arşivAli SarıtepeTencere dibin kara… - Ali Sarıtepe
yazarın tüm yazıları:

Tencere dibin kara… – Ali Sarıtepe

279 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

Radikal yazarı Ezgi Başaran; akademisyen Corr Guttsadt ile Yahudi düşmanlığı ile ilgili olarak yapmış olduğu konuşma yazısında farkında olmadan ortak paydalar ortaya çıkarmış olmaktadır.

Corr’i eleştirilerini yöneltirken Türkiye’ye; benim de ortaklaştığım ve yazılarımda da çeşitli defalar belirttiğim bu konular aynı zamanda İsrail devletinin ve kendisi şahsında İsrailli aydınlarında sorunu olduğunu farkına varmamasıdır.

Cumhuriyet kurulurken kendi toplumunun tarihsel sürecini ele almayarak Türk Tarih Tezi ve Güneş-Dil Teorisi yaratmaya çalışarak buradan nesnelliği olmayan Türklük ve Türk devleti anlatımını gerçeklik haline getirmeye çalışmıştır.

İsrail devleti Yahudilik üzerinden siyonizmi Yahudilerin ortak görüşü ekseni üzerinden İsrail devletinin varlığına, var olmasına dönüştürmüştür.

Kuruluş sürecinde, kuruluş öncesi ve sonrasında oluşturulmaya çalışılan söylencelerde ortak noktalar kutsiyete vardırılan değerlerdir.

Keza Corr’i; İsrail’in Birleşmiş Milletlerin onayıyla kurulmuş olduğunu ifade etmesi, yine aynı Corr’i yi BM’lerin almış olduğu kararlarda 1967  sınırlarına çekilmesini hatırlayamaması.

Kıbrıs Cumhuriyet 1959 Anlaşmalarıyla kurulmasının BM’lerin onayıyla kuruluş karakterine ulaşması ve sonrasında, sonuç olarak 1974 TC Askeri harekatıyla BM’ler kararının hükümsüzleştirilmesi.

Cumhuriyetin kuruluş öncesi ve sonrasında Anadolu’ya getirilen/gelen Müslüman kütlelerden Türklük yaratılması.

İsrail devletinin kuruluş öncesi ve sonrasında Yahudi din inanışından İsrail ulus milliyetçiliğinin yaratılması.

TC’nin Anadolu topraklarında yaşayan diğer halklara uygulamış olduğu inkar ve imha politikası.

Filistin topraklarının işgal edilmesi ile burada yaşayan insanlara uygulanan imha ve sürgün politikası.

İsrail’e gelen/getirilen Yahudi inanışındaki Afrikalı etniklerin bu devlette öteki Yahudi konumunda bulunması.

Dinler ulusların ideolojik karakteri haline getirildiği zaman, kendi inanışı dışındaki yaşayanlarına öteki olarak baktığı gibi; devletler ve toplumlar arası sorunlarda kendilerinin ilgilerinde ki ölçüt demokrasi ve demokratlık ölçütleri dışında kriter edinmeleri belirgin karakterlerdir.

Türkiye siyasi İslam kesimleri Filistin meselesine uzun dönem ilgisiz kalmaları, buradaki mücadelenin laik eksenli mücadele örgütlerinin mücadele de belirleyici konumda olmalarındandır. Ne zaman ki, Hamas örgütlenmesi (ki İsrail’in gözetiminde gelişen,geliştirilen bir harekettir) Filistin toplumunda ve mücadelesinde ortaya çıkmasıyla beraber; Türkiye İslami siyaseti de Filistin meselesini bilincine çıkarmıştır. Ama bu çıkarma asla siyasal İslamcı Filistin anlayışının dışında olmamıştır.

TC devlet politikası İsrail devleti kurulduğundan bu yana; bölge politikalarında ince nüanslar dışında yürüyüşlerindeki ortak karakter, onların kuruluşları ve uygulama benzerliklerinin ortak olması halinin de etkisidir. ABD kapitalizmiyle olan ekonomik ve siyasi ilişkileri de üst şemsiye olarak onlara bütünlüklü bir hal sağlamıştır. (İçinde bulunduğumuz dönemde İsrail-Türkiye ilişkilerinde ki duruşları; dünyanın ekonomik ve siyasi olarak yeniden şekillendiği, şekillendirildiği süreçteki çıkar çatışmalarının yaratmış olduğu geçici haldir, bu hal uyumlulaşmaya dönüşmek zorundadır, tabii ki yeniye ittifak etmek kaydıyla)

Makalenin başlığı burada kendisini tamamlamaktadır.

“…SENİN Kİ BENDEN KARA.”

İlave olarak:

Roni Margulies’in dinler tarihi akademisyenlerinden Süleyman Sayar’la yaptığı söyleşi de, Yahudileri: “Gerek Mısır, gerek Babil, Yunan, Roma ve hatta İslam hakimiyeti dönemlerinde düşmanla işbirliği yapmışlardır…” anlatısına gelince: Yahudi inanışı semavi dinler içerisinde toplumlarda en az gelişmiş dinlerdendir. Yahudi dininin oluşum süreci içerisinde bu toplumun yaşamış oldukları zorluklar ve iktidar dini karakterine ulaşamamaları onlara yerleşik azınlık inanış olmanın ötesinde de bulundukları toplumlarda ve topraklarda da azınlık halinde olmuşlardır. Onların bu hali, iktidar olmuş semavi dinlerin onlar üzerindeki üstünlük halini de beraberinde getirmiştir. Üstünlüğün onlara getirdiği mağdur olma ve mağdur edilme hali, onlara varlıklarını sırtında tutmayı bir karakter olarak belletmiştir. Ki yaratılan, yaratılacak olan mağduriyetleri en az zararla sonuçlandırılabilsinler.

Tam da burada: Kapitalizmin kötülüklerinin müsebbibi Yahudiler olarak görülmesinde; Finans kapitalin, kapitalizmin egemen karakteri olması halinde ki sermayenin uçar-göçer hali ile Yahudilerin kendi mülki varlıklarını koruyabilmek için, sermayelerini uçar-göçer konumunda tutmaları zorunluluğunun getirdiği paralellik sadece tarihin bir şakasıdır. O da Yahudi din inanışını kötülüklerin kaynağı olarak gösterilmesine neden olmuştur.

Yahudiler her sürülüşlerinde, sürülüşlerini fiziki ve maddi kayıplarla tamamlamışlardır.

İnsanın aklına şu da geliyor değil!

Acaba Yahudi din inananların başına getirilen bu davranıştan; Osmanlı ve genç Cumhuriyet, sürgüne ve yok etmeye çalıştığı diğer etniklerin sermaye birikimlerinin göçer hale gelmemesi için koydukları zorluklar: Yahudi sermayesinin uçar-göçer karakterinden çıkardıkları ders olmasın.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin