Son Fenerbahçe-Galatasaray şampiyonluk maçı arkasında çıkan/yaratılan şiddet ortamından polis anonsuna düşen bir cümle. Ve bu anonslar konuşmasında “devrem”le başlayıp polis şiddetini öven, tahrik eden dil.
Bunun yanında mahkeme koridorlarında “Türk devletini sıkıntıya sokarak, kamuoyu önünde sıkıntıya düşürecek haberler peşinde koşmak…”la başlayan mahkeme konuşmaları ve beraberinde basın mensuplarını örgütsel ilişki ve ilişki biçimleri içerisine paketleyecek tutuklamalar, tutuklama halinin devamına karar vermeler.
“Puşi” giysi enstrümanını suç unsuru saymak ve bunu bedeniyle ilişkilendiren insanları da örgütsel suç işleyen insanlar konumuna sokmak.
TC devleti hızlı bir şekilde geçiş süreci içine sokulmuş bulunmaktadır.
30 yıl savaşının egemen aktörleri ve kurumları olan silahlı kuvvetler ve adli kurumlar; devletin kuruluş prensiplerinin ilkesel yanlışlıklarının çoğaltmış oldukları yanlışlarının dayatmaları ve bunun sonucu olarak sosyolojik ve siyasal kütlesel kaymalar, yanlışların ilke olarak hala uygulamada tutulmasına çoğalan yığınsal tepkimeler; hülasa, bu devlet biçimselliğinin tarihsel sürecini doldurmuş olması.
Yaşanmaz, kendisini de yaşatamaz hale gelen ve bu anlamıyla da enkazlaşmış halde olan bu yönetme biçiminden yeni bir devlet biçimi çıkarılmaya çalışılmaktadır.
Sürecin ana aktörü olan cemaatler ittifakı AKP; devletin yeniden yapılandırılmasında ki hukuki-kanuni ve pratik faaliyetlerinde kanuni ve fiili şiddeti egemen olmanın ilk hali olarak ele almakta, dönemi; şiddetin sözcülerinin, anlatıcılarının, uygulayıcılarının değişmesi, değiştirilmesi üzerinden götürerek tamamlamaya çalışmaktadır.
“Özel yetkili mahkemeler” kurarak; İstiklal Mahkemeleri ve Devlet Güvenlik Mahkemeleri (DGM)nde ki kanunları bükme ve ılga etme sanatı devam ettirilmekte. Polis teşkilatı oluşumu teknik donanımla en üst noktaya çıkarılırken, bu teşkilatın nüfus yapısını da alabildiğince yukarıya çekmektedir. Polis teşkilatı toplumu ağ gibi sargılandırılmış hale getirilmiş bulunmaktadır.
Süreç; toplumu yeniden ve yeni bir biçimiyle zaptu-rap altına almak şeklinde götürülmekte. Şu veya bu şekildeki muhalefet odakları bu ikili kurum tarafından suçlular kapsamına alınmakta, toplum sessizleştirilmeye çalışılmaktadır.
Türkiye toplumuna giydirilmeye çalışılan polis devleti, geçmiş halin kötü tekrarından başka bir şey değildir.
Cemaatler ittifakı AKP iktidarının bu anlayışı; her şeyin kendisinin egemen olacağı ana kadar muhalefete uğrayacağı, muhalefet edileceği halinin anlatımından başka bir şey değildir. Bu ise, eskiden beri çözülemeyen/çözülmeyen sorunların aynı şekilde ve yöntemlerle tekrar edilmesi anlatımının ta kendisi olmaktadır.
Türkiye sorunlarının çözüm yoluna sokulması hala kendisini özgürlük ve demokrasi uygulamaları ile ancak sonlandırabileceği noktasında durmaya devam etmektedir.
Askeri ve adli vesayetin yerine ikame edilmeye çalışılan, emniyet-adli vesayet; sorunların çoğalarak devam etmesinin ötesinde bir getiri sağlaması, yapının karakteri gereği mümkün gözükmemektedir.
Bugün:
“Aziz’in piçleri” şiddetten nasiplendirilerek şiddet her yana yaygınlaştırılırken,
Cemaatler ittifakı AKP iktidarı; şiddeti ve yasa bükmelerini toplumun apolitik kesimlerine kadar taşıyarak, iktidar özgürlüğünü sonsuzlaştırarak baltayı ayağına vurmaya başlamış bulunmaktadır.
Devlet şiddetinin ve iktidar gücünün özgürleştirilmesi, aynı zamanda iktidarın siyaseten bitişinin başlangıç noktasıdır da.