“Bir millet ordusunu kaybedebilir, bağımsızlığını kaybedebilir; fakat dilini sakladıkça o millet yaşıyor demektir.”
İnsanların sosyal varlık olabilmesinin ilk noktalarından biri olan iletişim kurabilme becerisi olan dil, aynı zamanda insanların kendini anlatma ve anlatmaları anlama becerisinin zeminidir. Toplumların yaşamlarının devamlılığının ana öğesi olan dil, ulus tanımlarında olmazsa olmaz karakterde bir yapıdır da.
Dili insanın hayata ilk başladığı anda öğrenme sürecine girmesi ona ana dil ayrıcalığı olmasını beraberinde getirir. Dolayısıyla dil varlıksal haktır. Var olma hakkıdır.
Dillerin baskıya alınması, baskılanan dilin unutturulmaya çalışılması; o dili kullanan topluluğun ana halinin ortadan kaldırılması demektir. Buda, adı geçen toplumu tarih sahnesinden silme uğraşısı anlamına gelmektedir.
Bir dilin hukuki ve toplumsal baskı altına almak dile cinayet işlemek demek olurken, devamı da o toplumun karakterini parçalamak, atomize haline gelmiş olan toplumu tarih sahnesinde dili geçmiş zaman kipine sokmak demektir.
TC devleti Kürt dilini hiç yokmuş gibi işleme sokarak varlığının olmadığını söylemeyi kendi ana felsefesi yaparken; Kürt toplumu üzerinde uyguladığı açık-kapalı şiddetle de toplumu yok etmeye ve kalanları da dağınık halde olmasını onlara karakter olarak vermeye çalışmıştır.
TC politikaları başından beri bu mihval üzerinden oluşturulmuşken, Kürtlerin halk oldukları mücadelesinin yaratmış olduğu sonuçlar itibari ile bu dilin yanı Kürtçenin Kürt toplumunun ana dili olduğu gerçeği, kendisini ana dilde eğitim konusunda dayatmış durumdadır.
Devletin yönetme politikası hala bu konuda eskinin egemen halinin devam etmesini isterken, gelinin noktada bu dile seçmeli ders, seçmeli okuma işlevini giydirmeye çalışmaktadır.
Ana dil var olma hakkıdır. Ana dil üzerinde yapılan baskının her çeşidi, bireyin var olma hakkına açıktan saldırının ta kendisidir. Gerekçeler yaratılarak, amaların arkasına sığınılarak dil üzerinden Kürtlerin varlık hakkına saldırılar yapılmaktadır.
Yukarıda tırnak içerisindeki alıntı; Türkçülük ideolojisinin ideologlarından Nihal ATSIZ’ın Türk Ülküsü dergisindeki yazısından bir kesittir.
Türkçe diline vermiş olduğu önemi anlatırken, bir millete yapılan baskının o milletin kendi var olma karakterini saklayabilmesi –sözlü kullanım alanında kapalı devre olarak da olsa koruması- başarısını göstermesi durumunda dilin topluma tarihsel olarak devamlılık sağlayabileceğini anlatmasıdır.
Kürtçe, bugün Kürtler tarafından var olma hakkı ilkesi çerçevesinde yasal güvenceye alınmaya çalışılmaktadır.
Yeni anayasa yapılmaya çalışılırken, var olma hakkını anayasal güvenceye alma hakkı uğraşısı; onların var olma hakkını teminat altına alma mücadelesidir.
Toplumların var olma hakkı onların en meşru hakkıdır.
Bu hak onlara tarihsel devamlılık sağlayan, olmazsa olmaz bir taleptir, mücadeledir.
Ve bu onların en meşru hakkıdır.