z Güncelson siyasal gelişmelerSon siyasal gelişmeler: Belediyede hiyerarşi gerekliliği
yazarın tüm yazıları:

Son siyasal gelişmeler: Belediyede hiyerarşi gerekliliği

279 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

Ne yazık ki insanımız hiyerarşi gerekliliğini abartır. Hiyerarşi olmasaydı örgütlü iş olmazdı yani ilerleme olmazdı. Sırtlanların aile ilişkilerinde bile hiyerarşi var ve dişi sırtlanlardan birisi hiyerarşinin başında bulunur. Onun içindir ki aslanların önünden bile avı kaparlar.

Yalnız insan denen varlık hiyerarşiyi düzene sokarak yetki dağıtımını işlevlere göre sıralayıp hiyerarşi dışında iş görülmesini sağlamayı gerekli gördü. İngiltere’de baronlar ayaklanıp başlarındaki krala bizim onayımız olmadan para toplamayacan ve harcamayı bizim onayladığımız yere yapacan dediler ve savaşarak kralın ordularını yenerek ilk parlamentonun doğuşunu sağladılar. Onun için İngiltere aykırı düşünebilenlerin işitilmesini sağlayan gelişmelere olanak tanıyan bir yol izleyerek dünyaya egemen oldu. Onun yolunu izleyenler de insanlığın gelişmesinin öncüleri oldular.

Fransız devrimi sırasında üretimdeki hiyerarşiyi yıkarak loncaları yani Ahiliği yasakladı. Şimdi ahiliği baş tacı eden Osmanlı hayranlarına bakmayın ahilik yaşasaydı ne cumhuriyet olurdu ne de ilerleme.

Herkesin bildiği gibi belediyede yasadışı yani suç işlenerek aşırı bir borçlanma sonucu Lefkoşa pislik içinde kaldı. Bakım ve onarım çalışmaları yapılmadığı için her yerde yollar geçilmez oldu.

Dahası da sayılır dökülür.

Şimdi belediye için projeler sıralanıyor çünkü birileri aday oldu. Ancak mali durum çok kötü. Bu sıkışıklıkta para bulup proje uygulamak marifet değil. Para olsaydı Cemal da projelere devam edeceğini olmadığı için yapmadığını hayıfla anlattı.

Hiyerarşi hayranlığı olduğu için yasalara aykırı iş yapan için bile itiraz et, yazılı verirse emri yerine getir kurtul formülü işler. Adam bakan yahu hangi memur onun dediğini yapmaktan kaçınabilir düşüncesi egemendir. Hâlbuki yasal görevi İTA amirliği olan birisi yasadışı gördüğü ödeme emrini yerine getiremez. Çünkü bilerek yasadışı iş yapmış olur ve sorumlu olur. Hiyerarşi bunu örter ve kötü kişi olmamak için korkan memur emri dinler.

Buna bir son vermek ve hiyerarşinin başında yasanın olduğunu kabul etmek gerekir.

Çağdaş yönetim hiyerarşiyi hukukun altına indirip tek hat hiyerarşi yerine işlevsel (fonksiyonel) ve tek amir yerine konuya göre değişen birden çok amir getirerek sorunları çözdü ki ileri ülkelerde kamu ve özel kuruluşlara etkinlik ve verimlilik kazandırdı.

Bizden halâ hiyerarşi maskesi taşıyanlar oluğuna halk da kültürel olarak hiyerarşiye inandığına göre işleri halka açmak ve katılımlarla şeffaflık sağlamak kamu yönetimi için şart olmuştur. Katılımcılık sadece demokratikleşme çabaları için önemli değil şeffaflığı sağlamak ve etkin ve verimli bir kamu yönetimi için hukuka bağlı bir yönetim kurabilmek için gereklidir.

YKP’nin halkın katılımını sağlamayı öne çıkarması bu bakımlardan çok anlamlıdır. Seçim kampanyasında bunları anlatarak halkı bilinçlendirme gayreti göstererek siyaseti temizlemek için kamuoyu yaratmaya çalışmaktadır. Siyasi partiler bir halk eğitimi kuruluşu olarak çalışmasının gerekliliği ve halkın genel eğilimlerine uygun hareket ederek oy toplama kuruluşu gibi çalışan sağcı partilerden farklı hareket ettiği ortaya çıkmaktadır.

Siyasi partilerin sadece üniversal parti farklılıklarına hapsolmayıp halk eğitimine bu açıdan da katkın koyması YKP için bir övünç vesilesidir.

Düşünün halk komiteleri kurulacak ve yönetim belediyede şeffaf olarak halkın önünde sınanacaktır. Çok şükür ki halkta yasadışı hareket eden siyasileri affetme zaafı olsa da bu zaaf şahsi çıkarları olanlara münhasırdır ve kendisine ayrıcalık yapılmadığında usulsüzlüklere karşı çıkacak şahsi çıkarıyla ilgili olmayanlar itiraz edebilmektedir. Bir sakatlık gönünce halktan çoğu şahsi çıkar elde etmeyeceği ve genel olarak belediye gelirlerini arttıracak ama hizmeti arttırmayacak işlerden uzak durulması için usulsüzlük yapanlara engel olunmasını isteyecektir.

Bu yüzdendir ki şimdiye kadar hiçbir parti kendi destekçilerine yasayla menfaat sağlamayı açık bir şekilde isteyememiş ve yasalara UBP veya DP veya başka bir partili ihalelerde kayrılır diye bir madde koyamamıştır. Ancak ihalelerde adı eksik kalmış şirketlerin tanımı gibi kurallar konulmasıyla iş becerilmeye çalışılmıştır. Buna da ihale komisyonlarına menfaatleri çatışanları koyarak ve halkın önünde değerlendirmeyi yaparak engel olmak mümkün olacaktır.

Şeffaflık artık yalnız kamu yönetimi için değil özel şirketler için de şart olmaya başlamıştır. Nitekim bizim şirketler yasası da şeffaflığı öngörür ama bunu hükümet ve mukayyitliğe yetki vererek sağlamaya çalışmaktadır. Hâlbuki hükümete ve mukayyide yetki vermekle meclise yani halka da denetleme hakkı verilmiş olması gerekirken şeffaflık sağlanamamıştır çünkü meclis yetkisiz ve etkisizdir, bilme hakkı bile yoktur. Onun için en üst düzeyde bile katılımın sağlanması için meclisin güçlendirilmesi, mebusların yetkili olmasının sağlanması ve tüm kurumlardan bilgi akışını sağlaması gerekir.

Bunlara da belediyede katılımcılığın sağlanmasının örnek yaratacağı ve şeffaflığın yararlarından kimsenin kaçınamayacağı açıktır.

Sol çoğunluğun temsilcisi olduğunu iddia ettiği halde seçim kazanamıyorsa halkın siyasete katılmaya soğuk kalmasındandır. Apaçık bellidir ki çiftçi devlet desteğine muhtaçtır ama devlet karışmasın diyerek siyaset yapan kapitalist partilere oylarını verir, sonra kapıya dayanıp devletten destek ister. Katılımcılık onun için çok önemli ama rüzgâr damındaki lamarinayı uçurdu diye devletin kapısına koşanlar seçimde özelleştirmeye oy verir, oğluna kızına iş arayan da öyle yapar. Gene de YKP katılımcılığı konuşuyor çünkü seçim etkinliği bir eğitim ortamıdır.

 

YATIRIM YAPAN KARŞILIĞINI İSTEYECEKTİR

Bilinir ki “az veren candan çok veren maldan” verir. Mal da canın yongası olduğuna göre maldan veren geri almaya çalışacaktır.

Batak belediyenin bir kısmı için seçim yapılıyor. Lüks reklam panolarında videolu da reklamlar yaparak oyumuzu isteyenlere bakalım. Kortejler düzenleyerek gürültü ile dolaşanlara göz atalım. Dağıttıklarıyla avantaj elde edeceklerini iddia edip böbürlenenlere ve onları gösterip bu kadar kampanya yaptıklarına göre seçilme şansları arttı diye favori gösterenlere kulak verelim. Görürüz ki bizim Hizmetimize sırf kamu hizmeti olsun diye kalkışan insanlar büyük masraflara göğüs geriyor ve tutamayacakları sözler vermek için manen de küçülüyorlar. Bu çaba niye? Hizmet bekleyen

İnsanlar hizmetlerini en iyi yapacak olanları tespit edecek olan seçime ne gözle bakıyorlar ve ne emek harcıyorlar?

Bize hizmet etmek için bu kadar çırpınan insanlar arasından en iyisini seçmek için demokratik ülkelerde siyasi partilere bağlı olanları bir tarafa bırakalım bağlı olmayanlardan kulüpler, dernekler ve komiteler görür ve bu7 seçim bunun adayını ve ekibini beğendik deyip ona göre masraf yaparak destek olurlar. Bizde ise öyle bir gayret yoktur.

Aday olmak isteyen bir iki belge verip aday olur ve seçim kampanyası süresinde devlet eliyle adının ve işinin yani işyerinin reklamını yaptırabilir ama buna kalkışma çok az olur. Onun için görece özgür olduğumuz zamanda sırf kendisinin reklamı için aday olmaya kalkan çok olurdu. Öyle olmasın diye adaylardan seçime katılma ücreti talep edilirdi. Şimdi bunu görmüyoruz. Neden tüccarlar aday olup reklamlarını yaptırmazlar diye sormamız gerek.

İktidar partisi seçimin başında görevdedir. Biri onun dışında aday olursa oylarını bölecek diye hedef tahtası olmak cesaret istemese aday olacak olan çok olur. Klinik açmak isteyen yeni hekim aday olsa herkes soracak kim yahu bu diye ve reklamı olacak değil mi? Neden olmazlar?

Halkın iktidardan korktuğu ama adına demokrasi denilen bir yerde yaşıyoruz. İktidar katılımcılıkla tanışmış ve bir seçimden ötekine muhalifleriyle cebelleşiyor olsa kim korkar hain kurttan!

İktidar becerip de menfaat sağlamamak veya belden aşağı vurarak insanın ekmeğini kesmekle tehdit edebiliyorsa orada demokrasi çalışmaz. Yarı demokrasi veya nademokrasi olur. Siyasi nedenlerle hain edebiyatı yapılabiliyorsa hiç olmaz.

Çare tektir halk korkmaktan kurtulmalıdır. Gücünü bilebilmelidir. Hukukun üstünlüğünü savunabilmelidir. Tabii Türkiye faktörü de var. Örneğin denizlerdeki haklarımızı bizimkilere dayatarak budadı gitti ama basının ilgisini bile sağlayamadık. Halk bunu duydu çünkü YKP dile getirdi. Menfaatçi dedikleri Kıbrıslı menfaatinin elinden alınmasını konuşmaktan bile korktu. Hâlbuki haklarını savunmaya kalksa dünyanın ilgisini çekecek ve destek bulacaktır. Bu aymazlıktan kurtulmak gerek. Halk demokrasi mücadelesi verse kazanacaktır.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin