Etrafta uçuşan haberler, atılan sözler ve duyar duymaz tepki veya ilgisiz kalınan yaşamsal güncelikle savrulup duruyoruz. Sadece havlar değil, etrafımız ısınıyor; Sıcak gelişmeler bir birini kovalarcasına yarışta: Bolca Propaganda kazanma hamilleri atılıyor. Herkes doğru yalan bir yana sırf “Kamuoyu” oluşturma adına haberler, yorumlar ve artık vıcığı çıkan dedikodularla taraf karşıt yaratma yarışındadır. En basit ilişkiden genel yorum çıkarandan tutun, en feci yalanın tatlı çıkar oluşturduğu gerçeklerden geçiyoruz. Ekonomik Kriz, Orta doğu kazanında kaynatılanlar, Suriye rezaleti, dinin piyasanın kuşatılmış kıskacında kıvranmak, daha basitleştirerek duyulan görülen ama sorgulanmadan tavır konulan basit olgularla, Kuzey Kıbrıs’ta sıcaktan eve kapanma veya denizde kendinden kaçmalar arasında yaşayıp gidiyoruz. Yaşayıp gidiyoruz; Ama hep elden kayıp gidenlerle kaybedilenleri yelerden geri almama şansından söz dahi etmiyoruz. Gerçek olan Emperyalist oyunlar oynanırken, sermaye en çirkin sömürgeleşmeleri kanla yalanla iftiralarla yaratırken, din siaysetin değişen gömleği olurken, hala bunu anlamadan kendi dar alanımızda bir biriyle uğraşan veya çıkar adına kulanılan kısır hesaplarla buna yaratılan çirkefte Balık arayan kaçışlar gibi saplanıp kaldık.
Çok çirkef gerçeklerle yaşıyoruz. Artık bize olanlarla değil, istenilen algılarla yaşatırılan ve gündemleri yaşatılan insanlar haline geldik. Öyle net yalanlarla veya bile bile saptırmalarla gündemler oluşturuluyor ki artık denilenin istenilenin konuşturulduğu garip ironiye girdik. Bundan dolayı hep tekrarlarım: Öncelikle yapılan her açıklamaya hemen takılmayıp önce gerekirse bilgi eksik olunca şöylesine beklenip bazı bulgulardan sora tavır konmalıdır. Oysa bazen çok güzel süslü görkemli makyajlarla öylesi olaylar sunuluyor ki sonuçta hepimiz takılıp tavır kor, yorum yaparken, ardından yalanı yanlışı ve en acısı “kullanılma” gerçekleriyle yüzleşme doğrultma şansımız dahi kalmıyor. Özelikle etrafımızdaki dönen olayları bundan dolayı iyi anlamamız şartır. Nitekim göstermelik UBP adıyla tartıştırılan ama acısı “resmen işbirlikçilik silikleşmenin” resmi olan olayda istenilen tartışma gündem yapısı oluşturuldu. İstenildiği gibi konuşturuluyor. Oysa çoğunun çirkef içi balıksızlık örneği olduğunu hep akıldan sileriz. Akıl Tutulmasına gireriz.
Elbet sistemin kendini koruması, yeniden yapılandırmasında Propaganda ağını her alana yayarken, bizim gündemimizi de oluşturtur. Her boşluğun doldurulduğu, ayni olayın haberden gündeme de aynen olduğunu daha anlamadık. Ancak silikleşen muhalefet duyguları ile sınıfsal yaklaşımın etkilenen sosyal eksende silkleşmesi sonucu hep yanlışa düşme şansından kurtulunamaz. Bizde başka bir hastalık resmen kronikleşti: En basit olayı dahi duyunca nedenini sorgulamadan ve hatta hemen öğrenme şansı varken, sırf bu alışkanlık oluşmadığı için hemen tavır konur ve daha acısı bilmeden “dedikodularla” kendine has tavır gelişir. Bir çok olayda bunu yaşadık ve yaşamaktayız. Böylelikle bir çok ortak paydaşlıklar yıkılırken, birde sistemin istediği kısgaçta dolaşıp kalırız.
Tekrar yazayım: Bazı basit gelişmeler veya duyumlar olur. Bunun konusu kolayca öğrenilir: Hatta görülen duyulan olayın doğru olacağını en ufak düşünmeyle ulaşılacak kadar yakınken, birden sırf refleks ve olmadık tepkilerle hemen sert duruşlar konuşmalar olur: Sora bunlar inanılmaz yıkımlar getirir. Özelikle kendilerini Temel hakların merkezi, kültürel siyasal zenginlikle sunan kesimlerde bunların yaşanması zaten yerleşen ve çirkefleşen sistemin daha kolay bataklıklarla yaşamalarına kolaycılık getirir. Biz önce neyin ne olduğunu öğrendikten sora daha kolay yorum yapma olgusunu hep elimizin tersiyle itiğimiz çok oldu. Zaten oluşan olumsuzlukar bununla daha bir yerleşerek güvensizlik oluşur. Birde olayı küçümseme sonucu verilen demeçle örtme davranışı artık içi iyice boşaldı. Nasıl ki söylenen doğruların yer bulamsı için onu kulanacak yakalayacak kesimelrle olduğu gibi, verilen demeç ile yapılan işin birlikte olması şartır.
Bakın etrafımıza; Suriye olayı ile artık Kürt olgusu Kürdistanla seslendiriliyor. Dikat; Burda yaşayan Kürtlerin olduğunu hatırdan çıkarmayalım.Yine Türkiyeden tamda bizde örneklem övgüler olrurken ilginç haberler geliyor. İşkence yapıp 2 kez kanıtlanan polis mevki alıyor: Buna karşılık 77 ananın Barış annesinin 2 yıl hapse gönderilme kararı yargıtaydan açkıklanıyordu. Üstelik Yeni ayrgı paketine karşın: Irak ve Suriyede durmadan patlamalar geliyor. Avrupa ekonomik krizle sarsılıyor. Bunlar ardı ardına sıralanırken bizde artık dahada silikleşen ortak paydaşlıklı gelişmeler yaratılıyor. Ne ilahiyat Koleji ne yeni gelecek paketler nede durmadan sıkılan yalanlar, karşıt birlikteliği oluşturmadı. Dahası sırf koltuk uğruna yeni yeni döneklik nameleri etrafta dolaşıyor. İşbirlikci çirkefin artık çekilmez ama kanıtsanıp doğruların cezalandırdığı döngü dönmeye devam ediyor. Tüm bunlar arasında nerden alırsan al: Yazacak çok ama etkisi sıfır denecek ikilemler yaşanmaktadır.
Etrafta durmadan konuşup maraziler dizenler vardır. Sora ansızın alacak avantayla susan ve sövdüğüne el öpmeye gelen duruşlarla biz hep kandırılma dürtümüzle “Halk hazır ama” sorularla kendimizi yargılatılırız. Bir uyuşturucuyu veya kaçakcıyı, ahlaksızı sorgulamadığımız halde sırf benzer kesimelrle ilişki kurdu diye içimizden birine demediğimizi brakmıyoruz. Yani kendi kendiyle çirkefte boğuşan boğan kesime dönüşüldü. Helle de teslimiyetle daralan alanda artık kim kimi boğacak belli değil. Bunlarla Temuz sonuna doğru boğulduk. Adı kadar sayı ile protesto edilen İlahi Kolej olayı ile artık katılan isim sayısının değil kitlesel tepkinin önemini yeniden anladım. Ama sistem hakikaten yerleşti: Üretici olmayana ütetim hibeleri, işe girmede yandaş ilkesi, merkezli tüm çirkinlikleri yazdırtmama bileşkeleri hep tekrar tekrar oluyor. Sadece bu çirkeflikler başkaları tarafında ayarlar tavsiyeler için kulanılır. Bunları da yeniden gördük. Merkez içi çelişkilerde ayarlarda, hep bildik yanlışlar hemen ortaya konup ayar kurgusu oluşur. İşte bizim gerçeğimiz.