arşivAli SarıtepeAnayasa Komisyonunda absürd önermeler - Ali Sarıtepe
yazarın tüm yazıları:

Anayasa Komisyonunda absürd önermeler – Ali Sarıtepe

279 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

Türkiye’de şu veya bu şekilde tartışılan, şu veya bu şekilde  gündemde kendisine yer edinen sorunlardan bir tanesi de anayasa meselesidir.

Bir ülkenin yaşama kaidelerini tanımlayan ve diğer yasalarında, belirlenen bu kaidelere uyumunun (uluslararası sözleşmeler hariç) yaratılmasının zorunlu olduğu Anayasa , TC’nin kurulmasından bu yana devamlı olarak cumhuriyetin önemli bir meselesi olarak orta yerde durmaktadır. Ve onun bu duruş hali aynı zamanda tarihsel süreç içerisinde oluşan cumhuriyetin olumlu,olumsuz hallerinin yazılı anlatımlarını bütünlüklü hallerde ifade ediliş hali olmuştur.

Oluşturulan anayasaların; toplumda yapılan tartışmaların ve ortaklaşmaların asgari metni olmamasından, iktidar odaklarının egemenlikleri oranında ifadelerini, anlayışlarını yansıttıkları bu belirleyici metinler daima sorun olarak varlık hallerini devam ettirmişlerdir.

Yakın geçmişten bu yana tekrar gündeme giren bu anayasa tartışmaları, parlamento anayasa komisyonunda yeniden metin haline getirilmeye çalışılıyor. Tam da bu noktada absürd bir tartışma anayasa komisyonundan topluma yansımış haldedir.

Vatandaşlık tanımı.

Vatandaşlık tanımı oluşturulmaya çalışılırken “Türk Vatandaşı” vatandaşlık tanımının nirengi noktası yapılmaya çalışılmaktadır.  Bu tanım, eskinin yeniden yeni haliyle devam ettirilmesinin anlatımından başka bir şey değildir.

Vatandaşlık; yurttaşlık kavramıyla bir ulusa bir millete ait olan kavramların aynılaştırılarak vatandaşlıktan ulus yaratma çabalarının devam ettirilmeye çalışıldığı görülmektedir.

Bir toprak parçası üzerinde oluşan siyasal egemenlikle birey arasında oluşan rıza verme, rıza alma ilişkisinin anlatımıdır vatandaşlık. Burada birey var oluş hallerinin temelleri üzerinden vatandaşlık tanımı içerisine girmiyor. Onun o topraklarda yaşıyor olması ve o temel siyasi belgeyi kabül ediyorum demesi dışında başka hiç bir şart yoktur.

Ulus ya da millet efradından olmak ise; insan iradesine tekabül etmeyen, tamamen bireylerin niyetlerinden bağımsız olarak oluşmuş bir kavramdır. Aynı ulustan karşı cinslerin bedensel eylemlerinden oluşan yeni birey, kendisinin var olmasına neden olan aktörlerin ulusal kimliklerinin onda devam etmesi halidir. Bir Rum anne ve babadan olan çocuk, ulusal kimlik anlamında Rum’dur. Onun bu hali asla kendisinin dahli değildir. Keza; Çerkez, Türk, Kürt anne ve babalardan oluşan çocukların kendi iradi beyanları olmadan Çerkez, Türk, Kürt olmaları gibi.

Tek tek bireyler iradelerini beyan ederek herşeylerini değiştirebilirler. Dinini değiştirebilir, mezhebini değiştirebilir. Kısacası iradesini beyan ederek herşeyini değiştirebilir ama ulus kimliğinin birey halini ne yaparsa yapsın değiştiremez. Ona irade beyanı veremez, çünkü kendisinde ilk hal oluşurken kendisine kazandırılmış olan bir değerdir.

Dolayısıyla; vatandaşlık tanımı yapılırken, onu ulusal kimlik tanımı ile tanımlamak ulus kimliği ile vatandaşlık kimliğini tekleştirmek olmaktadır. Bu da vatandaşlık tanımına girmemektedir. Zorlamalarla, siyasal güçle böyle bir kavram oluşturulursa; insanların kimliğini ve kimliksel haklarını inkar etmek, yok saymak peşinen beraberinde gelir.

Tarihin gelişim seyri içerisinde oluşmuş en halis ulus devletlerde bile o devlette yurttaşlık tanımı yapılırken; o devlete vatandaşlık bağı ile bağlı olan her birey …ye/ya devleti yurttaşıdır denilmektedir. Burada ki …ye/ya takıları ulusa tekabül eden takılar değil; o ulusunda içinde olduğu, ismini verdiği coğrafya anlatımıdır. Vatandaşlık; bu coğrafya da şekillenen siyasal egemenliğe/devlete tekabül eden kavramdır.

Geç ulus devletlerin oluşmasında/oluşturulmasında; o topraklarda yaşayan toplumların etnik karakterleri çok daha heterojen karakterdedir. Burada yapılacak olan vatandaşlık tanımı hiç bir düzlemde ulus kavramını bile çağrıştırması mümkün değildir. Günümüzün en yapay devleti olan İsrail, asla bir ulus devleti değildir. Dünyada ki Yahudi toplumunun tarihsel yaşanmışlıkları neticesinde oluşmuş ve insanın iradi edinme/reddetme imkanlarına sahip olduğu din paydalı bir devlettir. İsrail yurttaşlarına baktığımız zaman; dünyanın çeşitli yerlerinde tarihi yaşamları olan insanların/toplumların bu ülkeye yaşam olarak katılmaları ve bu eksende İsrail yurttaşlığı beyanına müracaat etmeleri veya kabül edilmeleridir. Etopya, Rusya, Almanya, Fransa, Türkiye kısacası dünyanın her tarafından gelen insanlar kökler olarak …ye/ya Yahudisidir. …ye/ya Yahudi’leri üzerinden İsrail yurttaşlığı oluşmaktadır.

Genellikle ‘jestler’ hanesinde olan ve devletler tarafından uygulanan ‘nezaket vatandaşlık cüzdanları’nın verilmesi bunun en güzel anlatımıdır. Bu nezaket vatandaşlık cüzdanı verildiğinde o kişinin ulus kimliğine bakılmaz ve ondan ulus kimliğini bırak demek teklif dahi edilemez.

TC. gibi geç ulus devlet oluşturulurken; Anadolu ve yukarı Mezapotamya demografik yapısı katliam ve asimilasyon ile ne kadar sadeleştirilmeye çalışılırsa çalışınsın devletlerin topraksal anlatımı olan …ye/ya takılarını bir kenara bıraksak bile, Türkiye coğrafyasının demografik çeşitliliğin tarihsel karakteri bile ulus kimliği üzerinden yurttaşlık tanımı yapmaya en büyük engeldir.

Ülkenin etnik zenginliğinin barış içerisinde yaşayabilmesinin niren noktası “anayasal vatandaşlık” ya da “TC yurttaşlığı” tanımıdır. Ki, bunun anlatımı da “eşit vatandaşlık” kavramıdır.

“Türk Vatandaşlık” kavramı:

Fiziki, sosyal, siyasal, kültürel vb. şiddetin sürekli gündem de tutulacağını ifade etmekten başka birşey değildir.

Geleceğimizi karartmayalım.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin