Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası ve Kıbrıs Türk Orta Eğitim Öğretmenler Sendikası yaptıkları açıklamalarla dün adada bulunan TC Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın sözlerini eleştirdi.
KTÖS
KTÖS Genel Sekreteri Şener Elcil imzalı açıklama şöyle:
Türkiye’yi yönetenler Kıbrıs’ta neden bulunduklarını unutmuş görünmektedirler. Uluslararası antlaşmaları çiğneyen Türkiye yetkilileri, tam bir “fetih” anlayışıyla, adamızın kuzeyini sömürgeleştirmek için olağanüstü çalışma içine girmişlerdir.
Kıbrıslı Türkler’in siyasal iradesine müdahale ederek, adanın kuzeyinde kurdurdukları kukla yönetimi devam ettirmek peşinde olan AKP yetkilileri, işbirlikçi UBP’nin kurultayına müdahale etmekten de çekinmemektedirler. Sömürge Bakanı Beşir Atalay, Kıbrıslı Türkler’in dini eğitime ihtiyacı olduğunu söyleyerek şeriatçı anlayışını adanın kuzeyine empoze etmeye çalışırken, dün yaptığı ziyarette ise kumarhanede basın toplantısı düzenlemiştir. AKP’nin iki yüzlü politikaları dinin siyasete nasıl alet edildiğini ortaya koymaktadır. Dün yapılan ziyarette önümüzdeki hafta sonu yapılacak olan UBP kurultayına dönük delege avına yönelen AKP yetkilileri, Mağusa-Maraş’taki delegeleri etkilemek için bile mahallelerde toplantılar düzenleyecek kadar alçalmışlardır.
İrsen Küçük’ün ortaya koyduğu yağcılığa dayalı Kıbrıslı Türkler’i alçaltan, fakirleştiren, göçe zorlayan ve adanın kuzeyini Türkiye’nin sömürgesi haline getiren kukla olma politikalarını “istikrar” olarak sunan anlayış tam bir sömürge siyasetidir.
Sn. Atalay bilmelidir ki Kıbrıslı Türkler bağımsız olmak için mücadele ettiler ve etmektedirler. Adanın kuzeyi şimdi sizin sömürgeniz olabilir. Fakat Kıbrıs sizin gibi çok sömürgeciler gördü. Hepsi de geldikleri gibi gittiler.
KTOEÖS
KTOEÖS Başkanı Tahir Gökçebel imzalı açıklama şöyle:
Partizanlık, rüşvet, adam kayırma, şantaj, baskı, tehdit, mafya Kıbrıs’ta yaratılan rant sisteminin ayakta kalmasının aracı yapılmıştır. Kıbrıs’ta yıllardır ikiyüzlü bir politika uygulanmaktadır. Turizm, üniversiteler adası yapıldığı söylenen Kuzey Kıbrıs’a gazinolar, bet ofisleri, gece kulüpleri, kumarhaneler getirilip monte edilmiştir. Kıbrıs Türk toplumunun maneviyatı düşüktür, Dini gelişmeye ihtiyaçları vardır diyen Kıbrıs işlerinden sorumlu devlet bakanı Beşir Atalay ilahiyat alanı, cami, külliye yapımına hız verirken, Türkiye’den sökülüp monte edilen gazino, kumarhane, bet ofislerinin açılışlarını da yapmaktadır.
Kıbrıs Cumhuriyeti’nin “bozulan anayasal nizamını tesis etmek için” 1960 Kıbrıs Cumhuriyetini oluşturan antlaşmalara bağlı olarak Kıbrıs’a geldiğini ve yasal zeminden bahseden Türkiye Dış işleri, Rumları esas Kıbrıs Cumhuriyeti’nin sahibi yapmışlardır. Adaya düzensiz ve sömürmek için Türkiye’den Cenevre Antlaşmalarına da aykırı bir şekilde nüfus taşıyarak demografik yapıyı bozmuşlar, Kıbrıs Türk toplumunun 1960’da kurulan Kıbrıs Cumhuriyetinde siyasi eşitlik hakkını tartışılır duruma sokmuşlardır. Kıbrıs’ın kuzeyinde değişen demografik yapıya bağlı olarak bir kavanoz demokrasisi yaratmışlardır. Bu kavanoz demokrasisinde sözde demokratik seçimler yapılarak aynen Irak’ın kuzeyinde, Afganistan veya Libya’da olduğu gibi kukla hükümetler kurmuşlardır. Bu kukla hükümetlere bile güvenmeyerek birçok kurumun başına işgal rejimlerindeki gibi T.C Hükümetinin adamlarını koymuşlardır.
Kıbrıs’ın kuzeyinde bugün polisi de, askeri de yöneten Güvenlik Kuvvetleri komutanı, Merkez Bankası başkanı, Sivil işler başkanı, din işleri başkanı, itfaiye müdürü vs. Türkiye Hükümeti tarafından atanmaktadır. Birçok kuruma, örneğin Eğitim Bakanlığına yaklaşık 150 kadar AKP’li çift maaşlı öğretmen yollanmaktadır. Kıbrıs’ta binlerce aynı branşta işsiz öğretmen adayı dururken bu yapılmaktadır. T.C yardım heyeti diye bir kurum kurulmuş ve T.C elçiliğine bağlanmıştır. Bu kurum, istenilen KKTC vatandaşlarına finans vs. yardımı hükümete sormadan yapabilmektedir. TC Elçiliği bakanlar kurulu gibi çalışmaktadır. Her bakanlıkla ilgili bir müşavir atanmıştır. Onlar gizli ve açık bir şekilde bakanlıkların icraatlarını denetlemekte, yönetmektedir. Kıbrıs’a atanmış bürokratlar bu ucube demokrasiden de isterlerse çok iyi yararlanmaktadırlar. Mesela TC Elçiliğinin eğitim müşaviri aniden KKTC vatandaşlığına geçerek sözde KKTC’li gençlere verilen üniversitelere yerleşme kontenjanlarından yararlanarak kendi çocuğunu Türkiye’deki iyi bir üniversitenin tıp fakültesine sokmayı başarabilmektedir.
Birileri bunun böyle bir sonuç vereceğini elbette bilerek bu rejimi oluşturmuşlardır. Kıbrıslı Türkleri uluslararası hukukun dışına iterek mafyayı besleyen bir devlet düzeni bilinçli olarak oluşturulmuştur. Bu rejimi kuran Ankara hükümetleri ve onların işbirlikçi hükümetleri bu sonucu hazırlamışlardır. Yıllardır yaratılan bu düzenden az sayıda kişi nemalanırken, Kıbrıs Türk Halkı bir sülük gibi sömürülmüştür. Bugün tüm çaba bu rejimden beslenenlerin rejimi devam ettirme çabasıdır. AKP yetkilileri dayatma paketler, programlar, özelleştirmeler ile ithal yeşil sermayeyi devreye sokarken, işbirlikçileri ise kendi payını almaya çalışmaktadır. Kıbrıs’ın kuzeyi yağmalanırken, uygulanan politikalarla çirkef yatağına dönüştürülüp halk fakirleştirilmiş, mülksüzleştirilmiştir. Hem AKP, hem UBP yetkilileri uçtuğumuzdan bahsetmekte ancak halkı uçurumdan aşağıya uçurmuşlardır.
Kuzey Kıbrıs’a müdahaleler şimdi başlamamış, Kurultaylarla sınırlı kalmamıştır. Ama sonuç ortadadır. Soru da şudur: Sn. Beşir Atalay, yarattığınız ucubenin sorumluluğunu almaya hazır mısınız?