yazılariktibas"Tembel Yunan İşçisi" Efsanesi - Marxistiki Foni*
yazarın tüm yazıları:

“Tembel Yunan İşçisi” Efsanesi – Marxistiki Foni*

279 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

Kriz Yunanistan’ı vurduğundan beri burjuva medyası manşetinde Yunanistan’da ne kadar çok sayıda memur olduğuna, haftalık çalışma saatinin kısalığına, insanların dolgun maaşlarla erkenden emekli olduklarına, sanki krizin nedeni bunlarmış gibi yer verdi. Ne var ki, rakamlar ve olgular oldukça inatçı olabiliyorlar ve bambaşka bir öykü anlatıyorlar.

Son günlerde Yunan işçi sınıfına karşı Avrupa burjuva medyasının, özellikle de işçi sınıfını hedefleyen tabloid basının görülmemiş bir karalama kampanyası yürüttüğüne tanık olduk. Bu kampanya Avrupa işçilerini aldatmayı hedefliyor ve açıkça onları yerli ve yabancı kapitalistlerinin ablukası altında olan Yunanistan işçi sınıfı ile enternasyonalist bir sınıf dayanışmasından alıkoymak amacında.

Ortaya atılan bu efsanelerin ilki az çok şu şekilde: “sürekli sebepsiz yere grev yapan bu tembel Yunan halkı, kendi tembelliklerini finanse etmeleri için Avrupalılara koşmaktalar.”

Avrupa Solu’nun ve uluslararası işçi hareketinin saflarına gerçekleri anlatmak gerekir, ancak bunun ana akım medya aracılığıyla gerçekleşeceğini düşünmemek gerek. Bazı olgulara bir göz atalım. Eurostat verilerine göz atıldığında Yunan işçilerinin Avrupa işçisinden ortalamadan daha uzun saatlerde çalışmakta olduğu ortaya çıkıyor. Bu vakit Yunan işçileri için 42 saat iken, 27 üye ülkenin ortalaması ise 40.3 saat. Bu sayı “Eurozone” (Euro para biriminin kullanıldığı alan) ülkeleri için ise 40 saat. Böylece bir numaralı efsane yalanlanmış oluyor.

Yine Eurostat’a göre, Yunanistan özel sektörü çalışanı “Eurozone”a nazaran en düşük maaşa sahip. Örneğin en düşük brüt maaş, İrlanda’da 1300 €, Fransa’da 1250 € ve Hollanda’da 1400 € iken Yunanistan’da sosyal güvenlik ve vergiler dahil ortalama aylık brüt ücret, 803 € (700 £ veya 1063$ ). Yani iki numaralı efsane de verili rakamların ciddi bir analizi karşısında tutunamamaktadır.

Ortalıkta dolanan başka bir görüş de eğer AB ve IMF sert uygulamaları ile duruma el koymasaydı, Yunanlar mesut bir şekilde yükselen maaşlarıyla yaşamaya devam edeceklerdi. Ancak, İş Kurumu GSEE’ye [Yunanistan Özel Sektör Konfederasyonu] göre, özel sektör reel ortalama ücretlerini 1984 düzeyine çeken kemer sıkma kesintileri zaten önceki hükümetler tarafından daha mevcut kriz başlamadan önce uygulamaya koyulmuştu.

Peki ya emeklilik yaşı ve emeklilik maaşı düzeyleri nasıl? Eğer burjuva medyasına inanacak olursak Yunanistan, çalışanların erken yaşlarda yüksek maaşlarla emekli olduğu, tam anlamıyla bir işçi cennetidir. Ama tekrar söyleyelim, rakamlar ve olgular inatçı şeylerdir ve bambaşka bir manzara sunarlar. Yunanistan’da emeklilik yaşı ortalaması 61,4 ile 61,1 olan Avrupa ortalamasından daha yüksektir.

Dolgun emekli maaşlarına geldiğimizde ise, GSEE İş Kurumu’na göre bu rakam Yunanistan için aylık 750 Euro olmakla beraber diğer Avrupa ülkeleri için bu rakam İspanya için 950 Euro, İrlanda için 1700 Euro, Belçika için 2800 Euro ve Hollanda için 3200 Euro’dur. Üstelik bu rakam Yunan hükümetinin emeklilik yaşını 65’ten 67’ye artırarak, emekli maaşlarını yüzde 30 ila 50 arasında kesintiye uğratmasından önce hesaplanmış olan bir değer.

Ayrıca, GSEE-ADEDY sendikal konfederasyonunun ortak hazırladıkları 2009 yıllık ekonomi ve istihdam raporuna göre, hali hazırda 4 buçuk milyonluk iş gücünün bir milyondan fazlası sosyal güvenliği ya da herhangi diğer yasal güvencesi olmadan çalışmaktadır. Yunanistan Çalışma Bakanlığı’nın oluşturduğu Sosyal Güvenlik Komisyonu’nun raporuna göre bu rakam toplam istihdamın yüzde otuzuna ulaşmakta, buna karşın bu rakam diğer AB ülkelerinde sadece yüzde 5 ila 10 arasında bulunmakta.

O zaman yaşananlar kimin suçu? Primler, payları önce bir kısmını kendileri ödeyen ve kalanını işçilerin maaşlarından karşılayan patronlar tarafından hesaplanıyor. Ama bu işçilerin yasal olarak çalıştırıldığının ilan edilmesi ve vergilerin kâra göre ödenmesi anlamına geliyor. Ancak patronlar iş gücünün büyükçe bir kısmını “kara ekonomide” kayıtdışı olarak istihdam etmeyi, böylece de hem primden hem de vergilerden tasarruf etmeyi yeğliyor. Eğer patronlar geçtiğimiz yıllarda bütün vergilerini ödemiş ve sosyal güvence fonlarına üzerlerine düşen miktarı yatırmış olsalardı,durum kesinlikle bu günkü kadar kötü olmazdı. Durumdan çıkar sağlayan yabancı ve yerli yatırımcılar. Ama kimi suçluyorlar? Yunan işçilerini ve yoksullarını elbette!

Bütün bunların üzerine, ayrıca Yunanistan’da 300,000 kişilik “sahte-serbet meslek” fenomeni bulunmakta. Bunlar gerçekte kendilerini serbest meslekte göstermeye zorlanmış olan, patronları tarafından çalışma saatleri, yerleri ve şartları esnekçe belirlenen; ve patronlarının “müşteri” pozisyonu sayesinde devamlı işten atılma tehlikesi ile yaşayan çalışanlardır. Patronların böyle bir istihdam yöntemini tercih etmesinin sebebi, işçilerin yasal çalışan statüsünde olmaması; aylık maaş, maaşlı tatil vb. gibi işçi sınıfının geri kalanının sahip olduğu haklara sahip olmayışıdır. Böylece işveren herhangi bir tazminat olmaksızın bu kişileri rahatça kovabilmekte. Bunların yanına 200,000 kişilik “yarı-zamanlı” çalışanı da eklemeliyiz. Çoğu tam zamanlı çalışır ama yarı zaman parası alırlar.

Karalama kampanyasında, sözümona “aşırı kamu istihdamı”nı konu alan birçok habere tanık olduk. ILO(Uluslararası Çalışma Örgütü) raporuna göre, Yunanistan kamu çalışanları tüm istihdamın yüzde 22.3’ünü oluşturmakta, buna karşın Fransa’da bu rakam yüzde 30, İsveç’te yüzde 34, Hollanda’da yüzde 27, İngiltere’de yüzde 20 ve son olarak Almanya’da yüzde 14. Sonuçta Yunanistan, kamu sektöründe Avrupa ortalamasının altında bulunmakta. Ancak es geçilmemesi gereken en önemli veri ise, 300,000 kamu sektörü çalışanının geçici iş akitleri altında, yani çok daha az maaş ve çok daha az hakla çalıştığıdır.

Son yıllarda memur maaşlarında artışın aksine, azalma gözlemlenmekte. ADEDY (Kamu Çalışanları Sendika Konfederasyonu) raporuna göre, 1990’dan beri sürekli olarak uygulanan kesintiler nedeniyle, memurların toplam gelirinde yüzde 30’luk bir azalma yaşanmıştır. Son yıllarda devlet, memurlara maaş artışı yerine “ikramiye” vermeyi benimsemiş durumda. Bu ikramiyeler ne yıllık maaş artışı hesaplamalarına yansımakta ne de emeklilik maaşı düzeyine etki etmektedir.

Burjuva propagandası, Yunan işçilerinin Avrupa çalışanlarından daha yüksek maaşlar aldığı intibası bırakmak amacıyla, “13üncü ve 14üncü ay maaşı” dediklere şeye saldırarak devam etmekte. Gerçekte bu ikramiyeler Noel (13üncü ay), Paskalya (14üncü ay) olarak verilerek yıllık maaşın bölünmesini sağlamakta ve de ana gelirlerinden biri turizm olan bir ülkede, turistik olarak en canlı dönemlerde ekonomiyi canlandırmayı amaçlamaktadır. Hükümetin aldığı son kararlarla, memurlar ve emekliler bu ikramiye haklarını kaybetmekteler. Not düşülmesi gereken bir konu ise, yukarıda sözü edilen maaş düzeyleri, Yunan işçilerinin maaşlarına ilişkin rakam ve olgular bu ek “maaş”ları içermektedir.

Yunanistan’da yaşanan gündelik yaşam maliyeti artışına baktığımızda ise, “varlıklı” Yunan çalışanı efsanesi tamamen yerle bir edilmiş oluyor. Yunanistan’da fiyatlar gitgide artarken, diğer yandan Eurozone içindeki en düşük maaşlar ödenmekte. Yunanistan’da bir paket mısır gevreği 2.86 euro iken, aynı paket İngiltere’de 1.89 Euro (yüzde 51 daha ucuz), Fransa’da 2.25 Euro (yüzde 27 daha ucuz). Yunanlar bir diş fırçasını 3.74 Euro’ya alırken, İngiltere’de aynı diş fırçası 2.46 Euro’ya (yüzde 52 daha ucuz) satılmakta. Benzer şekilde bir şişe meşrubat Yunanistan’da 3.1 Euro’ya satılırken, Belçika’da 2.76, Fransa’da 2.3, İngiltere’de 2.68 Euro’ya satılmakta. Bunun en belirgin örneği ise bir bardak kahve veya çay: Yunanistan’da ortalama fiyat birçok Avrupa ülkesinin iki katından daha fazla olacak şekilde fiyatlar 3 ve 3,5 euro arasında.

Elbette, aynı dönemde bazı Yunanlar Avrupa ve hatta dünya ortalamalarına nazaran sefahat içinde yaşamakla suçlanabilir. Ancak bu durum Yunanistan’ın işçi sınıfında görülememekte. Geçen on yılın ilk yarısında, Yunan kapitalistleri sabit bir şekilde kârlılık liginin en tepesindeki üç basamağı işgal etti, şimdi bile hala Yunan bankaları Avrupa’nın en yüksek faiz oranlarının keyfini çıkarıyor. Bütün bunlar şans eseri yaşanmış değil. Elde edilmekte olan kâr, ellerinin altında Avrupa’nın en ucuz iş gücü olmasından ileri geliyor. Bunun yanına “kara ekonomide” vergisiz ve sosyal güvencesiz istihdam edilebilen kayıtsız iş gücü de katıldığında durum daha anlaşılır bir hal alıyor.

Görülebileceği gibi medyada yürütülen karalama kampanyası yalanlar dışında başka bir şeye dayanmamakta. Gerçekler bütün Avrupa’nın ve diğer ülkelerin işçi sınıflarına anlatılmalıdır. Reel maaşlar düşünüldüğünden çok daha düşük, haftalık çalışma saatleri ortalamanın üzerinde, emeklilik yaşı ortalamadan fazla iken sadece tek bir gerçek bulunmakta; o da yerli ve yabancı kapitalistlerin kârlarının yüksekliği.

Bütün bunlar Avrupa’nın geri kalanında yaşayan emekçilerin çok daha iyi şartlarda yaşadığı anlamına gelmiyor. Bugün Yunan işçi sınıfına yapılanlar yarın Portekizlilere, ertesi gün İtalyan, Belçikalı, İngiliz ve diğer emekçilere yapılacaktır. Şimdiden İrlanda’da kapitalistlerin neler yapabileceğine tanık olduk. Yunanistan sadece gelecekte Avrupa’nın tümünde yaşanacaklara bir giriş niteliğinde.

Burjuva medyasını amacı, bir ülkenin işçi sınıfını diğerine karşı kışkırtmak. Yaptıkları şey Yunanistan emekçilerini günah keçisi olarak kullanarak Euro krizinin suçunu onlara yüklemek. Bütün bunlar Avrupa çapında gerçekleşecek saldırılara bir hazırlık niteliğinde. Yarın, hiç şüphesiz, tembel Portekizlilerin, tembel İtalyanların haberlerini alacağız. Şüphesiz, İngiltere’deki “otlakçılara” yani işsiz işçilere karşı yürütülen sosyal güvenlik yasası kampanyası hızlandırılacak; ve nihayet Alman kapitalistleri de Alman emekçilerinin de “otlakçı” olduğunu keşfederek, bazı “fedakârlıkların” yapılması gerektiğini söyleyecekler.

Avrupa’nın işçi sınıfı bu kampayayı cevapsız bırakmamalıdır. Bu kampanyayı püskürtmek, gerçekleri söylemek ve krizin gerçek suçlusunun Avrupa’nın ve dünyanın kapitalist sınıfı olduğunu belirtmek bütün Avrupa’nın emek hareketinin görevidir.

Avrupa’nın emekçileri, AB’nin saldırısı altında olan Yunan emekçileri ile dayanışma içinde hareket ederek işçi sınıfının bölünerek krizin faturasının çalışanlara çıkarılmasına engel olmalıdır. Bu Avrupa çaplı bir mücadele gerektirmektedir. Bütün ülkelerde bu tarz şartlar yaratılmakta ve aynı saldırılar gerçekleşmekte.

İhtiyaç duyulan, krizin faturasını sorumlularına, yani gerçekten tembel olan, hiçbir şey üretmeyen, işçi sınıfının sırtından kazanan, fabrikatörlere, bankacılara, finans spekülatörlerine, gemi-sahiplerine ve büyük ticari zincirlerinin sahiplerine, mallarına el koyarak ödetecek sosyalist bir Avrupa için sınırları aşan uluslararası bir dayanışmadır.

 

“Marxistiki Foni” adlı web sitesinin Editör Kurulu tarafından, 4 Mayıs 2010 tarihinde yazılmıştır. gercegingunlugu.blogspot.com tarafından çevrildi.

http://www.marxist.com/myth-of-lazy-greek-workers.htm  adresinde yayımlanan makaleden çevrilmiştir.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin