arşivUlus IrkadYunan Devletinin AB öncesi ve sonrası durumu - Ulus Irkad
yazarın tüm yazıları:

Yunan Devletinin AB öncesi ve sonrası durumu – Ulus Irkad

279 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

Aslında Kuzey Kıbrıs’la Yunanistan arasında bazı akademisyen arkadaşlar  benzerlikler kurmaktadırlar. Ama bana göre Yunanistan’ın detaylarını incelediğinizde bu benzetmelerin içinde oldukça farklılıkların olduğunu görmektesiniz. Nedir örneğin bu farlılıklar veya detaylar? Elimde çevirisini Bülent Tanatar’ın yaptığı “Yunan Paradoksu” adlı bir kitap vardır. Yunanistan’ın AB öncesi ve sonrasındaki sürecini oldukça detaylı bir şekilde ele almaktadır. Tabi kitabın oluşmasında daha fazla Serbest Liberal Ekonomi yanlısı yazarlardan faydalanıldığı için olayın çerçevesini oradan atıfta bulunularak görmeye çalışıyorlar ama gene de içinde gerçekçi değerlendirmeler de olmaktadır. Örneğin aşağıdaki değerlendirmeye bir gözatalım:

Yunanistan’ın artırıları iyi bilinir; doğal ve beşeri sermayesi: Doğu ve Batı’nın kavşak noktasındaki jeostratejik konumu: Avrupa Birliği’nin (AB) bölgede sürekliliği olan bir iktisadi refah ortamı yaratma yönündeki ihtiraslı projesinde oynadığı rol; halkının dünyadaki en büyük, en liyakatli ve en başarılı diasporalardan birinin desteğindeki güçlü milli kimlik duygusu; ve tabii ki, tarihi mirası. Ama yine de Yunanistan’ın performansının bugün ne denli yetersiz kaldığını göstermek çok kolay. Yirmi yıl kadar önce demokrasinin tekrardan kurulmasına ve sağlam demokratik kurumların varlığına rağmen (yazı yazıldığında 1994 yılı olacak,u.ı.), siyasi sistem hem etkili değil hem de kliantelizm (yanaşmacılık) musibetinden muzdarip; Yunanistan tekrar tekrar yabancı sermayeyi çekmekte başarısız kaldı ve kişi başına geliri İspanya ve Portekiz’in altına düştü; ve bugün daha çok Avrupa’nın kara koyunu olarak-haklı ya da haksız görülüyor.”(sf.12).

“…Yunanistan kötü bir coğrafi konumda bulunmaktadır. Türkiye’ye çok yakın ve Batı Avrupa’dan çok uzaktır. Dahası, hem küçük ölçekli girişimlerin görece yoksul bir ülke olarak etkinliği düşük, küçük ölçekli girşimlerin Haribdis’i ile oligopolcü ağır sanayilerin Skilla’sı arasında salınıp durmuştur. “Küçük bir piyasada büyük firmaların” bu başarısı Yunanistan’da ekonominin siyasileşmesi konusunda bize ek bir ipucu veriyor. En önemlisi de, Yunanistan dışa bakan, uluslararası kriz karşısında yüksek derecede kırılgan bir ekonomidir. 1973’te, birinci petrol krizi iktisadi mucizeyi aniden sona erdirdi ve ancak şimdilerde durulmaya başlayan bir düşük büyüme ve yüksek enflasyon döneminin başlamasına sebep oldu.Tomadakis İspanya ve Portekiz’de –gönül okşamayan zıtlıklar bakımından geleneksel olarak kendilerinden şüphe edilen ülkeler!-faydalı bir karşılaştırma yaparak bu ülkelerin şoktan sonra hızla toparlandıklarını, buna karşılık Yunanistan’da yatırım ve verimlilik oranlarında baş ağrıtıcı bir gecikme yaşandığını gösteriyor…”(sf 18).

Yunanistan’da görüldüğü gibi AB süreci veya üyeliği öncesinde de büyük sorunlar vardı. Fakat daha sonra bu sorunlar AB üyeliğinden yaklaşık 30 yıl sonra daha da büyüyerek şimdiki duruma gelmiş ve halkın sokağa dökülmesine sebep olmuştur. Şimdki sorunları ise aslında bir sol birlik çözebilir. Gerçi bu belki de geçici bir çözüm olacak ama hiç olmazsa halk kesimlerinin daha fazla acı çekmesinin bir şekilde önüne geçebilir.

Yunan sol partilerinin “Halkın gücü” ve “işçi iktidarı” kavramlarını açıklığa kavuşturmaları gerekmektedir. Bu akademik bir eleştiri değildir, aksine bu süreçte işçilerin rolünü açıklığa kavuşturmak gerekiyor. Bazı görüşlere göre, öğrenciler, kent küçük burjuvazisine ve köylülere öncü ve hegemonik bir rol oynamak zorunda. İşçi sınıfının öncülüğü daha da önemli. Bunu nasıl elde edebilirsiniz? Sol liderler bunu açıklamalıdırlar.

AB’den çıkış sadece Yunan Drahmisi için sorunlar getirmeyecek hemen otomatik olarak işçilerin ücret ve satın alma güçlerini aşındırarak enflasyonist politikalar anlamına gelecek ve sadece likidite artışı olurken, Drahmi devalüasyon politikalarını geri getirmek için, kesinlikle problemli bir yol açacak.Yunanistan’da, İtalya’da 1990’larda görülen daha da büyük bir sorun başgösterecek.

Pasok dahil, ki şu anda oy oranının %8 ve %12 civarında olduğu ama diğer sol partilerin oylarının arttığı gözlemlenmektedir. Seçim sonrasında bu sol partilerin alacağı önlemlerle Yunanistan’da emekçi halkın ezilişinin ve acılarının ancak önüne geçilebilir. Elbette bankaların kontrol edilmesi ve birçok kaynağın da uluslaşması gerekecek. Bu yapılırsa Yunanistan şimdiki sorunlarını ortadan kaldırabilir. Başka alternatifler de pek görülmüyor…

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin