Geçenlerde bir gazetemizde Kıbrıs’ta tabuları yıkacak bir söyleşi yayınlandı. Yayınlandı ama hemen ortalık bildirilerle ve bağırmalarla sessizliğe büründü. Tehdit halini alacak tartışmalar ortaya çıktı. Eğer tabuları ayaklar altına alacak ve tarihe ışık tutacaksa niye insanların konuşmalarına müdahale ediliyor anlayamıyorum. Eğer gerçekten özgür ve demokratik bir ortam varsa bu konuların açık açık konuşulmasında ne zarar var? Bana göre zararından fazla fayda var ve bu olaylar ortaya çıkarsa aynı yanlışları bir daha yapma fırsatı ortaya çıkmaz. Tarih bilimi zaten hem empati yapmak, hem insan sevgisi aşılamak hem de aynı yanlışları ders alarak bir daha yapmamak için vardır. Olay neydi ona bakalım önce.
Atamsoy, “ilk kez burada size söylüyorum” diyerek “Rahmetlik Kemal Şemi, Tuncer, Aziz ve Muhip’e yanlış bir emir verdi. “Seferis Un Fabrikası’na gidip bomba atın” dedi. Yolda giderken bunlar vuruldular. Tuncer, Aziz ve Muhip bomba atmak için giderken bizim Merkez Komutanlığı’nın sorumluları ile çatışmış olabilirler. Merkez Komutanlığı’nda olanlar oldukları yeri terk etmişler, Rumlarla çarpışacaklar diye Kumsal’ın arazisine çıkmışlardı ve herhalde Tuncer’lerle çatıştılar. Bunu ilk defa söylüyorum. Yanlış da olabilir bu ama Şemsi Kazım’ın apartmanındaki ilk intiba buydu. Yani Tuncerleri bizimkilerin yanlışlıkla vurdukları intibaı vardı” ifadelerini kullandı. Atamsoy, Tuncer’in operasyona gitmeden önce kendisine, “Ben hiç bir harekata sensiz katılmadım, ilk defa sensiz katılıyorum ve korkuyorum” dediğini de açıkladı”.(11/01/2013, Havadis, Mete Tümerkan)
Evet, bu demeçten sonra ortalık kaynadı ve bazı örgütler de ortaya çıkarak tehditler savurmaya başladılar. Aslında insanlık hali değil mi yanlışlık yapmak? Yani sankide insanoğlu hiç yanlış yapmaz ruh haliyle hareket etmek ne kadar da irrasyonel bir düşünce şekli. Aslında Tarihi ve tarihçiyi konuşuyorsak elbette tarihçi bu yanlışlıkları bir dedektif gibi ortaya çıkararak doğruyu yazmalıdır. Muhakkak insanoğlu bir yerde yanlışlık yapar ve bu yanlışı da ortaya çıkınca özeleştiri yaparak, bu yanlışlık bir daha olmasın diye bunu tarihe havale eder. Bizde ise liderlik mekanizmasında olanlar dahil, önemli görev alanlardan çoğu geçmişte hiç yanlış yapmadıklarını iddia ederler. Bu yüzden de maalesef bazı olaylar bu özeleştiri yapılmadığı için, bu yalan-yanlış olaylar da tarihe doğru olaylarmış gibi yansıyarak kafalarda bulanıklık yaratır. Gelecek nesillerin hep yanlış olaylarla beyinleri doldurulur ve tarihe iyi bir miras bırakılmaz. Bir kaç sene önce ABD’de bir tarih kursuna katılmıştım. Amerikanlar 1970’li yıllardan beri tarihe yanlış aksedilen birçok olayı tarih kitaplarından silmişlerdir. Bazı ABD başkanlarının özel hayatlarından bile bilgiler vermekte, bizde olsa idamlık bilgiler onlarda normal olarak tarih kitaplarına geçmektedir. Mesela Abraham Lincoln’ün kölelik aleyhine savaş verirken evinde bile siyah Afrikalı köle çalıştırdığını bilmiyordum. Öyleymiş ve tarih kitapları bu çelişkiyi ortaya çıkararak eleştirel olarak bunu yansıtmaktadırlar. Gene bir ABD başkanının Afrikalı-siyah melez bir hanımı olduğunu ve bu hanımını ve de çocuklarını hiç medyaya veya kamuoyuna açıklamadığını da yazıyor. Bereket soyadını olsun bu çocuklara daha sonraları vermiş. ABD’deki tarih kitapları. Hele hele ilk ABD cumhurbaşkanlarından birinin “gay” davranışları olduğunu da bu kitaplarda okurken şaşırmadım değil. Ama böyle işte. Geçmiş hakkında bilinmez kalmasın diye adamlar devamlı kitaplarını revize etmekte ve genç nesillerine gerçek bilgiler vermeye çalışmaktadırlar.
Güney Kıbrıs veya Kıbrıs Cumhuriyeti’nde cumhurbaşkanlığı yapan Glafkos Klerdes’in “My Deposition” adlı kitaplarını okuyanlar da bulunuyor sanırım. Bu kitaplarında Klerides, 1963 yılında olaylar başlarken Kıbrıslırum liderliğinin asıl ülküsünün “enosis” olduğunu yazmaktadır. Yine aynı Klerides bizim liderliğin de gizli taksim hesapları içinde olduğunu, bir Kıbrıstürk ileri geleninin kasasında bulunan gizli planı da vermekte kitaplarında.
Kızılyürek’in hazırladığı Galfkos klerides, “Tarihten Güncelliğe Bir Kıbrıs Yolculuğu” adlı kitapta bakın Kızılyürek’e şöyle bir itirafta da bulunuyor :
“…Nitekim 1965 yılında, Temsilciler Meclisi üyesi olan üç Kıbrıslı Türk milletvekili, meclisin bir otorumuna katılmak istediklerini Meclis Başkanı sıfatıyla Glafkos Klerides’e ilettiklerinde, Klerides’ten aldıkları yanıt çarpıcı olduğu kadar, Kıbrıslı Türklerin içine düştüğü acı durumu bütün çıplaklığıyla da ortaya koyuyordu: “Temsilciler Meclsi’nin oturumlarına katılabilmemiz için Makarios hükümetini tek meşru hükümet saydığınızı açıklamanız gerekiyor. Ayrıca bilmeniz gerekiyor ki, artık mecliste ayrı çoğunluk aranmıyor, oyunuz, diğer milletvekillerinin oylarından biri gibi değerlendirilecektir”. Bu açıkça, ortaklığa dayalı Kıbrıs Cumhuriyeti’nin sona ermiş olduğu anlamına geliyor ve onun yerini bir Kıbrıs Rum devletinin almış olduğunu gösteriyordu. Çok isterlerse Kıbrıslı Türkler de bu devlet içinde “azınlık” olarak yerlerini alabilirlerdi!”(sf.27).
Yukarıdakiler Klerides’in şu anda 90’lı yaşlarda olmasına rağmen devamlı itiraf ettiği yanlışlar oluyor. Ya bizimkiler? Ya bizdeki siyasi veya ne bileyim teşkilat gibi önemli görevlerde bulunanların halleri ve tavırları? İkide bir de yukarıda yazdığım olayda olduğu gibi birileri ortaya çıkıp bazı gerçekleri dile getirdikleri zaman tarihe, tabuları yıkanlara karşı aldıkları tavırlar ürpertici oluyor. Ellerinden gelse o 1950’li yılları gene hortlatacaklarmış havası veriyorlar kamuoyuna… Son zamanlarda bu insanlardan bazıları hayatın doğal seyrinden itibaren hayata gözlerini de kapamaktadırlar ama giderken şimdilere kadar tabu sayılan birçok gerçeği de hala daha itiraf etmeden gitmekte ve Kıbrıslıtürklerin geleceklerini karanlıklar içinde bırakarak dünyayı terketmektedirler. Yani Kıbrısrum Toplumunun siyasi liderlerinden ve de tarihi birçok noktada önemli anlarda görevler almış bir Glafkos Klerides kadar olamamaktadırlar.
Gerçek bir tarihsel kişilik veya siyasetçi özeleştirisini yaparak, tarihin de önüne aydınlıklar açarak misyonunu tamamlar. Toplumunun önüne karanlık bir mazi ve tabularla dolu bir tarih bırakarak çekip gitmez. Kıbrıstürk toplumu elbet doğruları öğrenecek ve elbet karanlıkları aydınlıklara çıkaracaktır.
Tarih karanlıklar ve tabular içinde kalamaz ki…