Ahmet Tonak – Birgün
Onca olan bitenden sonra anladım ki, bu dibi çıkmış dünyada her şey mümkün.
Bir tarafta, Sovyet sosyalizminin KGB ajanlığından bozma Rusya Cumhurbaşkanı Putin özel mülkiyet savunucusu, öbür yanda IMF/Avrupa Merkez Bankası/AB özel mülkiyet düşmanı!
Kıbrıs’taki finansal krizden söz ediyorum tabi ki. Cuma akşamı saat 6 civarında bu yazıyı yazarken, Kıbrıs’ta insanlar sokakta, parlamento toplanmaya çalışıyor, AB hafta başına kadar süre tanımış vaziyette.
Önce şu özel mülkiyet meselesini açalım. Krizin geri planına girmeye gerek yok; Kıbrıs finansal sisteminin acilen 16 milyar avroya ihtiyacı olduğu anlaşılıyor. Bu miktarın 10 milyar avrosunu IMF/Avrupa Merkez Bankası/AB sağlamayı taahüt ediyor. Ama bir koşulla, geri kalan yaklaşık 6 milyar avroyu Kıbrıs devleti, mevduat sahiplerinin paralarına uygulayacağı bir vergi ile toplayacak.
Mevduat denilen birikmiş para çeşit çeşit. Sıradan insanların nispeten az sayılacak miktarda tasarruflarının yanısıra, mevduatların önemli kısmını şirket sahiplerinin, Rusya menşeli para babalarının vb. vergi cenneti Kıbrıs’a depoladıkları servet oluşturuyor. Servet kelimesinin altını çiziyorum, genellikle gürültüye gelen kavramlardan biridir. Servet, belli bir anda sahip olunan para dahil, piyasada değeri olan şeylerin tamamı. Sıradan insanların serveti, ücret ve maaş tipi gelirlerinden zar zor arttırabildiklerinden oluşur.
AB, Kıbrıs hükümetine “vergilendir, bu paraları” dediğinde, rivayet o ki, düzen yanlısı hükümet yüksek mevduat sahiplerini kollamak amacıyla düşük miktardaki mevduatları da vergilendirmeyi düşünmüş. Gelişmeleri izleyenlerin bildiği üzere, bu ilk plan Kıbrıs Parlementosu’ndan geçemedi. Küçük, büyük özel mülkiyet vergilendirilemedi! Bundan sonra da vergilendirilmesi zor.
International Herald Tribune’den Andrew Ross Sorkin, Kıbrıs’ta niye o kadar yabancı hesap sahibi olduğunu açıklamak için şu karşılaştırmayı yapıyor: 100,000 avroyu ABD’de Bank of America’da 5 yıl yaklaşık % 1 yıllık faiz ile tutmuş olsaydınız, 5 yılın sonunda 105,100 avronuz olacaktı. Oysa, ortalama yıllık faizin %5 civarında olduğu Kıbrıs’ı tercih etmiş olsaydınız, 5 yılın sonunda 127,600 avronuz olabilirdi. Planlanan %10’luk mevduat vergisi ile 12,760 avroyu vergi olarak ödeseniz bile, yine elinizde 114,840 avro kalıyor. Yani, en azından son 5 yıl boyunca paranızı ABD yerine Kıbrıs’ta tutarak 9740 avro daha fazla kazanmak mümkünmüş!
Kim kaçırır bu fırsatı? Rus para aklama baronlarının kaçırmadığı anlaşılıyor. Kıbrıs bankalarındaki toplam 68 milyar avroluk mevduatın yaklaşık 24 milyarı yabancı kaynaklı. Bu miktarın da 17 milyarı Rusya menşeli!
İlginç olan, Kıbrıs’lıların karşı çıkıp uygulatmadığı mevduat vergisinin, aslında adı konmadan, reel faizlerin negatif olduğu ABD’deki ve kimi Avrupa ülkelerindeki mevduatlara zaten uygulanıyor olması. Açıklayalım: 100,000 dolarınızı 2012 yılında, ABD’de Citibank’a vadeli olarak %1’lik bir faiz haddi ile yatırmış olun. Yıl sonunda 101,000 dolarınızı almaya gittiğinizde elinize geçen para 101,000 dolar olmakla birlikte, sözkonusu paranın reel alım gücü 98,980 dolar, yani yatırdığınızdan daha fazla değil, daha az olacaktır. Bir tür mevduat vergisi! Niye mi? O yıl yaşanan %2’lik enflasyon yüzünden. Hayali değil, gerçek bir durumdan bahsettiğimi eklememe bilmem gerek var mı? İsteyen, 2012 yılı için ABD vadeli mevduat faizi ile enflasyon oranını bulup, karşılaştırabilir!
Oxford Economics adlı danışmanlık şirketi Kıbrıs finansal krizinin çözülmemesi halinde doğacak likidite krizi yüzünden avro bölgesi ekonomilerinin GSYH’nda %3’lük bir düşüş, yaklaşık 300 milyar avroluk bir kayıp tahmin etmiş. Bence durum daha da vahim, yaşayıp göreceğiz.
Ama herşeye rağmen Kıbrıs batmaz, piyasası batar.