z Güncelson siyasal gelişmelerSon siyasi gelişmeler: Protokol ilk kez yerli olacakmış!
yazarın tüm yazıları:

Son siyasi gelişmeler: Protokol ilk kez yerli olacakmış!

279 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

Küçük buyurdu. İlk kez TC ile işbirliği protokolü adını verdikleri eskiden yıllık olan şimdi ise üç yıllık olan programın Kıbrıs’ta hazırlandığını iddia etti. Şimdiye kadar o veya başka bir yetkili eskiden Kıbrıslılara söz hakkı verilmeden yapıldığını kabul etmemişti. Ne CTP ve de BDH veya TKP uzantısı TDP böyle bir kabule yanaşmamıştı. Gene de halk protokollerin kendi malı olmadığını bilirdi. Şimdi Küçük öyle dedi diye kendi malı mı sayacak?

Uygulama sırasında Kıbrıslılar “ne yapalım Türkiye öyle istedi” demeden “sahibi biziz” diyecekler mi? Yoksa “öyle dememiz gerekirdi, ama bilin ki Türkiye dayattı da kabul ettik” mi diyecekler?

Ne derlerse desinler Kıbrıslılar alıştılar. Bir Türkiyeli yetkili orada ise o amirdir. Kendi yasal amiri olan bakan veya diğer amirlerini değil onu dinlerler. Anayasayla kendilerine yetki verilmesi ve güvencelere sahip kılınması işe yaramaz. Hukukun üstünlüğü işe yararsa güçlüler karışmadıkları içindir. Yer misiniz? Yerseniz Küçük’ün iddiasını da ciddiye alırsınız.

İşgal bölgesinde yaşarsanız hukukun üstünlüğünün egemen olduğu bir işgalci seçmelisiniz diyeceğim ama işgalciyi seçme şansınız olmaz. İşgalci sizi seçer.

Anayasaya göre bura uzun vadeli yani beş yıllık programlarla idare edilmelidir ve uzun vadeli planın korunması hakkında özel bir de yasa yapılmıştır. Ona göre önce yıllık program yapılmalıdır. Onun için bakanlar kurulu yıllık programın esaslarını hazırlayıp resmi gazetede yayımlamalı, sosyal ve ekonomik konseyi toplantıya çağırıp görüştürmeli ve ona göre yıllık program hazırlamalı ve resmi gazetede yayımlanmalıdır. Bunlar olurken de bütçe hazırlığı sürdürülüp bütçe yıllık programa göre yapılmalıdır. Meclis ondan sonra bütçeyi görüşüp yılın son gününden önce geçirmelidir.

Bunların olmasından başbakan sorumludur. Atıp tutmak olmaz. Küçük küçük işleri bırakıp anayasaya ve yasalara uymayı becermelidir. Muhalefet de kendini yenilemişse yani özeleştiri yapmışsa bütçeyi anayasaya aykırı olarak yapan hükümete hesap sormalıdır. Yıllık program sosyal ve ekonomik konseyde görüşülüp geçirilmeden ve resmi gazetede yayımlanmadan bütçe hazırlanmış diye geçersiz kılınmalı ve mahkemeye verilmelidir.

Bırakın kendine yüksek mahkeme denildiği halde anayasaya aykırı hazırlanan bütçeyi iptal etmemek için bahaneler icat etsin.

Halkın hukukun üstünlüğünün ne derece geçerli olduğunu iyice görsün ve şarlatanlara havale ettiği geleceğinin nelere gebe olduğunu anlasın. Yahut mahkeme artık hukuksuzluklara savaş açması gerektiğini görsün.

İki yıldır UBP’nin diline pelesenk ettiği “ekonomik kalkınma var” palavrası gözler önünde durmuyorsa bakın acı gerçeğe: son soğuk zeytinyağı değirmeni kapandıktan sonra yeni ve çağdaşı kurulmuş ve ilk iş olarak devlet ithalata yasak koysun demiş.

Yatırım yapmak için izin almak şart değil ama on yıl vergiden muafiyet ve yatırım mallarını gümrükten muafiyetle ithal etmek isteyen izin almak zorundadır. Bu da izin mecburiyetini getirir. Zeytinyağı değirmeni için de izin alınmıştır.

İzin almak işlemler gerektirir. DPÖ’ye proje sunmayı ve fizibilite raporu ister. Harçlar alınır. Hukuk devletine göre boşuna harç alınamaz. Hizmet karşılığı olması anayasa emridir. Belediye veya maliyeye para gelsin diye harç almak suçtur.

Bakmayın belediye görmediği malları bile tartı ücreti adı altında haraca bağlar ama ahali haraççı devlete alışkın olduğu için öder. Anayasaya aykırıdır. Kalite kontrolü yapmayı aklına bile getirmeyen belediyenin narenciyeden tartı ücreti adıyla haraca bağlaması anayasal ve ahlaksızca işlenen bir suçtur.

Zeytinyağı işletmesini kuran kişiye fizibilite raporu veren DPÖ bunu vermişse devletin kendi desteği ile soğuk sıkma yağ üretiminin olmasını istemiştir. Başka yolu yok. Buna bir de zeytinyağı ithalatı yasağı getirilmesini de kabul etmişse konu protokol olduğuna göre protokol ne der? Protokol başka şeyler dediğine göre değişiklik mi geldi?

“Aman bizde adet böyledir güzeli oynatırlar” şarkısında denildiği gibi biz güzeli de böyle oynatırlar. Refah vaat eden Türkiye biz güzeli oynatır bizim güzeller de oynarız.

Oyna Küçük oyna!

Fiyat oluşumunu kapitalizmde para politikası sağlar. Zeytinyağı üretecekseniz yağın fiyatı üreticiyi memnun etmeli yoksa üretimi sürdürmemelisiniz diyor Ankara ve protokolleri. Soğuk sıkılmış zeytinyağının ithal fiyatı bizimkinden düşükse ya ithal fiyatına fon (yani harç) koyacaklar veya ithal yasağı konacak veyahut doğrudan firmanın cebine para konacak başka yolu yok. Ondan sonra bizim yağcı her yıl aman destek devam etsin diye UBP’nin kapısında bekleyecek. Biz de demokrasi bekleyeceğiz!

 

BAŞKA SİYASAL GELİŞME VAR!

Siyasal gelişme mi istersiniz! Atun yani iyi eğitilmiş ve benzerleri ülkeye geri getirilse mucizeler yaratırız dedikleri genç arkadaşımız nihayet kararını vermiş ve Küçük demiş. Kimler memnun olmamış ki? Cesur yürek Cemal Bulutoğlu bile tam isabet diye fikir belirtmiş. Basınımız da bu ala fikri duyurmuş.

Küçük kalacak istikrar sürecek. Ekonomik büyüme devam edecek ve belki halk da hissetmeye başlayacak.

Muhalif Ahmet Kâşif üzüldü ama fazla değil. Gene de zafer deyip UBP’nin birlik ve bütünlüğüne dokunmadan mecliste direnişi gündeme getirmiş.

Adamlarını kıyıma uğratmadan gelecekte bir şansa oynayacak olmaktan başka bir çabası kalmamış görünüyor.

Alternatif olarak Ahmet mi kalacak yoksa CTP mi alternatif olacak gayle eden varsa etsin.

 

EŞİK AŞILDIYSA ÇARE YIKMAK VE YAPMAK

Ülkede yağmur bir sevinç kaynağı idi. Yarı çöl olan adamızda yağmur duasına çıkmak veya bulut bombalayıp yağmur yağdırmak denenmiş işe yaramamıştı. Şimdi yağmur felaket görülmeye başlandı.

Bu noktaya kolay gelmedik. Milyarlar akıtarak aklımıza esen yere inşaat yaptık. Kırsal alan yok ediliyor diye az şikâyet etmedik. Dinleyen olmadı.

Rum hayır dedi ha! Her yere inşaat yapalım da geri verecek mal kalmasın diye dere yakalarına kadar müdahale ederek doğayı alt üst ettik.

Sel baskınları uyarıcı oldu ama alışmış kudurmuştan beterdir. İnşaat devam etti. Devlet de üretim artışı görmek için inşaat sektörünü canlandırma amacıyla destek oldu.

Öyle bir yayıldık ki artık hizmet götürmek olanaksız hale geldi.

Ben hep yerleşim yeri içinde ev buldum. Hizmetler bana en kısa yoldan geldi. Amma yerleşim yerinin dışına çıkıp ev yapmayı ve en ufak bir ihtiyaç için arabaya muhtaç olmayı sorun görmeyen insanlarımız yüzlerce metre tellerle elektrik almak ama benimle ayni ücreti ödemekten sıkılmadı. İnsanlardan kaçıp kaçıp kırlara yayıldılar. Kamu bunlara nasıl su götürsün, o kadar uzağa nasıl yol ulaştırsın, elektrik götürürken kaçaklardan nasıl kurtulsun, sinek ve sair haşarata karşı nasıl korusun, posta hizmetini nasıl ulaştırsın ve asayiş için ne gibi önlemler alsın? Ben iki ana yolun gürültü ve kokusunu sineye çekerken ben de onlarla ayni tarifeden ödeme yaparım. Olanca kaçağın masrafını da ödemeye iştirak ederim diye şikayet ederdim. Şimdi beteri ile karşı karşıyayım çünkü doğal yaşam kurtarılamayacak kadar takrip oldu.

Üstüne evleri ve otelleri dizdiler, kuyular açıp pislettikleri suları yeraltına gönderdiler ve temiz su kalmadı. Yüz binlerce yıldır insana yurtluk yapan Adam suyu zehirlenmiş, havası kirlenmiş, toprağı zehirlenmiş bir ölüm adası olmuş.

İnsafa gelip doğayı diğer canlılarla paylaşmaya ve onları kendi başlarına bakmaya bile razı olmadık.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin