yaklaşımlarÖzkan YıkıcıGerçeklerin birikiminden yarınların ufkuna doğru bir kaç söz - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Gerçeklerin birikiminden yarınların ufkuna doğru bir kaç söz – Özkan Yıkıcı

279 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

Kuzey Kıbrısta Lefkoşa uçuşan çöplerinden sıyrılıp ılıklaşan Pazartesi akşamı makalemi yazmaya başlarken, koşuyllarla değişim olayından söz etme gereksinimini duydum. Çünkü bakıldığı zaman çöpleriyle krizleriyle yaşarken toplumsal refleksin pek olmadığı, oluşan tepkinin ise bir kesiminin değişim değil, “ben yaparım” seçenekli sistemi koruma adıyla hareket edildiğini acıyla seyrediyorum. Onun için öyle ezberci atmasyonlarla “Halk hazırdır” sığıntısına girmeden şu basit ama hep ötelenen gerçeği anımsatalım: Toplum veya halk yaşadıkları koşullara rağmen hala tepkisel değişime yönelmiyor ve bu ortamda örgütlenmiyorsa, ortam nekadar kötü ve acımasız olsada sistem değişmez! Anlayacağınız; Lefkoşanın çirkefi, bizi sarmalayan ve ahtapot gibi kemirip giden mafyasından yalanına oluşan yapya insanlar karşı direnişte değilse ve örgütlenmiyorsa değişme olmaz. Helle de Kuzey Kıbrıs gibi yapıda ahalinin dahi kozmopolit karmakarışık topluluk gibi savrulduğu koşulalrda nekadar kötü olgular olsada hala sistemden pay alma beklentisi varsa, değişim oluşması mümkün değildir. Değişimi kısaca; Yönetilen yönetemez ve yöneten yönetilmek istenmediği ivmeyle başlayıp tepkiler dirençle başlar ve bunu yaratacak Örgütsel karşıt güçle değişim olur. Bunu çoğumuz onutuk: Bir yerde kötü koşulalr varsa ve insanlar hala buradan medet umuyorsa, hatta değişimi savunanları dışlıyorsa, bizim çirkin ortamı anlatan şöylesine kesimler olarak orda kalırız. Bakın onca çirekefe karşın Lefkoşada ahalide l”lakırtı” dışında tepki yok: Tabi “Lakırtının” kime olduğuda başka soru: Yönetemeyen kişilerin dahi iş yapmadan yerinde kalması, oluşan infilakın sorumlu gibi sorgulamalar da etrafta pek yok. Onun için nasıl ki konuşmayarak ilhak poletikasını görmezden gelen, uydurma kavramları boşlatarak hiçeleştirip kendine yontarak gerçekleri örten yapımızda şimdilik değişim dinamiği çok cılız. Öylesine avantadan ranta, mafya tipi pastadan kayırmalı birey olmalar oluştu ki bunlar hala sistemin potansiyel gücü olarak hala beklentide.******

Geçen hafta bizde dahil olmak üzere çok önemli gerçeklerle yaşayıp geliyoruz. Size birisi şunu dese “B.M. kararları uygulanmayan yer söyleyin” dese; Aklınıza hemen Kıbrıs ve Filistin gelir; Yine Güvenlik Konseyinin kararlarına en çok uymayan 2 ülke söyleyin desler hemen aklınıza şöyle tarihle birlikte şunlar gelir; 1948 yılından beri B.M. kararları ile olması gereken Filistin devleti hala kurulmadı. Hatta daha sora yapılan işkalerin sonlanmasıda yapılmadı. 1974 yılından beri Kıbrısla alınan özelikle Kıbrıs Cumhuriyetinin toprak bütnlüğpünü tanımlayan kararlarda uygulanmadı. Bunalrı uygulamayan Türkiye ve İsrail! Yine geçen hafta adeta bunun tersdüz gerçeği yansıdı. Kuzey Kıbrıs kendi göstermelik “KKTC bağımsızlık” gününü “kutlarken” bir anlamda B.M. kararıyla dahi tanımyayacağını alınan kararları vardır. Kıbrıs Cumhuriyeti tekrarlı kararlara karşın; Yine geçen hafta İsrail Gazleye yeniden klasik saldırılardan birine daha girişti: Oysa yukarda yazdığımız ve B.M. kararlarına göre çoktan Filistin devletininde kurulması gerekiyordu. Ama her iki olayda tam tersi uygulamalarla geçen hafta Uluslar arası hukuk denilen norumları, B.M. kararlarının geçerli olma koşularını, Emperyalist çıkarlı sistemi ve bunların Ortadoğu ayağı iççindeki resmini yeniden yaşadık.

Şimdi Dünya taraflı olarak her olayı konuşuyor: Konuşuyor ve bizde olduğu gibi sıkılmadan “B.m. parametreleri” gibi olmayan ama konuşturulan yanlışlarla “haklılık” aranıyordu! Gerçek olan şudur: Adını nekoyarsanız koyun: Güvenlik Konseyi kararına karşın bölgemizde 2 temel konuda resmen uygulanmıyor. Hatta çok eskiden anlaşılan Cenevre Konvansyonu da burada uygulanmıyor. Dünya bunları kanıtsayıp ona göre yeni yasa dışılıkları nasıl dizayin çabasıyla güç kuramı uygulanmaktadır! Şimdi Gazle katliyamla çoktan olması gereken ama olmayan Filistin gerçeği yine tarafa göre konuşuluyor. Hatta konuşulurken sanki ister Filistin iserse Kıbrısta “normal ülke koşulalrıymış” gibi algılatılıp tartışılıyor! Hatta çok acı işbirlikci kesimin nasıl rol aldığınıda görüyoruz. Bizddeki işbrilikciler hala “anavatanla et tırnakta” takılıp, Türkiye de yazılı kararlara karşın “ulusal davayla” konuyu sıkıştırırken, İsrail olayında dikat edin Elfetih lideri  lideri Gazle saldırısını hiç kınamadı! Bunlar düşündürücü!*****

Gelecek ufkun önemli bir belgeside sızdı: Enerji pilanlamaların adeta bildik ezberi bozuyor: 35 yılında Amerikanın petrol ital eden değil, ihraç eden ülke olacağı, italin Çin Hindistan eksenine yoğunlaşacağı savunuluyor. Sudiarabistan önemini kaybedeceği ve Ortadoğudan Amerikaya ihracın kayacağı belirtiliyor. Sadece Ortadoğuda Irakın petrol gaz ekonomik gücü artacaktır. Dikat; Irak işkal edilen ülke konumunda olup yeniden dizayinde yeri vardır! Türkiye için nükler enerji santral bölgesi olarak sunulan seçeneklerden biridir. Konuyu dahada genişletmek mümkün; yalnız yeniden dikat1! Amerika kısa zaman öncesi Ortadoğu ekseninden Asya Pasifik askeri kaydırmadan söz ediyordu. Hatırlatalım; Ortadoğu projesi Avrasya stratejisinin önemli ilk halkası olup, temel kuşatma Çin hedeflidir! Bunlar sıradan bilgielr değildir! Gerilen Çin Japon ilişkileri, Japonyada füze kalkanı kurulması, Amerikanın Ortadoğudan Avusturalya gibi ülkelere askeri kaydırma yapması, birden Birmanya ekseni ve tırmanan dini İslam olayları bir şeyeler düşündürüyormu?

Biz en iyisi kafamızı Lefkoşada çöplere ve irsen Derviş kahve tavla kavgalı delege avında takılıp bunları yok sayalım. Emperyalist sistem kendi stratejilerini kurgulayıp yaşama sokarken, bunların kırılma noktası alternatif Sosyalist hareketler olacaktır. Bu rüya veya hayal değildir; ikibinlere dek Latin Amerika Muz bahcesi ve İMF labratuvarıyken oluşan sol kayışla nelerin olduğu daha yaşanma sürecindedir.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin