güncel haberdış haberHugo Chavez: James Petras Venezuela liderini anlatıyor
yazarın tüm yazıları:

Hugo Chavez: James Petras Venezuela liderini anlatıyor

279 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

chavez (1)MAHMUT HAMSİCİ – BBC Türkçe

Latin Amerika ve Orta Doğu üzerine çalışmalarıyla tanınan ABD’li yazar James Petras da bu vesileyle Chavez’le dört kez görüşmüştü.

Petras, görüşmelerinin ilkinde Paris’teki Sorbonne Üniversitesi’nde Chavez’le konuşmacı olarak bir konferansa katılmış diğerleriniyse Venezuela’da gerçekleştirmişti.

 

‘Çok insancıl biriydi’

BBC Türkçe’ye konuşan Petras’ın Chavez’le ilgili kişisel izlenimi, onun muhaliflerinin iddia ettiğinin aksine çok insancıl biri olduğu yönünde.

“Çok açık görüşlüydü. Sözünü sakınmayan biriydi. İnsanlarla sohbeti müthişti ve son derece dost canlısıydı. Gösteriş yapmazdı, çok sadeydi ama aynı zamanda derinlikliydi de. Sürekli kitap okumasından etkilenmiştim” diyor Petras.

Kendisini eleştirdiğinde nasıl tavır gösterdiğini şöyle anlatıyor: “İlginç olan eleştirilerimi tartışırken o hep notlar alıyordu. Eleştirileri reddetmedi, bunları kabul etti. Örneğin ‘evet, geçmişten miras bir bürokrasi problememiz hâlâ var’ diyordu. Hiçbir zaman kendine hakaret edilmiş gibi hissetmedi ya da hiç demogojik bir tavır almadı. Eleştirileri hiçbir zaman bastırmadı.”

Petras bu anlayışın ülke yönetiminde de kendini gösterdiğini iddia ediyor.

Peki ama diktatörlük eleştirileri?

Petras karşılaştırmalı bir örnek vermek istiyor: “Venezuela dünyadaki en açık ülkedir. Kitle medyasının yüzde 80’i Chavez’e muhalif pozisyondadır. O, gazetecileri hapse atmadı. Bunların büyük bölümü de Chavez’e karşı darbeyi destekledi. Herhangi bir Batı ülkesinde, ya da Türkiye’den farklı olarak Chavez darbe planı içinde olanların çoğunu hapse attırmadı. ABD ve Türkiye’de canlarına okunurdu. Ama Chavez kendini devirmek isteyen düşmanlarına karşı dahi cömertti. Ben ‘Chavez, güvenlik konularında daha sert olmalısın’ dedim. O ise ‘onları affetmeliyiz ve Venezuela ailesine geri dönmelerini umut etmeliyiz’ diyordu.”

 

‘Sıkı bir Hristiyandı’

Petras onun bu affetme anlayışının dindarlığına dayandığını belirtiyor ve kamuoyunda çok tartışılmayan bir yönüne dikkat çekiyor: “Onda sıkı bir Hıristiyanlık inancı vardı. Bunu halkla ilişkiler anlamında değil gerçekten yaşıyordu. Tanrı’ya inanıyor ve dini tatbik ediyordu. Ondaki affetme anlayışı da buradan geliyordu.”

“İdeolojisinde bunun izlerini bulmak mümkün” diyor Petras ve Chavez’in ideolojik çizgisini tarif etmeye çalışıyor: “Venezuela tarihinden etkilenmişti. Venezuela’yı özgürleştiren Simon Bolivvar’ın takipçisiydi. Marksizmin de öğrencisiydi. Çağdaş Markist yazarları da takip ederdi. Ayrıca bir de askeri kişiliği vardı. Bütün bir tanım yapmak istesem, Bolivarcı-Hristiyan-sosyalist bir liderdi derdim.”

Peki Chavez ülkesinde neleri değiştirdi?

Bu konuda kapsamlı kitapları olan Petras soruya kendi gözlemleriyle yanıt veriyor: “1970’lerde Venezuela’da olduğumda ülke batıyordu; enflasyon kontrolden çıkmıştı, yolsuzluk çok yaygındı, orta sınıf da yolsuzluğa sürükleniyordu. Sokaklarda dişleri olmayan çocuklar gördüm. Daha sonra 2000’li yıllarda birçok kez Venezuela’ya gittim. Söylemeliyim ki bu sefer karşılaştığım tam anlamıyla farklı bir ülkeydi. Chavez, Venezuela’yı yeniden kurmuştu. Yolsuzluğun azaldığı, sağlık hizmetlerinin iyileştiği, eğitimin geliştirildiği bir ülkeydi. 2000’lerde yoksul mahallerde diş klinikleri açıldığını gördüm. Çocuklar gülebiliyordu ve hepsinin dişleri vardı. Mikro ölçekte baktığınızda bu büyük bir devrimdi.”

 

‘Yoksulların sevgisini kazandı’

Chavez, Petras’a göre hem Latin Amerika’da hem dünya çapında milyonlarca yoksul insanın gözünde bir kahraman haline gelmiş durumda.

Petras, bunu Chavez’in kıtadaki bütünleşme çabaları ve yardımlarıyla açıklıyor: “Chavez’in yoksullar arasında müthiş bir cazibesi var. Latin Amerika’nın Bolivya, Haiti gibi ülkerinde sağlık programlarını destekledi, birçok Orta Amerika ülkesine petrol yardımı yaptı. Kıta çapında birçok politik ve ekonomik birliği destekledi. Ortadoğu’da da İsrail’e karşı Filistin’i desteklediği için çok popülerdi. İran’ın barışçıl nükleer programını geliştirmeye hakkı olduğunu düşünüyordu, yaptırımlara karşı çıkıyordu. Güneyden Güneye (Az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında) doğru ticari ilişkilerin artırılmasını savundu.”

ABD’li aydın, birçok Avrupa ve Asya ülkesinin 11 Eylül 2001 saldırılarından sonra dönemin ABD Başkanı George W. Bush’un ‘terörle savaş politikalarına’ destek verdiğini, Chavez’in daha ilk andan itibaren bunu eleştirdiğini ve ABD’yla arasındaki asıl kopuşun da o zaman başladığını belirtiyor.

 

‘Venezuela için artık dönüş yok’

Peki bundan sonra Venezula’da ne olacak?

“Meseleler kişiselleştirilerek değerlendiriliyor, bu yanlış” diyor Petras ve ekliyor: “Kendisinden sonra Maduro’yu en uygun isim olarak belirlemişti. Ama daha önemlisi kurumları güçlendirdi. Sendikaları, topluluk örgütlenmelerini, sosyalist parti örgütlenmesini kuvvetlendirdi. Devletin petrol şirketini güçlendirdi. Sosyal programları derinleştirdi. Ordu içindeki ulusal bilinci de güçlendirdi. Artık Venezuela için sosyalist programdan geri dönüş zor. Bence ülkenin iç politik yapısı son derece sağlam.”

Petras bu ölümün ideolojik olarak hem ülkedeki hem dünyada neye yol açabileceğiyle ilgiliyse şu yorumu yapıyor: “O bütün Güney Avrupa’nın krizden yandığı bir dönemde ‘hayır başka bir yol var, kesinti yapmayacağız, varolan geliri sosyal programlara ayıracağız’ dedi. Ve bunda başarılı da oldu. Onun dünyamızdaki şu dönem için gösterdiği en önemli şey budur. Chavez öldü ama düşünceleri yaşayacak.”

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin