yaklaşımlarÖzkan YıkıcıKuzey Kıbrıs Türkiye yörüngesinden - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Kuzey Kıbrıs Türkiye yörüngesinden – Özkan Yıkıcı

279 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

Türkiye resmi anlayışa göre “Kıbrıs ulusal davadır”! Kuzey Kıbrıs resmi işbirlikci kesime göre Türkiye “anavatan olup et ve tırn tırnaktır”! Bundan dolayı iç içe girilen resmi idolojik yapılanış oluşmaktadır. Böylesi ikili karşılıklı bağların yapısal bütünleşmesiyle ve konulan resmi çerçeve sonucu, bir çok olgunun konuşulması bilinmesi tehlikeli olunmaktadır. Türkiyeye göre madem Kuzey Kıbrıs “Milli dav davadır” ozaman olaylar ona göre şekilenmektedir. Kuzey Kıbrıs ise “Türkiyeyi anavatan” görüp ona göre işbirlikci oluyorsa, yerleşecek resmi yapıda buna uygun olması gerekir. Sonuçta böylesi resmi idolojik, ekonomik, yapsal kurumsalaşma ve kurgulatılan düşüncler sonucu kendi anlayışında aynası oluşur. Burda elbet en basitiyle haber verirken veya doğru yanlış sıralanırken yukarda çizilen resmi çizginin etkisi mutlaka gözetilmelidir. Çünkü öylesi düşüncelerle oluşup siyasal yapılanınca elbet doğrular yanlışlar, söylenecek söylenmeyecek olgularda arkasından sıralanması doğaldır. Helle buna iki ama tekleşip değişik yapıya giren örgütlenme üst durumunda otorite öncelikli oluyorsa böylesi kavramlarla başlayan düşünce sonuçta yasakları, baskılar ve ötekileştirmeleri oluşturacaktır. Oluşan resmi anlayışa ters düşmek eşitdir karşıt olmaktır. Otoriter anti demokratik yapılarda öteki demek, düşman olmak ve hertürlü baskıya ayrıma uğramanın mubak olduğu değerler karşılaşırız. Öylesi koşulalrda da haber verme, bilgi edinmenin kısıtlı kısgaçlarıda oluşur. Nitekim Kuzey Kıbrıs Türkiyeyi, Türkiye Kuzey Kıbrıs konusunda haber yapılırken hep öteleme ve resmi çizgiye hizmet etmeyen haberlerin yapılmama duruşu doğalaşıp yaygınlaştı. Türkiyede “Milli dava” nedeniyle Kıbrıs konusunda resmen bilimden habere resmi piskolojik ret etme idolojisi oluşurken, Kuzey Kıbrısta daha en ufak habercilikte dahi şu otosansur “Aman Türkiyeye dokunmayınla” başlar. Budan dolayı içeleşen ama odenli yabancılaşan ikili Türkiye Kıbrıs habercilik dönemi kökleşip devam ediyor.

Yukarda özetlediğim koşul heran karşımnızda tekrar tekrar oluşuyor. Bakın sadece son günlerin Türkiye ve Kuzey Kıbrısta yaşanılan ve ötelenen gerçekler dizboyu oluyor. Türkiye en ufak resmi olayı çıkar adına haber yapıp probagandalaştırırken, bizat işbirlikci UBP partisinin kurultayını ve onunla uçuşan yolsuzlukları yalanları doğrudürüs haber yapmadı. Hatta kurultayla kendi siaysetcilerinin direk müdahalelerini dahi söylemedi. Oysa başka ülkelere giden AKP yetkilileri uzun zaman haber olurken ve hatta Kuzey Kıbrısa daha dün gelen Bağışı göklere çıkarırken, parti kurultay geliş son hamlesini hiç haber yapmadılar. Hatta AKP veriştiricisi “muhalif” partilerde bunu hiç kulanmadılar. Böylelikle resmi eksen haberleri dahi nedenli daraltıldığı ve müdahalerin “et tırnak” olması yeniden tekrarlandı.****

Konuyu tek eksende brakmayalım: Kuzey Kıbrıstaki medyalarda ayni döngüde oluyor. Son günlerde dünya medyasına düşen Türkiyedeki binlerce insanın hapiste açlık grevi yapması bizde “Aman Türkiyeye dokunma” sansürü sonucu yazılmayan ender medyalardan birisi olmaktadır. Oysa Türkiyedeki hapisane açlık grevleri yazılsa ve insan olmanın vijdani sorgusu olsa çok başka algılar oluşacaktır. Bukadarla kalınmaz: Türkiye hapisanelerindeki binlerce insan can verecek kritik aşamaya gelirken, Türkiye medyalarının dahi çoğu yazmazken, burada yazılması beraberinde şu soruyuda getirecektir: Türkiyede cezaevinde insanlar açlık direnişindeyken, Türkiyenin adalaet bakanı Kuzey Kıbrısta ne işi vardı? Burda önceliklerle insan gerçeği kıyası yapma şansımız oalcaktır. Ama olmuyor: özelikle kurulan sığ ortamı aşmada gerek Türkiyede gerek Kuzey Kıbrısta devrimci sosyalist hareketlerinin gerçek anlamda gelişmesi gerekiyor. Ozaman Türkiyedeki Açlık grevleri, yapılan baskılar ve Türkiyede geçirilen son sendikal yasası oldukça değişik konuşulacaktı!

Hapisane açlık grevini duyarken aslında olayın geçtiği yer Türkiyenin bu konuda sicili çok kirli: Daha dün gibi yaşanan operasyonla oluşan katliyamlar akıldan silinmedi. Adını “Hayata döüş” koyan ama gerçekte toplu imha katliyamı olan açlık grev direnişleri daha akılda braktıkları çok kötü izler vardır. Şimdi yine Türkiyede cezaevi direnişleriyle gündemde: insanların insanca yaşama istençleri yok saydırtılarak, konu haber dahi yapılmıyor. oNutmadım daha dün ayni katliyam Ümraniyede, Bayrampaşada yapılırken resmi siaysetin nasıl katliyam yaparken ne yalanlar uydurduğu hala sızlatan gerçek olarak beynime kazıldı.

Açlık grevleri denilince birden öteki “garantörümüz” İngiltere aklıma geldi. Yetmişlerde İrlandalı direnişçi olup hatta seçimle vekil seçtirilip hapisaneden çıkarılmayan Bobi Sens yaşanmışlığıda vardır. Bobi Sens açlık gereviyle ölürken oluşturulan kamuoyu sonucu oldukça yankı yapan ve hapisane direnişinin önemli evrensel simgesi oldu.Bunları daha artırmak mümkün; Hatta yazılamadan geçiştirilmesine karşın, son Türkiyedeki cezaevi grevlerinde seçilip meclise gönderilmeyen bir vekilinde olduğunu yazsam, aklınıza neler gelir! Ama söyledik; Kuzey Kıbrıs ile Türkiye arasında garip ama çoğu şeyi öteleyen bir ilişkiler yapsı oluştu. Her olayda içeleşen ama en ufak gerçeklerde oldukça uzak garip ama kökleşen düşüncesinden örgütüne yerleşti. Yazılı belgeler dahi yok saydırtılarak hayali ama olmazsa olmazlarla bir başka bilgi haber yazılıyor. Öyle olmasa, en azından Kurultay günü adamızdaki AKP vekileri ile yükselen çöp pislik kokuları ve içilemeyen suyla yapılan güzel şovlu başarılar haber olurdu. Bunlar dahi olmuyorsa, orda veya burada demokratik devrimci kıpırtılar bir yana, insana yapılan utançlar nasıl yazılacak? En iyisimi; Bazı bizim medyaların şeflerinin daha ilk ağızdan dediği gibi “Aman Türkiyeye dokunmayın da ne yazarsanız yazın”! Peki Türkiyedeki ölüm aşamasına gelen dirençlerde yazın ölüler olursadamı dokunmayacaklar; Yoksa şu Rus uçağına yapılanı önce abartacak sora isdihbaratın dahi Amerikadan gelme gerçeğinide mi yazmayalım! Yok en iyisi şu bizim parıltılı “bilimcilerimizin dediğini yapalım: Tümn dünya ve hatta Türkiyede resmi çevrelerin Suriye poletikasında yanlışlar olduğu söylenirken, bizim bazı ekran makyajlı “bilimcilerimiz “Türkiye Suriye krizini iyi idare ediyor” yalanla bilimcilikmi yapalım!

Konuya başlayınca yazacak çok örnek vardır. Odaklanması gereken, Kuzey Kıbrıs ve Türkiye resmi idolojik anlayış sonucu oluşan yapı bir çok gerçeği ret etmeyle oluştu. Paketlerden işbirlikci ruh “ulusalcığı” bizi böyle idare ediyor. Bazem hamasetlendirip yalakaya, bazen de en net gerçekelri göermezden gelme yörüngesi oluştu. Hem içsel hemde oldukça uzak garip ilişki yaşamda “etne tırnak, ulusal dava” olarak örtülerek devam ediyor. Bunu kıracak burada ve Türkiyede demokratik açılım ve insana önem verip doğrularla adımlar atan dürüs ilişkili insani ölçekelrle ancak aşılır. Onutmayalım Türkiye ile burası veya tersi olan anlayış ayni zamanda kendi içinde de ötekilendirerek benden ondan ayrımını da kökleştirdi. İstenilenin yazıldığı söylendiği otoriter resmi söylemle işler şimdilik akıp gidiyor.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin