İki toplumlu Öğretmenler Platformu, AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso ve AP Başkanı Martin Schulz’a bir muhtıra verdi.
KTÖS, KTOEÖS ve İlerici Rum Öğretmenler Sendikasından oluşan bir heyet 9 Mayıs, Çarşamba günü saat 11:00’de yaptıkları bir ziyaretle muhtırayı yetkililere sundular.
KTÖS Genel Sekreteri Şener Elcil, KT ve KR Öğretmenler Platformu adına Constantinos Ahniotis, KTOEÖS Başkanı Tahir Gökçebel imzalı muhtıra şöyle:
İki toplum arasındaki görüşmeler defalarca olduğu gibi bu sefer de çıkmazdalar. Görüşmeler onlarca yıldır devam ediyor ve iki taraf dönem dönem yarattıkları umutları söndürmeye devam ediyorlar. Genellikle yaptıkları gibi bu kez de tüm güçlerini sorumluluğu birbirlerine atma oyunlarında harcıyorlar. Ancak bu kez, gerek Doğu Akdeniz bölgesinde hüküm süren belirsizlikten gerekse de havayı ağırlaştıran hidrokarbon yataklarından dolayı, çıkmaz her seferkinden daha tehlikeli. Görüşmelerdeki durgunluğun yanı sıra liderliklerin çoğunun toplumda çözüm ve birliktelik havası yaratmak yerine etnik gerginlik yarattıklarını görüyoruz.
Yapılan açıklamalara rağmen, Kıbrıslıların bir arada yaşamasını geliştirecek olan öteki toplumun dilinin öğrenilmesi, okullarda barışçıl birlikteliğin öğretilmesi, ticaretin ve yeşil hat tüzüğü vasıtasıyla da olsa mesleki işbirliğinin samimiyetle geliştirilmesi, gazetecilerin ve eğitimcilerin birbirini tanıması ve yakın tarihimize damgasını vurmuş olan savaş suçlarının sorumluluğunun üstlenilmesi gibi pratik aktivitelerin artık öne çıkarılmadığını tespit ediyoruz. Kayıpların kemiklerinin bulunması ve kimlik tespitinin yapılmasında dahi zorluklar çıkarılıyor.
Görüşmelerin önümüzdeki dönemde önemini kaybedeceği ve herhangi bir gelişme olasılığının belirsiz bir geleceğe atılacağı aşikardır.
Kıbrıs’ın Avrupa Birliğine katılması, bir üye ülkenin güvenliğiyle, ama, aynı zamanda da farklı etnik kökenler arasında bir arada var olma kültüründen dolayı, adanın birleşeceğine ilişkin umutlar yarattı. Ancak ne yazık ki Kıbrıs 2004 yılından bu yana AB üyesi olduğu halde Kıbrıs sorunu hala çıkmazda, hatta bu kez eskisinden de daha fazla. Biz Kıbrıslılar bir paradoks içerisinde yaşıyoruz. Ülkenin tüm yurttaşları Avrupa Birliği yurttaşı olmasına rağmen, Kıbrıs topraklarının tamamının Avrupa Birliği toprağı olmasına rağmen, bizler sürekli bir belirsizlik durumunda ve ordular ve dikenli teller arasında yaşıyoruz.
Kıbrıslıların AB’nin bir parçasını oluşturan kendi ülkeleri içerisinde dolaşım koşulları, çeşitli bahane ve gerekçeler gösterilerek sorunlu hale getirilmeye devam ediyor.
Bir başka paradoks ise, Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türk yeniden yakınlaşmacıların siyasi liderliklerin, ve medyanın ezici çoğunluğu tarafından gördükleri tavırdır. Genellikle eylemleri hiç olmamış gibi muamele görüyor, kendileri ise sıkça aşağılanıyorlar. Ülkemizin Avrupa Birliği’ne üye olmasıyla, yeniden yakınlaşmacıların eylemlerini gerçekleştirdikleri koşullarda, diyebiliriz ki, bir gelişme olmadı. Kıbrıs’ta durum Avrupa Birliği’ni de doğrudan ilgilendiriyor, çünkü Kıbrıs’ta ve Doğu Akdeniz’de meydana gelen gelişmeler hem potansiyel hem de objektif olarak bütün Birlik’i bağlıyor.
AB üyesi bir ülkenin yurttaşları olarak Avrupa kurumlarının Kıbrıs sorununun çözümüne ve bunun yanı sıra da federal birleşmeye, toplumların barışçıl birlikteliklerine ve yabancı ordulardan adanın arındırılmasına izin verecek ve destekleyecek koşulların yaratılmasına net olarak tavır geliştirmesini bekliyoruz. Aynı zamanda çözümün nasıl olacağını karar vermesini ikircikli politikalardan vazgeçerek netleşmesini istiyoruz.