yaklaşımlarÖzkan YıkıcıGrevler gündem olup konuşulmuyor! – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Grevler gündem olup konuşulmuyor! – Özkan Yıkıcı

279 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

Dünyayı izlerken hep bir yerde önemli erozyon olduğunu anlıyorum. Konuşulan veya konuşturulmayan, gündemleştirilen ve gündemleştirilmekten ısrarla kaçınılan gelişmelerle yaşamımız akıp gidip algılar bunlarla biçimlenip idolojikleşiyor. Miliyetcilik akımına veya din olgusuna takılarak poletikaların şekilendiği, deyerlerin buna göre şekilendirilme grrçeği insani sorunların sınıfsal tepkilerin ötelenmesine neden oldu. Garip ve tehlikeli bir yaklaşım duruşuna geldik: Kim daha “Miliyetci, dindar” bakışıyla konuları algılıyoruz. Gelecek dünyayı veya taraf olmayı hep buna iliştirilmekteğiz. Böylelikle sistem içi ayrışma çatışma ve ötekileştirmelerde yandaş kul olurken hep düşünülmeden Emperyalist yapının devamı için direk aktör olarak sahnede oynamak sonucuna geldik. Dinin ve Miliyetcilik bakışlarla olaylara bakarken en basit sınıfsal tepkileri veya insani aşağlatan olayları ya görmezden veya direk taraf faydacılıkla rol alınan çirkin ama sistemi koruyan aşamaya geldik. Bundan dolayı egemen idolojik yelpazesinde dolaştığımız için gündemde hep ayni istenielnlerle inanılmaz faciyalar yaşıyoruz. Sonuçta grev gibi dalgaların yaşandığı dünyadan pek söz eden olmaz. Oysa grevler sosyal sınıfsal tepkilerin örgütlü yapılan eylemi olup içerikte çok değişken gerçekler içermektedir. Ama alışılan sermaye eksenli gündem sonucu Grevler veya sosyal patlamalar ya hiç haber yapılmaz, veya sunumda sermaye paydacılıkla anlamı saptırılarak başka yöne çekilmektedir. Nitekim son haftada dahi etkileyici Dünya çapında grevlerin olmasına karşın, ya haberi hiç yapılmadı veya saptırılarak arada sıkışılan manüpüle edilen bilgi oldu. Böylesi kaydırma nedeniyle bu haftaki makalemi biraz konuşulmayan Grevlere ayırdım.

Geçen hafta hem Avrupada hemde Hindistan Güneyafrika gibi ülkelerde geniş çaplı grevler yapıldı. Bunların elbet çeşitli amaçları olsada, öznesi Emperyalist yeniden sömürgeleşme ile sınıfsal karşı çıkışın ayrışmasındaki eylemsel emek ekseninin tepkisi olmaktaydı. Fakat bu haberler pek fazla öne çıkmadı. Hatta Kuzey Kıbrısta efsanesi okunmadı! Grevlerin nedenlerine eyilmeden birkaç genel tümce yazalım: Genelde şimdilerde yapılan Sendikal grevlerde daha çok eskiden alınan hakları koruma ve sermayenin esnek emek geçiş sürecine engel olmak için gösterilen son halka eylemleri olarak karşımıza geliyor. Halbuki grev silahı başlangıçta ezilenlerin örgütlenme ve hakları alma adına giriştikleri can alıcı hareketin önemli halkasıydı. Ezilenler grevle haklar istiyor ve gelecek için aydınlık günler arayışının tepkisiydi. Grevlerle hem yeni haklar hemde siaysal seçenek oluşturma ikilemleri birlikte yürüyordu. Örneğin işçiler normal çalışma koşulalrı isterken, ayni zamanda sınıfsal sosyalist seçeneğide geliştiriyordu. Seçenkler hem sistem içi daha eşitlikli insanca yaşama kavgası olurken, siaysal olarak daha eşitlikli insani özgür yaşam adına Sosyalist seçenek konuluyordu. Oysa Seksenlerde özelikle Devrimci hareketlerin örgütsel yenilgisi, Sovieytlerin dağılması ve Kapitalist sistemin Neoliebral yapıya girmesiyle birden sendikal hareketler hak alma ve değişim yerine var olanı koruma çizgisine yavaş yavaş geldiler. Özelikle halkanın siaysal seçenekten kopup salt kapital içinde sistem en iyi olma noktasıyla takılınca, grevlerin niteliği hak alma ve daha eşitlikli toplum yerine var olanı korumak aşamasına geldi. Sermaye ise Neoliberaleşmeyi yerleştirdikçe siaysal seçeneksiz kalan ezilenler artık sadece haklarını değil genel toplumsal destekleri de kırıldı. Hakları koruma adına konulan çizgi sonuçta kaybetmelerle taşlanınca ve sistem yeniden yerleşip esnek emek anlayışı kökleşince, artık grevlerin alanı ve toplumsal duyarlığı kayboldu. Zaten Sermaye kesimi probagandadan baskıya bu siayseti uygulaması sonucu giderek grevlere karşı duyarsız ve potansiyel destekler kayboldu.

Özetlediğim bu gelişmeler sonuçta yapılan grevlerin haber olma ötelenmesinden, toplumsal duyarlı olma gerçekelri giderek azaldı. Zaten medyalar yoluyla algılar oluştu ve resmi idolojik duruşa taşındı. Helle grevlerin uygulanacak sermaey siaysetinin en son aşamsında çaresizce öfkenin tepkisi olma gerçeği ise, resmi medyaların salt şidet görüntülerle tüm olumsuzlukları protestoalra kesen yayınlarla bir anlamda dışştalanan dikate pek alınmayan olgu gibi kabulendirildi. Bunu geçen hafta yaşadık: Portekiz, ispanya ve Yunanistan gibi Avrupa ülkelerinde grevler oldu. Ancak bu grevler ya şöylesine haber yapıldı veya hiç gündeme getirilmedi. Hepsinde temel çıkış uygulanan ve iflas eden, ama ısrarla devam etirilen sermaye faturasını halka ödetmenin tepkisi oluyordu. Çalışana yoksula durmadan kesinti ve örgütsüz çalışma modeliyle dayatılıp süsletilen paketlerin ardı ardına gelişi oluyordu. Sıkılmadan adınıda “reforum” konuluyordu. Artık bu kararlarla sona gelecek olan sendikalar bir hamle ile grevi çaresizce kulanıyor. Ama siaysal seçeneksiz ve sadece tepki alanında olduğu için pek dikate alan yoktu: Nitekim ispanya bile bile bu koşullarla seçime girip daha sert sermaye seçenekli partiyi koltuğa oturtu: Ayni benzerlik Yunanistan ve Portekizde oldu. Hemde bunları sanki başka seçenek yok gibi “korkuyla” halka kabulendirdiler. Böylelikle grevler salt hakları koruma adına son çare öfkesi gibi oldu.

Hindistanda alışılmamış grevler ise ülkenin sermaye açılımı ve yapılan Tüp gazdan mazota gelen zamlara karşı tepkiler oldu. Avrupadan biraz farkı, orda siasyal seçeneklerinde olmasıdır. Onun için Hindistanda daha etkili grevler gösteriler oldu. Geniş ortak paydaşlık sokak manzarası yansıyıp seçenekleşme konumundaki yeri önemlidir. GüneyAfrikada ise pek alışılmamış bir madencilik faciyasıyla grevler yaşandı. Haklar talebiyle gösterilen şidetin birden hak istemeyle yönetim ikilemini ortaya koydu. Bundan Dolauyı Güneyafrika grevleri avrupadan başkalaşım içermektedir. Tabi Almanyadaki Lustanza grevi ilerde havacılık alanındaki etkisine göre yapılanmalarda çok gösterge olacaktır. Görünürde maaş artışı başta olmak üzere talepler ekonomik gibi olsada, temelde Havayolarının özeleştirme ve esnek emek çalışma sistemine geçişteki direnç etkisinin sonuçları olacaktır. Kaybedilecek Lustanza grev durumu ayni alandaki yapılanışlrada hızla sermaye açılımlı hakları yok eden dönüşe yardımcı olacaktır!

Tekar yazalım: Grevler çalışanların üretimden aldıkları güçle yaptıkları önemli eylemlerden biridir. Genelde hak isteme olayı eyer siyasal taşlandırmayla alternatif olursa etkisi mutlaka olumlu olur. Ancak sınıfsal özden çıkarılıp dar mesleki Lonca tipi koruma haline gelirse kaybetmek ve esnek çalışma örgütsüz dönüşümün olması kaçınılmazdır. Son dönemdeki grevlerin özelikle Fransa bir yana itilrise, Avrupada yapılan grevlerde genelde koruma ve son öfke çıkışı noktasında kaldığı için ne siaysal makyaj değişimi dahi yaptı, nede siyasal seçenek oluşturdu. Ama karşı çıkılan her şey oldu. Böylelilkle grevlerin toplumsal ivmesi kırılıp çaresizlik görüntüsü sonucu duyarlılıkta kayboldu. Yalnız Yunanistan örneği daha önceleri yazdığımız gibi bir çok dersleri içermektedir. Hindistan gibi gervlerde tepkiler kadar sokak birlikteliği şimdilik dengelerde oynarken GüneyAfrikada pek alışılmamış daha iyi çalışma koşulalrı ve maaş artışlı talepler vardır. Burda sendikalar dahi kendi içlerinde ayrılması ise devlet ve bağımsız sendika farkını karşımıza getirdi.

Biliyorum ki onca kelimem Kuzey Kıbrısta hiç anlamı yoktur. Çünkü en temel konuda dahi “din yerleşirken, haklar alınırken” konulan grevlere dahi direk etkilenenler katılmama bir yana grevleri eleştirme noktasına gelme sonucu hem direnç hemde sınıfsal özden çoktan uzaklaştırıldı. Vahşi piyasa ve kayıp dışı kaçak yapının olgularını çoktan algıyaıp “Herkes çıakrına bakar, becerde nasıl becerirsen becerin” idolojik duruş olduğu ada haline geldik. Onun için grev kelimesi dahi çloğuna sanki kendini yok eden ilaç dugusuna taşıdı.

Kısaca; Haftalık konuşturulmayan ve yazılımı onutulan grevlerden bir yazı yazdım: En azından birilerine sınıf gerçeğini, sermaye egemen olma sonucunu ve sosyalistlik ile seçenek olmayı anımsatıysam, en azından kendimi başarılı sanacam.

 

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin