Uzunca bir dönem Kıbrıslı Türk’lere Türkiye’den egemen kılınmaya çalışılan söylem, onların Anadolu’dan gelen Türkler olduğu halleri idi.
Bu anlatım Anadolu’da kurulan cumhuriyetin burada yaratmış oldukları Türklük olgusunun, Kıbrıs Müslümanlarına yansıyan versiyon halleri idi.
Adanın Osmanlılar tarafından alınmasından sonra, buraya taşınan nüfus kendi iradelerine rağmen koparılan nüfus halinde iken ve Karaman bölgesi bu taşınan nüfusun kaynağı olarak gösterilirken; burası Kıbrıslı Türklüğün kaynağı konumunda değildir. Karamanya bölgesi Müslüman ve Hıristiyan nüfusun iç içe yaşadığı ve kültürel geçişmelerin yoğun olduğu, bu geçişmelerin din inanmalarına da tekabül ettiği Osmanlı topraklarıdır.
Osmanlı imparatorluğu; imparatorluk olmasının imkanlarından biri olan köle ticaretinin ve köle yaratmanın (yeniçerilerin devşirmelerden yaratılması gibi) yürütmelerini sonuna kadar yapan politikanın sahibidir. Onun bu hali; fetih hareketlerinin askeri malzemesini oluşturduğu gibi, toprak işlemeleri ve sanatkarlıkta da işgücü kaynağıdır. Dolayısıyla Osmanlı imparatorluğu, köleleştirmelerden azade edilemeyecek olan feodal sömürge imparatorluğudur.
Çarlık Rusya’sının en güçlü olduğu dönem, Osmanlının en güçsüz olduğu dönemdir. Yine bu dönem; imparatorluğun Avrupa toprak yakalarında ulus bilincinin yükseldiği ve buna tekabül eden ulus devletlerin kurulmaya başlandığı dönemdir.
Osmanlının Balkanlarda ve Kafkasya’da 1860’lardan sonra yoğun savaşlar ve toprak kaybetmeleri yaşaması; kaybedilen yerlerdeki Müslüman toplumlarında göç haline geçmelerine, göç haline geçirilmelerini de beraberinde getirmiştir. (Osmanlının güçlü olduğu dönemlerde bile özellikle Anadolu’da devamlılık halini gösteren isyanları –celali isyanları- da aklımızda tuttuğumuzda: Osmanlı devleti sürekli olarak nüfus hareketliliğinde olan ve bu hareketliliği imparatorluğun çöküşünde bile devam eden bir yapı halindedir.)
Onun bu hali; kendisinden kaynaklanan nüfus aktarımları şeklinde olduğu gibi, ona dayatılan/dayanan toprak kayıplarının Müslüman nüfusudur da.
Balkanlar ve Rusya cephesinin savaş tahribatlarının sonucu olarak yeni yer edindirme, edinme bu Müslüman toplumlarında arayışlarında başlangıç olmuştur.
Tam da bu nokta da Kıbrıs Adası Osmanlı devletinin son dönem başlangıcının idaresi altındadır. İngiltere kiralanması ile birlikte; bu ülkenin ilhak ettiğini resmen ifade etmesine kadar Kıbrıs adasının Osmanlı devleti ile ilişkileri çeşitli biçimlerde devam ede gelmiştir.
Kıbrıs adası kendisi ile ilgisi olmayan Müslüman göç hareketlerinden etkilenmişmidir?
Kıbrıslı Müslüman topluma bu açıdan baktığımız da, burada yaşayan Müslüman toplumun soy geçmişlerinde bu hareketliliklerin sonucunu görebilmekteyiz. Soy tarihleri; ya Balkanlardan gelen/getirilen hallerindedir ya da Kafkasya’dan göç etmek durumunda kalan insanları tarihleri olarak orta yere çıkmaktadır. Keza Mısır’ın Osmanlı devleti tarafından önemli bir köle kaynağı olarak kullanılması ve bunların orta ve batı Anadolu’da işgücü olarak da kullanılması ve Kıbrıs adasının büyük Suriye ile ekonomik ilişkilerinin ve buna tekabül eden nüfus hareketliliği.
Balkanlar ve Rusya cephesinin savaş tahribatlarının sonucu olarak yeni yer edindirme, edinme bu Müslüman toplumlarda arayışlarda başlangıç olmuştur. Toprak kayıplarından Müslüman göçü Anadolu topraklarına duhul olurken, edilirken imparatorluğun çözülüş problemleri bu toplumlara burada iskan olmaları yosunluklar içerisinde olmuştur.
Toparlayacak olursam:
Fetihle birlikte ilk Osmanlı nüfus aktarımı yapılmıştır (Karamanya halleri),
Osmanlı devlet yapısı devşirme insanlar üzerinden yapılandırıldığı için, adaya gönderilen Osmanlı söz söyleyicileri ve uygulayıcılarının devşirme hali,
Toprak kayıplarından oluşan göç hareketliliğinden buranın payına düşen,
Nicel olarak istisna olabilecek kadar da olsa, Lusignan döneminden kalan Katolikler ve Akdeniz korsanlarının adaya getirdiği/kaçırdığı insanlar.
Kıbrıs adasının Müslümanları bu toplamların sonucudur.
Müslüman toplumun Türkleşmesi ise TC’nin kuruş dönemi ile başlangıç halindedir.
Adanın yoğun Müslüman göç vermesi; ada da yaşanan toplum siyasetleri neticesi çatışmaların/çatıştırmaların yaşanmışlıkları gerekçeler olsa da:
Ada Müslümanlarının toplum olarak oluşmasının çok farklı zeminlerden gelmeleri ve dolayısı ile adanın kadim yaşayanlarından olmamaları onların yüksek göç vermelerine kültürel ve psikolojik gerekçelerde olabilir.