YKP, UBP Kurultayındaki gelişmeleri değerlendirdi. Açıklama şöyle:
Günlerdir beklenen UBP kurultay gerçekleşti. Kurultay sonucuna ciddi itirazlar var. UBP’nin kendi parti tüzüğünü çiğnemesi bazılarınca tuhaf karşılanmıştır.
Açıkça ekonomik konularda kanun hükmünde kararname çıkarılacağı yasalarca belirlenmesine rağmen UBP’lilerin başında oturduğu, icra görevi yapan kendilerine bakan diyenler ülkeyi yasa çıkarmadan kanun hükmünde kararnamelerle yönetmeye çalışıyorlar. Bu ortadayken UBP tüzüğünün çiğnenmiş olması yalnızca UBP’lileri yasa tanımaz, keyfi idare etme yönetimini kendi partileri içinde de gösterdiklerini ortaya koyar.
Kurultay sürecinde AKP’lilerin açık müdahalesi de herkesin gözü önünde yaşandı. İçişlerine müdahale herkesçe kanıksandı.
Kurultay süresince kürsülerden söylenenler de, Kıbrıs’ın kuzeyindeki siyasal yapının ne kadar kirlendiğini bir kez daha bize hatırlattı. Kürsülerden UBP’nin mali yapısına yönelik konuşulanlar, Eroğlu’nun parayı nerden buldunuz sorusu, normal ülkede savcıları harekete geçiren suç duyurusu olurdu ama Kıbrıs’ın kuzeyinde kimsenin umurunda olmadı!
UBP kurultayı ülkede her ne yaşanıyorsa, onun parti modeli içinde yaşanmasından başka bir şey değildi. Yasalar nasıl çiğneniyorsa, tüzük de çiğnendi. Finansal konularda yolsuzluk iddiası varsa, parti mali kaynakları temininde de yapıldı iddiası var. TC bürokrasisi her yere müdahale ediyorsa, AKP de UBP’nin her kademesine müdahale ediyor. Ülkede temsili demokrasi nasıl katlediliyorsa, seçme seçilme hakkı nasıl baskı altına alınıyorsa UBP delegelerine de ayni zülüm reva görüldü.
Bu nedenle UBP kurultayı, Kıbrıs’ın kuzeyini anlamak için iyi bir araçtır. Şimdi ilk perdesi biten rezalette ikinci perde olup olmayacağı zaman gösterecek. Ancak ikinci perde olsa bile diğer aday çok daha farklı bir iş yapabileceğine kimse inanmamaktadır.
1990’da DMP içinde UBP yıkmak için yan yana, kol kola giren ikili, şimdi kavga ederek UBP’yi nasıl ‘ileri’ götüreceklerini ve kimin daha iyi olduğunu bağıra çağıra anlatmaktadırlar. Bu bile Kıbrıs’ın kuzeyindeki siyasal yapının çürümesinin geldiği noktayı göstermektedir.
YKP siyasette her yönü ile bir temizliğinin önemli olduğunun altını çizer.
UBP Kurultayı üzerine
Murat Kanatlı
1- TC elçiliği tarafından kurdurulduğu açık olan YDP üyesi olan, YDP kontenjanından DMPden vekil seçilen sonra DP’ye geçen, Erdoğan rüzgarının ilk estiği zamanlarda, 26 Nisan 2004 tarihinde TC’nin Denktaşları temizleme operasyonunda, TC’ye de yaranmak amacıyla CTP-DP hükümetini azınlığa düşürmek için DP’den istifa eden, Özgür Düşünce Partisi kuran, bu hızla TC’nin hoşuna gidecek DP’siz hükümet için TKP-BÖİ’yü oluşturan Ahmet Kaşif dedi ki ‘TC, UBP içişleri müdahale ediyor!’
2- Eroğlu ile kavga edip, önce TAP’ı sonda AHP’yi kuran, 1990 seçimlerinde DMP’den aday olan, sonra kısa süre DP’ye geçen, bu süreçte UBP’nin kirli çamaşırlarını sürekli açıklayan İrsen Küçük, 1984 istifa ettiği UBP’ye 1993’te geri döndü!
3- 9 Eylül 2006 tarihinde basın toplantısı yapan dönemin UBP başkanı Hüseyin Özgürgün, gelişmelerin siyasi ahlakla bağdaşmadığını, Türkiye Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) de içinde olduğu bir komplo sonucu milletvekillerinin istifa ettirildiğini söylemişti. TAK haberi şöyleydi: “Özgürgün, Başbakan ve CTP Genel Başkanı Ferdi Sabit Soyer’in bir süre önce Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ve diğer AKP’lilerle görüşmesi sonrasında düğmeye basıldığını savunarak, “Çıkarılan davetiyeyle milletvekillerimize partilerinden istifa edip başka parti kurmaları halinde hükümete girme vaadinde bulunulmuştur” dedi”… Kurultayda divan başkanı olan Özgürgün AKP milletvekillerinin bu defaki komplolarının içindeydi, AKP tarafından açıkça desteklen İrsen Küçük’ün yanında yer aldı, UBP tüzüğünü AKP isteği olan istikrardan yana okudu!
4-Eşref Çetinel’in yazısını hatırlamak gerekirse “Sunat Atun, Ersan Saner kadro hareketinin içinde değil, Eroğlu’nun kendine özgü “siyasi iradesi ve yönetim anlayışı” içinde yer buldulardı. Yetenekleri de tecrübeleri de “güçlü başbakan Eroğlu” ile kaim olacaktı”… Son dakika operasyonu ile iki isim saf değiştirince, dengeler bozuldu diye düşünenler olduydu. Tek lider anlayışı ile diktatörce yönetilen UBP’de başkanın isteği ile zaman zaman kimi isimler tabana rağmen parladığı ama parladıkları hızla da yok olduklarının iki yeni örneği olacak gibiler… Hatırlanacağı gibi Turgay Avcı da Eroğlu’nun tabana rağmen yükselttiği isimlerdendi!
5-UBP’nin ikinci önemli isminin, Eroğlu ile kavgası nedeniyle DP’ye genel sekreter olarak giden, sonra geri dönen Hasipoğlu olması, Eroğlu kavgası ile partiden ayrılan Ertuğruloğlu’nun dönüş sinyali vermesi, UBP içinde kamplaşmanın daha uzun süreceği izlenimi vermekte, 1980’lerde başlayan İrsen-Eroğlu çekişmesinde yeni süreçte parti içi şenlikli olacağa benzer!
6-Tüm bunlardan bir hayır çıkar mı? Hayır, bu devletlü parti olan, rant dağıtan UBP’nin içindeki çıkar kavgasıdır. Daha önce dokuzlarla DP ayrıldı ama rant paylaşımında UBP-DP koalisyonlarında ayni parti elemanları gibi hareket ettiler. Bu nedenle ayrılsalar da rant paylaşımı için tarihin herhangi bir evresinde beraber olacakları açık! AKP darbesi de tıpkı diğerleri gibi unutulacak! Kaşif’in açıklamaları da aslında eleştiriden çok sitem, bunca yıllık hizmetinin karşılığının görülmesini istiyor. AKP bir parti değil, bir şirket, başkanı yok CEO’su var diye yazan Express dergisi haklı, bu nedenle UBP’den de en yüksek kârı almak isteyen Erdoğan, şirket kar marjını düşünüyor, bu nedenle şirketi yani AKP için Kaşif’te umut görmediği de anlaşılmakta!
7-Son yorum UBP üyesine… UBP tabanı gene yaptı yapacağını, 1990’larda, 2000 seçimlerinde de TC destekli Denktaşlara karşı itibar etmedi, şimdi de, TC destekli İrsen’e çok itibar etmedi… Herkesin yarış bitti dediği bir dönemde, süprize oynadı! UBP tabanı sosyolojik olarak araştırılmayı hak ediyor bence!
8- Dış güçlerin bir parmak oynatması ile herşeyi düzenleyebildiği miti bir kez daha yıkıldı, birçok sosyal harekette olduğu gibi bu işlerin karmaşık yapısı ortaya çıktı, çıkar ve güç ilişkileri her zaman önceden tümü yönleri ile görülemeyeceği belli oldu. Bu da tam söylediğimizdir, çelişki ve hareket her yerdedir, egemenlerin ittifakları her an bozulmaya meyillidir, kim ne kadar güçlü gözükürse gözüksün, her politik hareket bir tür iç-koalisyonlara dayandığı için, koalisyonlar çözüldüğünde gücün de ortadan kalktığının pratik ispatıdır. Yani Kıbrıs’taki durum da iç ve dış güç koalisyonları çatladıkça değişebilecek yapıya sahiptir, yani tam da umudun büyümesi gereken yer, yaşamda değişmeyen tek şeyin değişin kendisi olduğudur.