Sistemler ya da iktidarlar, kendilerine yönelik mücadelede kadınların aktif katılımcı karakterde kendilerini ifade etmeleri durumuna; kendilerine karşı verilen mücadelenin dönüştürücü gücünün açığa çıkarılmasında engin bir güç sağlamasından dolayı asla istemedikleri bir halde olurlar.
Bir mücadelenin (ister sistem karşıtı olsun, ister sisteme reformlar noktasında olsun) geleceğini görebilmenin en kolay ve gerçekçi yolu, o mücadeleye kadınların katılma durumu ve mücadeleye sahiplenme gücünün var olma, yer alma halinin nicel ve nitel hallerini açığa çıkarır.
Her şeyden önce kadınların kendilerini mücadeleye/sokağa atmaları toplumda demokratikleşme olgusuna itici, dönüştürücü bir karakter olur.
Sistemlerin devamını sağlayan aile kurumundaki kadının hayata dinamik müdahil olmasıyla birlikte; yüzyıllardan beridir ikincileştirilen kadının kendini var etme mücadelesini de beraberinde getirir. Sorunlara kendisinden de zaman ayıran kadın, kendisinin özgürleşme sürecini başlattığı gibi mücadelesinin kendiside toplumun demokratikleşmesine de yol aldırmaya tekabül eder.
Dolayısıyla kadının; sorunların çözümü noktasında kendilerini mücadelenin içine katmaları karakter olarak özgürleştiricidir, devrimcidir.
Hele ki sistem, dini politikleştirerek toplumsal hayata yeni bir düzen/anlam katma uğraşısında ise, kadın; ne oluyor diye kafasını göğe kaldırdığı anda, bu tür sistemler veya sistemi kurma çabaları en büyük açmazları ile hemen karşılaşmış olurlar.
Cumartesi Annelerinin yıllardan buyana her türlü zorluğa ve şiddete rağmen, devletin kaybettirdiği çocuklarını araması 12 Eylül’ü unutturmadığı gibi, bunun hesabının sorulacağı anlatısıdır da.
Kürtaj meselesini dini kurallar(!) gerekçe gösterilerek kadın bedenini ve aklını tahakküm altına almaya çalışırken, her anlayıştan kadının çeşitli boylardan buna karşı çıkması aynı zamanda kadının ötekileştirilmesi, ikincileştirilmesine karşı koyduğu duruştur.
Kürt özgürlük mücadelesinde kadınların ön almasına düzenin şiddetle karşılık vermesi, erkek egemen düzeninin kendisini koruma anlatısı olduğu gibi, Kürt feodal karakteri ile sömürü ve sömürgeci ilişkilerinde kendine ittifak tutan Türkiye oligarşisi devletinin Kürt nüfus coğrafyasındaki dayanma noktalarını parçalamasına karşı düzenin karşı duruşudur da.
Kadınların sokağa hakim olmaları:
Karşı oldukları şeyin kibrit suyu olmalarının ta kendisidir.
Sistem bundan dolayı kadından korkmaktadır.