antikapitalisteylem.org
2 Mart’ta Portekiz’de 1.5 milyon kişinin katıldığı, ülke tarihinin en büyük gösterilerinden biri yaşandı. IMF ve AB patentli “kesintilere” karşı “iktidar halka” sloganıyla gerçekleşen gösterilerde yüzbinlerce insan, Portekiz devriminin marşı, “Grândola, Vila Morena”yı okudu.
20. yüzyılda Avrupa’da cereyan eden bu son devrimci deneyimin, yani “Karanfil Devrimi”nin bizde nedense pek bilinmediğini, pek tartışılmadığını not edip geçelim. Söz konusu “marş”, yani “Grândola, Vila Morena”, José Afonso adlı sanatçının Salazar devrinde “komünizm” suçlamasıyla yasaklanmış pek çok şarkısından biriydi. Devrimden bir ay önce bir konserde çalındığında halkın coşkun gösterileriyle karşılanmıştı. Belki bu nedenle, “Grândola, Vila Morena”, 25 Nisan 1974’te devrimci kuvvetlerce ele geçirilen radyo istasyonunda devrimin başlama sinyali olarak çalınan ilk şarkıydı. Bundan ötürü (ve doğrudan bir politik iması olmasa da) şarkı, “Karanfil Devrimi”nin marşı olarak bilinir.
İşte IMF ve AB merkezli neoliberal saldırıya karşı ülkede gelişen direniş, “Karanfil Devrimi”nin popüler geleneğini canlandırıyor ve bu bağlamda “Grândola, Vila Morena” yeniden mücadele içerisindeki insanları birleştiren bir sembole dönüşüyor. Devrimin güncelliği, “devrimci” bir dönüşümün gerekliliğine dair inancın pekişmesi, devrim geleneğinin geri çağrılmasına yol açıyor. Hükümet üyelerinin konuşmalarının bu marşla kesildiği birçok popüler ve spontan eylem gerçekleştiriliyor. Kimilerinin “müzelik” saydığı “Grândola, Vila Morena” simgeden bir “silaha”, ezilenlerin riya karşısında kendi sözünü söylemek için devreye soktuğu militan bir vasıtaya dönüşüyor. Hükümet üyelerinin konuşmalarının marşla bastırılmasına “grandola etmek” deniyor artık. Bu öyle yaygınlaştı ki başbakan bile kurtulamadı. Başbakan Coelho, 15 Şubat tarihinde parlamentoda konuşmasını yaparken “grandole edildi”:
Portekiz’deki gösteriler Güneydoğu Avrupa’da (başta Yunanistan) cereyan eden yeni mücadele dalgasının son halkasıydı. Bu dalga, ister istemez, kimilerinin ancak müzelerde ya da steril anmalarda tahammül edebildiği, siyaseten dilsiz ve içeriksiz kılmaya çalıştığı devrimci bir geleneği de güncel hale getiriyor. Güncelleşen “gelenek”, yeniden yoğunlaşmış-birikmiş praksise dönüşüyor.