandaşı gazetelerden bu kadarı kolayca anlaşılıyordu. Örneğin, Bobby Sands, Francie Hughes, Raymond McCreesh ve Patsy O Hara’nın ölümünün ardından, 27 Mayıs’ta Chequers’de yapılan bir toplantı raporunda, Thatcher’ın, “Hükümet açlık grevleri veya PIRA (Geçici Cumhuriyetçi İrlanda Ordusu) karşısında her türlü tavize karşı ‘kaya kadar sert’ olmalıdır” dediği ifade edilmektedir.
Sonraki gün, Belfast’a yaptığı ziyarette, Thatcher, açlık grevinin ‘onların muhtemelen (IRA) son kartı olacağını’ beyan etti. O korkunç 81 yazına dair olaylar, İrlanda toplumunu, kuzey ve güney olmak üzere iki kutba ayırmıştır. Bu, İrlanda siyasetinde dönüm noktası olmuştur. 1980’ler boyunca Thatcher hükümetinin siyaseti, savaş siyasetinden pek de öteye gitmez. Bu siyasette güdülen bütün stratejiler, cumhuriyetçiliği yenilgiye uğratma veya yalıtma amacı taşımaktadır. Bu stratejiler arasında, İrlanda cumhuriyetçiliğini yenmek üzere Dublin’in kuruluşu, SDLP ve İngilizleri içeren siyasi bir ittifak yaratma amacı taşıyan, sığ ve verimsiz 1985 Anglo-İrlanda Anlaşma’sı da mevcuttur. Bütün bunların baş aktörü Margaret Thatcher’dı.
İngiliz kuvvetleri tarafından gerçekleştirilen, ateş ederek öldürme eylemleri de önemli ölçüde artış göstermişti. 1988 Mart ayında, Gibraltar’da, silahsız IRA aktivistlerinin vurularak öldürülmesi bunun en bariz kanıtıdır. Gibraltar cinayetlerinde emri bizzat Thatcher’in verdiğini düşünüyorum. Daha sonra, BBC ve IBA Gibraltar’a dair iki program yapmak istediğinde, Thatcher onlara mani olmaya çalıştı. Programlar buna rağmen yapıldığındaysa, “çileden çıktı.” Aynı yıl, Sinn Fein’a yayın yapma yasağı getirdi.
İki yıl sonra, Thatcher, zamanın İngiliz Devlet Bakanı Peter Brooke’a, yeniden gayri resmi kanallarla cumhuriyetçilerden bilgi almasını emretti. Bundan usanmıştık. Ancak, aşağı yukarı on yıl boyunca, Sinn Fein açıkça barış süreci inşa etmeye gayret ediyor; dünya çapında Berlin Duvarı’nın yıkılması ve Almanya’nın yeniden birleşmesi, Mandela’nın salıverilmesi gibi olayları ilan ediyor; bunların hükümetlerin ve zorlu görünen durumların değişebileceğini gösterdiğini söylemeye çalışıyorduk. Böylece, bu gayri-resmi irtibat kanalını yeniden aktive etmeyi kabul ettik.
Ancak, 1990 Kasım’ında, artık kendisini seçim yatırımı olarak görmeyen partisi Thatcher’ın istifasını istediğinde onun için her sona ermişti. Üst düzey siyasetin bir parçası olan acımasızlık, ihanet ve insanlığın ayaklar altına alınmasına örnek teşkil edecek şekilde Downing Street’ten tahliye edildi. Thatcher yönetiminde İngiltere’nin İrlanda siyasetini belirlediği 12 yıl, İrlanda’ya acımasızlık ve kalıcı ayrımlar bıraktı. Thatcher’ın İrlanda üzerine yürüttüğü siyaset, sefil bir biçimde başarısız oldu.
Kaynak: guardian.co.uk
Çeviri: Özgür Gündem