İnsanın mutlaka siyasal bir kimliği vardır. Bu kimliği dolduran ilgili siyasetin değerleri olup onlarla düşünceler ve giderek toplamı dünyaya bakışı yani “idolojisini” tamamlar. Yaşadığı koşullara karşın taşıdığı düşünceleri yaşama sokamasada, en azından olaylar karşısında siyasal düşüncesinin değerlendirma yapmasına yardımcı olur. Düşünceerini yaşama sistemin yapısal konumu nedeniyle yaşama sokamasa dahi, en azından olayları yorumlarken ve gelecek hedef amaçlı arayışlarda taşıdığı değerlerin katgısı çoktur. Tabi şu basit gerçek hep yaşanır. Kulanılan siyasal kimliğe, söylenen bazı sözcüklere karşın an gelir ki en basit konuda taşıdığı düşüncenin aksi karşıtın söylemi ile değerlendirme yorum yapılır. Bunu sık sık özelikle sistemi eleştirel konumda olan poletik çizgilerde kişiler bir yana bilimciler karşıtlar dahi kolayca düştükleri yanılgı oluyor. Ayrıca şu hata da hep yapılır. Sanki değişim eşitdir sistem karşıtı olarak hep algılanıp sonuçta sistemin yeniden üretim dizayin sıçramasını da temel dönüşüm olarak ladatılma algısı olarak algılanır. Bundan dolayı en ufak olayda şaşırmalar kolayca gerçekleşir!
Son gelişmelere ben taşıdığım siyasal kimlik ve onu dolduran değerlerle düşüncelerle yaşamda belirli yere gelmesemde, en azından ister yerel ister genel yorumsama öngörülerimde şaşkınlığa uğramadım. Sadece olaylarda alınacak siaysal kararlardaki seçenekleri ben değil egemen örgütler kulandığı için “hangisi” veya “nezxzaman” sorularında kayışlar oldu okadar! Bundan dolayı Kuzey Kıbrısta olanlara hiç şaşırmadım: Sadece yapılanlara değil, halkın gösterdiği duruşa da şaşırmadım: Lefkoşanın “LefkoLefkoşeleşen” gerçeği son belediye olayı ile yeniden tekrarlandı! Yeni Düzenin “Zıraat bank belediye” kuramı doğrusu hakını teslim ederek, yerine oturdu! Bildik ama ısrarla söyletilmeyen yolsuzlukların çirkeflerin şimdi havada uçuşup yönetim içi kayışlarla havada uçuşması da beni şaşırtmadı. Hep yanlışlarını söylediğimiz Ünüversitesinden yönetimine veya gösterilen rakamlarda kirli işlere olan yapılanış şimdi bir ayarın adeta teslimiyet türküsünü söylüyor. Fakat hep ezberci ve talimatcı alışkanlık sonucu türküyhe söz dahi yazmayarak dirençlerini dahi gösteremiyorlar. Lefkoşa belediyesi, Yağan yağmurların nasıl seller oluşturduğu, yapılan katliyamlarla kanserden öteki sağlık birikimleri, Sınavlardaki yolsuzluklar, kurumlar arası kayırma ve paylaşım kirlilikleri hepsi havada uçuşuyor. Ahali de sorgulama yerine dokunduğu zaman yanmama düşünscesiyle hedef yanlışı seçiyor veya sesiz kalıyor! Sorunlar dahi ortak paydaşlık oluşturmadı! Ama dönüp sıkılmadan hemde sistemi eleştirenler bu yapının “yöneticisinden çözüm bekliyor”! Bunlar beni Şaşırtmadı; Hüriyet gazetesinin Lefkoşa belediye çözümlemesi, Elçinin pilanlama açıklamaları bana tınma dahi yaratmadı. Çünkü hep yazdım ve tekrar yazıyorum. Sermaye el değiştirme hareketleri oluyor. Bu gidrek Kıbrıs dizayinine dek uzayacaktır. Tazmin Komisyonu kararlarından Ortadoğu projelerinde hep bunun sinyaleri verildi. Ama suskunlarla benim şaşaşırmamalarım hala kesişmiyor!****
İçeleştiğimiz veya ilhaklaşmanın moderin biçimini adamızda uygulayarak sistemsel örneklem yaratan Türkiyede olanlara da şaşırmadım! Gurup Yorum yargılanması ve 2 sanatcısının ev hapsi ugulama biçimi, Kamusal başarılarla başı beladan kurtulamıyan Dikili belediye başkanının son Yargıtay kararı, Samsun kazasıyla ölen işçiler taplosundan Türkiyenin OECD iş kazaları şanpiyon olma gerçeği, Son raporlarla Özal Harp adına yüzbin kişinin sokaklarda olma durumu, artık iyice vıcığı çıkan yargılamalar beni hiç şaşırmtmıyor! Helle onca sorun sorası Erdoğanın bu kez bir diziye Belgesel olarak kükremesi ve yayıncı kuruluşu tehdit, yargıyı göreve çağırma duruşu, kimilerine nereye gelindiğinin çok acı mesajı oluyor. Demek oluyor ki Türkiyede diziler dahi hükümetin veya tek adamın istediğine göre senaryo yazılacakt!*****
Gelelim Mısıra; Biraz Türkiyeyi anımsayan, Ortadoğu projesini bilen veya dizayinde devlet içi çatışmaları bilenler şimdi Mısırda yaşananları kolayca yorumlar. Özelikle eski siaysal egemen birokrasi kurumsal yargı güçleri ile yeni kesimin çatışmasını kolayca demokrasiye indirgememek gerektiğini anımsar. Elbet sokakta mutlaka Sosyalist kesimelrde vardır ve direnişte başka dünylalar istiyor. Ama Mısır devleti içindeki çelişkide tıpkı GTürkiyede gördüğümüz olayların benzeri oluyor. Ordu AKP, Yargı yönetim çelişkisi çok oldu. Onutmayın Mısırda yargı seçilen parlamentoyu fes ediyor, yeni anaysa komisyonunu görevden alıp eski elitsel çıkarlarını koruma adına davranırken, elnbet yeni yönetimde devlet etkisini ele geçirmede bunları tavsiye etme hamlesi yapıyor. Burda şu basit ikili merkez kavgasında taraf olunmama gerçeği Türkiye deneyiminden de aKP veya Ergenekoncu olarak zaten yaşanılan deneğim vardır. Tabi ekleyelim; Mıısırda Türkiyeden farklı olarak sokakta sol kesimelrde vardır!****
Yukarda özetlediklerime hiç şaşırmadım: Ama hakikaten beni şaşırtanlar oluyor: Kendine Sosyalist adını koyanlar veya sistemi değiştirme amaçlı olduklarını söyleyenler birden esen fırtınada pusulalarını şaşıranlar oldu. Örnek hepimizin bilip hatta nefretle adını duyduğumuz İMF veya Kredi kuruluşları şimdi ayni ilacı güneye içirirken eski birikimler onutulup sanki güneyin kurtuluş reçetesi gibi konuşuyorlar. Üstelik karda olan kamu kuruluş özeleştirmesini dahi nedenseleriyle çoktan onutular. Troyka güzelik bilgileri incileşiyor! Oysa ayni reçete burada dahi sözkonusu olunca karşı çıktılar. İMF ve Dünya bankasının sistemin temel sermaye örgütleri, Natonun Emperyalist savaş askeri makinesi olduğunu, yaşanan krizin kapitalist özün gerçeği olup sermayenin Pazar sorunu çözme arayışta bulunduğu basit ama onutulan önemli değerler olmaktadır. Helle Kuzey Kıbrıs gerçeği ile şimdilerde sermaye el değiştirme ile ilerde Ortadoğu projesi Kıbrıs ayarlı gerçekler hep göz ardı edilip sesiz veya bu reçetenin bir hapını alıp içiyorlar. Hatta işlerine geldiği anda ünüversiteyi veya kaybedilecek kamusal alanı dahi destekliyorlar! İşte sol adına bunlar olunca biraz şaşırıyorum!