Çözüm demek, sorunun başından alıp sonuna getirerek tarihçesini ve bulunduğu dönemin konumunu analiz ederek, tarafların her türlü ihlal suçlarını işlediğini kayıt altına alarak, tarihe ışık tutacak bir çözümü yaratmaktan geçer.
Çözümü “Laylaylom” görenlere söyleyebileceğim tek bir şey var, uyanın, rüyadasınız.
Yüzlerce yıla uzanan bir sorunun çözümünü bu kadar basit görmek, yada basite indirgemek, T.C.’nin yeni bir stratejisi olmaktan başka bir şey olamaz.
Çözümden yana olmadığımı düşünmeyin sakın, çözümü görünce hayatımın son demleri olmasını, ve çözümü görmeden gidersem azabın ortasını görmek nasip olsun derim.
Ama Kürtlerin tarihine baktığımda, yaşadıklarına, aşağılandıklarına, katliamlara uğradıklarına ve en aşağılık işkencelere maruz kaldıklarına baktığımda, kafama tek bir soru takılıyor.
Bu gerilla bu tarihe bakarak ve halkının acılarını sırt çantasına koyarak bu dağlara gittiyse, dönüşü bu kadar basit olamaz.
Sayın Öcalan’ın ve Kandil’in T.C. medyasında çözüm konusunda yapılan yorumlar ve verilen haberlere hayret ile baktığını net olarak biliyorum.
Her zaman oluğu gibi, bu defa da T.C. medyası pis bir oyunun başlangıcında nasıl davranılıyorsa aynen öyle davranmaya başladı.
İyi niyetler, karşılıklı güven arttırıcı adımlar ekranlarda havalarda uçuşuyor ama hiç kimse çıkıp, ya be kardeşim bunu bu kadar şişirmeyin, bu iş bu kadar da basit değildir demiyor.
Hemen senaryolar yazılıyor.
Mart’ta geri çekilecekler, Haziran’da silah bırakacaklar….
Eee
Temmuz’da da aşağı inecekler…
Bu kadar yani ha…
Neyin hesapları yapılıyor, bu kadar aptal bir beyin ile bilmem ama benim ve herkesin bildiği bir şeyi söyleyeyim size; Ezilen horlanan, hiç sayılan, ırzına geçilen bir halk için dağa çıkmış ve günümüzde dünya tarihinde teorik, pratik, irade ve eylemsellik gücü olarak tek olan bir Halk Savunma Gücü’nü bu kadar kısa zamanda ve halkı için hiçbir şey yapmadan, 33 yıl mücadele verdikten sonra, T.C.’nin stratejik tasfiye projesi ile teslimiyeti kabul edeceğini düşünüyorsanız harbi aptalsınız.
Ne, Önder Apo’nun, ne de Kandil’in bu yönde bir iyimserliğini, hiçbir açıklamada gözlemleyemedim.
Sayın Öcalan rehin konumunda olmasına rağmen, böyle bir açıklama hiçbir zaman yapmadı.
Tüm açıklamaları net okunduğunda, karşılıklı adımlar ile başlamaktadır.
Bu da şu demektir ki, karşılıklı adımlar günümüze kadar olmadı.
Defalarca PKK tek taraflı adım attığı halde, T.C. güçleri bu adımı bir fırsata çevirerek, gerilla ve halk katliamı yapmaya kalkıştı.
Bu ahlaksız yaklaşım maalesef günümüzde de devam etmektedir.
Bir yandan çözüm süreci diye tutturuyor, öte yandan tutuklamalar, operasyonlar ve cezaevlerini Kürt’ler ile tıka basa dolduruyor.
T.C.’nin zamana oynadığı her halinden belli, sakın aldanmayın.
Ortadoğu’da gelişen süreç, T.C.’yi böyle adımlar atmaya zorlamış ve zaman daraldıkça tehlikenin kapıya dayandığını görmüştür.
Sayın Öcalan’a duyulan ihtiyaç aslında tam olarak budur.
Yani T.C.’nin infilak sürecine girmesi, sayın Öcalan’ın önemserlik ve mecburilik gerçeğini ortaya çıkarmıştır.
Ancak bu gerçeklik yine oyunbazlık ve Kürt halkına ihanet stratejisi üzerine kurulmuştur.
Kürt ve Türk halklarının bu stratejiyi net okumaları sürecin geleceği açısından son derece önemlidir.
Karşılıklı güven ortamı asla oluşmadı henüz. Çünkü güven yaratacak adımlar henüz ortada yok.
Bir taraf hazırız diyor, öbür taraf yasa hazırlıyorum diyor.
Bir taraf samimiyetlik yaratacak adımlar tek taraflı olmaz diyor,
Öbür taraf İmralı konuşsun diye diretiyor.
Anlayacağınız bu süreç, hem şişi yakacak, hem de kebabı.
Yani hep beraber yanmaya devam edelim, nasıl olsa şiş kebabı tutmuş, kebap şişe sarılmış.
Ama iyimserlik çok kötü bir duydu.
İhaneti yüzüne çarptırır ve hayal kırıklığı yaşarsın…