İtalya’nın güneyindeki Sicilya adasının en büyük kenti olan Palermo’da 1959’da hayata gelen Antonio Ingroia aynı kentte hukuk fakültesinden mezun oldu. Meslek hayatını hakimlik yolunda uzmanlaşmaya adayan Ingroia, 1992’de öldürülen hakimler Giovanni Falcone ve Paolo Borsellino ile beraber çalışma imkanı buldu.
Bilhassa 1987’den hayatlarını kaybedene kadar mafya, yardımcıları ve devlet ilişkisi üzerine araştırmalar yaptı ve soruşturmalar açtı. İtalya 1992 yılından itibaren mafyadan sorumlu sulh hakimliği görevini üstlenen Igroia’nın ismini bilhassa Silvio Berlusconi ve zamanında onun başkanlığını yaptığı Forza Italia partisi milletvekili Marcello Dell’Ultri‘nin Cosa Nostra isimli organize suç örgütü ile olan bağlantısı ile alakalı davada duydu.
Antonio Ingroia’nın hakimliğini yaptığı davada Dell’Ultri, 2004’de dokuz sene hapis cezasına mahkum edildi ancak Marcello Dell’Ultri’nin içeri girmesini sağlayabilecek izin Meclis’ten çıkmadı ve dokunulmazlığından dolayı dava halen tamamlanmış değil.
İtalyan Partizanlar Derneği (ANPI) 2009’da Ingroia’yı mafya üzerine yaptığı adli çalışmaları sonucu 1937’de hayatını kaybeden anti-faşist Renato Benedetto Fabrizi adına verilen ödüle layık gördü.
Ingroia bilhassa Haziran 2012’de basına sızan çalışması ile son zamanlarda ön plana çıktı. Bu çalışma devlet görevlileri ve mafya arasındaki yasa dışı ve gizli anlaşmaları içeriyor ve merceğin altına birçok askeri yetkili, siyasetçi, eski bakanlar ve pişmanlık yasalarından yararlanmış kişileri alıyordu.
Muhaliflerin platformu
Kasım 2012 tarihinde Guatelamla’ya Birleşmiş Milletler yetkilisi göreviyle giden Ingroia, burada uyuşturucu kaçakçılığı konusunda araştırma yapmakla görevlendirildi. Bu sırada Aralık ayının ilk günlerinde Cambiare Si Puo’ (Değişim Mümkündür) adlı bir sivil toplum hareketinin doğmasına yardımcı oldu.
Bu hareketin amacı siyaseti meslek olarak edinmemiş ve toplumsal sorumlulukları olan kişileri tek bir şemsiye altına almak ve genel seçimlere katılmaktı. Bu sırada devlet ve mafya bağlantısı üzerine yoğunlaşan davada halen görevinde olan Cumhurbaşkanı Giorgio Napolitano‘nun bazı suç örgütü üyeleri ile yaptığı telefon görüşmeleri basına sızdı. Kısa bir sürede Anayasa Mahkemesi, Cumhurbaşkanı’nın bizzat talebi üzerine bu evrakları davadan çıkarttı ve kaynakların yok edilmesine karar verdi.
İşte bu geçmişe ve siyasi katılımcılığa sahip Antonio Ingroia kısa bir sürede bir çok muhalif gücü içeren Sivil Devrim Koalisyonu’nu kurdu. Kendisinin başbakan adayı olduğu koalisyona Rifondazione Comunista (PRC – Yeniden Kuruluş Komunist Partisi) ve Partito dei Comunisti Italiani (PdCI – İtalyan Komunistler Partisi) gibi komunist partilerin yanındaFederazione dei Verdi (Verdi-Yeşiller Federasyonu), Italia dei Valori (IDV – Değerler İtalyası), Movimento Arancione (Portakal Renkli Hareket), Agende Rosse (Kırmızı Ajandalar) ve Popolo Viola (Mor Halk) gibi sol parti ve hareketler de katılıyor.
Devrim koalisyonunun parçaları
PRC ve PdCI İtalyan eski komünist partisinden ayrılan parçaların zamanla kurduğu ve bir kaç ay öncesine kadar tek çatı altında birleşme denemesi yapan iki komünist parti. Bilhassa PRC 2000’li yılların ortasına kadar mecliste ve senatoda vekilleri olan bir partiydi şu anda ise ulusal seçim yüzdesi üçün üzerine çıkamıyor.
Öte yandan Yeşiller, son merkez sol hükümetinde Çevre Bakanlığı elde etmiş bir yapıyken son senelerde siyaset sahnesinden silinmekle yüz yüze kaldı. Katılımcılar arasında belki de bir kaç ay öncesine kadar en güçlü olan oluşum IDV.
İtalya’da sosyalist ve Hıristiyan demokrat yönetimler döneminin bitmesini sağlayan ve bir çok yolsuzluğu ortaya çıkartan Temiz Eller davası hakimlerinden Antonio Di Pietro‘nun kurduğu ve halen mecliste 14 vekili olan IDV son aylarda basında çıkan parti içi finansman yolsuzlukları ile çalkalandı.IDV için birçok anket, seçimlere tek başına girmesi halinde oldukça az oy alacağını söylüyordu.
Movimento Arancione ise Napoli kentinin belediye yeni başkanı Luigi De Magistris‘in kurduğu bir oluşum. Uzun zaman sonra bir sol adayın kazandığı Napoli seçimlerinin ardından kentte bir çok değişiklik yapan De Magistris de eski bir hakim. Bilhassa siyasi partilerin kamu harcamalarındaki yolsuzlukları ve hayali sanayi üretimi üzerine açtığı davalarla adından söz ettiren De Magistris aynı zamanda Avrupa Parlamentosu üyesi.
Kırmızı Ajandalar oluşumu ise 1992 yılında öldürülen Paolo Borsellino‘nun küçük kardeşiSalvatore Borsellino tarafından 2010’da kuruldu. Paolo Borsellino anısına yapılan bir eylemde elindeki kırmızı ajandayı kameralara gösteren ve Paolo Borsellino’nun baktığı davalar üzerine aldığı notları kırmızı bir ajandaya yazdığını söyleyen Salvatore bu tarihten itibaren abisinin cinayetinin aydınlanması ve devletin mafya cinayetlerinin üzerine gitmesini talep eden bu halk hareketini kurdu.
Sivil Devrim koalisyonunun son parçası ise Mor Halk. 2009 yılında Roma’da düzenlenen No-B Day (Berlusconi’ye Hayır Günü) yaratıcısı bu oluşum birçok partiden kopan ve yeni bir parti kurmak istemeyen aktivistin katıldığı bir yapı. Bilhassa ağ üzerinde organize olan Mor Halk hareketi anayasaya bağlılığı savunurken bilhassa Silvio Berlusconi’ye karşı meydan hareketleri düzenledi. Nükleer santrallerin kurulmasına karşı eylemleri ile tanınan Mor Halk, mafyaya, aşırı vergilere, siyaseti gelir kapısı edinen kültüre ve güvencesiz iş yasalarına karşı eylemler yaptı.
Adayların çoğunluğu “sivil”
Adaylarının yüzde 60’ını siyasi partiler dışında kalan kişilerden yani sivil toplumdan oluşturan Sivil Devrim Koalisyonu’na anketler barajı az bir farkla aşacak olarak bakıyor.
Böylelikle meclise ve kameraya yaklaşık dört ila beş vekil sokabilecek. Sivil Devrim kısa zamanda doğmasına rağmen birçok konuda duruşunu belli etti.
Antonio Ingroia bütün İtalya’yı dolaşıyor ve emek konusundan askeri harcamalara, göçmenlik yasalarından hafif uyuşturucuların yasallaştırılmasına, mafyanın mal varlığına savaş açılmasından gereksiz kamu harcamalarının kısılmasına, devlet okullarından bilimsel araştırmaya ve hatta toplu taşıma araçlarından doğal kaynakların kullanımına kadar birçok konuda detaylı çözümler sunmuş durumda. Sivil Devrim koalisyonu ciddi ve yenilikçi bir ağ iletişimi ile her röportajı ve yasa tasarısını halkla paylaşıyor ve şeffaf bir şekilde harcamaları açıklıyor.
Vatikan’a emlak vergisi
Antonio Ingroia’nın programından bir kaç noktayı ele alırsak şunlar öne çıkıyor.
Yılda 47 milyar Euro’luk sosyal devlet yatırımlarında kısıntıya gidilmesini ön gören Avrupa Birliği mali önlem uygulamalarına karşı bankaların hakimiyetinden uzak bir siyasi ve iktisadi yönetim kurmak. Gerek vergi kaçakçılığı gerekse de organize suç örgütleri sayesinde İtalya’da yılda devletin kasasında oluşan 457 milyar Euro’luk deliğin gerekli polisiye kovuşturmalar, yasal düzenlemeler ve adli uygulamalar ile giderilmesi.
Ingroia programında bu sayede elde edilecek parayı eğitim, çevre, işsizlik sigortası, yatırım teşviki ve tarım düzenlemelerine yönlendirileceğini belirtiyor.
Sivil Devrmin seçim programında Vatikan Hıristiyan Kilisesi’nin İtalya üzerindeki etkisini bir çok konuda ortadan kaldırmayı ön görüyor.
Kadınların kendi vücutları hakkında bağımsız karar vermesi gerektiğini belirten program yapay döllenmenin önünü kesen, eşcinsellerin birlikteliklerini tanımayan ve kürtaj üzerine yapılan bilimsel araştırmalar için adanan kaynakları kısıtlayan yasal uygulamalara karşı duruyor.
Programın en çok ses getiren maddelerinden biri de yurttaşlık maaşı. İşsiz ve gelir seviyesi düşük yurttaşlara aylık maaş ön gören program bu parayı yasa dışı para akışı ve askeri harcamaları kontrol altına alıp kısıtlayarak bulacağını belirtiyor. İtalya dünyada en çok silah üreten dördüncü ülke ve krize rağmen Libya ve Mali askeri müdahaleleri dahil bir çok askeri harcamada kısıntıya gitmedi.
Son yapılan araştırmalara göre ülkenin yüzde 50’lik maddi geliri nüfusun yüzde 10’unun elinde. Sivil Devrim programında büyük gelirleri Robin Hood tarzı vergilendirerek herkese eşit ve adil sosyal devlet hizmeti sunabilecek bir durumun ortaya çıkmasını hedefliyor.
Antonio Ingroia ve ortakları Vatikan’ın İtalya topraklarındaki mal varlığına ait yapıların emlak vergisi ödemediğine dikkat çekerek bunun değişmesi gerektiğini belirtiyor ve böylelikle devletin yaklaşık yılda 100 milyar Euro kazanacağını ön görüyor.
Bu seçim sürecinde sadece Sivil Devrim’in programında yer verdiği bir konu da hafif uyuşturucu maddelerin serbestleştirilmesi. Birçok Avrupa ülkesinde uzun zamandır var olan bu uygulama kanayan yarası olan İtalya’da bir çözüm olarak uzun süredir konuşulsa da neredeyse hiçbir siyasi oluşum bunu programına katmaz. Bilhassa son yasal uygulamalar sayesinde hapishanelerin gereksizce dolmasını sağlayan uyuşturucu konusu organize suç örgütlerinin de uluslararası gelir kaynakları arasında birinci sırada.
Ilaria’nın onurlu mücadelesi
Bu noktada Sivil Devrim’in kadın adaylarından Ilaria Cucchi incelenmeye değer.
Cucchi 22 Ekim 2009 tarihinde Roma Regina Coeli hapishanesinde şüpheli bir şekilde hayatını kaybeden Stefano Cucchi‘nin ablası. Profesyonel olarak apartman yöneticiliği yapan Ilaria Cucchi, kardeşinin ölümünden sonra basın yoluyla konuyu ülke gündeminden düşürmemeye çalıştı. Ölümünden bir hafta önce düşük dozajda uyuşturucu satarken yakalanan ve tutuklanan Stefano, tutuklu olduğu sürede acilen hakim karşısına çıkartılıp mevcut Giovanardi yasası gereği hapse mahkum edildi. Bu sırada ailesi ile sadece bir kez görüştürülen Stefano yedi gün içinde bir kaç kez hastaneye kaldırıldı ve sonunda hapiste hayatını kaybetti. Sonrasında açılan dava sırasında tanıklar, doktor raporları ve bazı hapishane görevlilerinin ifadelerine göre Stefano işkenceye maruz kaldığı ve gerekli tıbbi desteğin verilmediği ortaya çıktı. Buna rağmen dava henüz sonuçlanmış değil.
Ilaria Cucchi o günden itibaren İtalyan hapishanelerindeki yaşam şartları ve uyuşturucu kullanımı üzerine Avrupa’nın en sorunlu yapısına sahip yasal düzenlemesine karşı başlattığı mücadelesini her alanda sürdürdü. Kardeşi üzerine makaleler yazıldı, yazı dizileri ve kitaplar yayınlandı hatta ölümü üzerine belgesel bile çekildi.
Stefano olayı arkasında büyük bir sorunu temsil ediyor. Antonio Ingroia ile yaptığı birebir görüşme sonrası seçimlere girmeye karar veren ve Sivil Devrim listelerinde aday olan Ilaria Cucchi ,38 yaşında ve iki çocuk annesi. “Ingroia kardeşimin davasında olmasını istediğim bir hakim. Ailem ve onlar gibi olan birçok insan için adalet istiyorum. İnsanların suçlarından öte öncelikle yalnız bırakılmaması gereken bireyler olduğunu savunan bir siyaset ve yönetim kültürü için çalışmak istiyorum” diyen Ilaria Lazio eyaletinden ilk sırada seçimlere katılıyor.
Antonio Ingroia güneyli, 53 yaşında ve mafya ile mücadele etmiş bir hakim.
Sivil Devrim birçok sol parti için belki de son ümitlerden biri ancak İtalya’nın elinde olan en önemli muhalif güç olduğu da kesin. Meclis’e girmesi halinde eski başbakanlar Mario Monti ve Silvio Berlusconi’nin koalisyonları ile ortaklık yapmayacağını her şartta belirten Ingroia, merkez sol ve Movimento 5 Stelle (M5S-5 Yıldızlı Hareket) ile gerekli anlarda çalışabileceğinin sinyallerini veriyor.
Bir sonraki yazıda inceleyeceğimiz ve Cenova’lı komedyen Beppe Grillo‘nun öncüsü olduğu M5S’ye göz kırpan Ingroia, şu ana kadar İtalya’nın meclis içi siyaseti destekleyen ve şiddeti ret eden sol kültürünün yeni temsilcisi olarak gözüküyor.