arşivUlus IrkadToplumu toplu intihara sürüklemek - Ulus Irkad
yazarın tüm yazıları:

Toplumu toplu intihara sürüklemek – Ulus Irkad

279 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

Toplumumuzu şu anda toplumun ekonomik kayıplarını ve acılarını kaale almayan zihniyet tarafından ezilmektedir.Toplum kendisine eziyet etmekten çekinmeyen bu acımasız ve bencil zihniyet  tarafından intihara yönlendiriliyor. Niye intihar vakaları ve ölümler arttı biliyor musunuz? Burada topluma karşı yokedici bir politika yürütüldüğü için. On senedir maaşesf maaş ve ücretlerinde hiç hayat pahalılığı zammı ve artış görmemiş çalışanlar. Ekonomik sıkıntıların bir toplumda psikolojik depresyonlara sebep olduğunu ve birebir mutsuzlukların ekonomik şartlarla ilintili olduğunu bilmek gerekmektedir. Dünyadaki yaşanmışlıklar bizlere bunları göstermektedir. Türkiyeli yetkililere toplumu baskı altına almak için “On milyar maaş alıyorsunuz” psikolojik baskısını da boşu boşuna söyletmemişler. Bugünkü acıları ve boş cepleri yaşatmak için bunları söyletmişler Türkiye’dekilere… Alınan asgari ücret Türkiye’dekinin bile altında kalmış. Yeni işe başlayan bir genç memur 1200 TL gibi bir maaş alıyorsa söyleyin bakalım bu toplum kalp krizinden, trafik kazasından veya intihardan ölmesin de ne yapsın? Yönetenler de toplumsal felaketin sankide farkında değilmiş, bu ekonomik çöküntü sanki de yokmuş gibi toplumu yönetiyorlar. Ha, sakın parti meclislerinde “Toplumu yokediyorsunuz” diye suçlamalar  olduğunu sakın sanmayın. Ne var biliyor musunuz oralarda? “Yahu bizim partizanların çocuklarını niye işe almıyorsunuz?” diye kavga var. Yani toplum bir yokedilme sürecine girdi, yok oluyor diye bir vicdan muhasebesi, bir vicdan araştırması veya soruşturması yok. Hayır, bu adamlar dünya görüşlerinin bir yansıması olarak o kayıtsızlık ve umarsızlıkla aynen Fransız Kralı’nın hanımı gibi “Ekmek bulamazlarsa pasta yesinler” türünden düşünceler üretiyorlar orada. Belediyelerin çoğu iflas etmiş, toplum iflasta, intihar ve ölüm vakaları çoğaldı diye bir çözüm bulma peşinde de değiller. Peki  güya bulacağız türünden ayni şekilde aynı temelle sadece söylemlerle hükümete veya devletin başına geçenler daha mı iyi yapacak. Daha önce gelenler daha mı farklıydı ? İlkin belki toz duman dağılırken belki farklıydı da son bunlara zemini hazırlayanlar, Ankara’dan “Paket hazırlayın” seslerinin tehdidi altında maaşların, sigorta maaşlarının indirilmesi için tedbir aldık diye vergi ve tedbir paketleri hazırlayanlar kimlerdi? Çevre diyoruz da, hadi Yedikonuk Bölgesi diyoruz da, bu bölgeden önce, doğadaki güzellikleri mahvederek Karpaz Burnuna elektriği kim götürmüş ve bu üç sene önce gelenlere zemini hazırlamış ve cesareti kim vermişti ? Ben değildim herhalde…

Dünyaca meşhur intihar uzmanlarından Victor Frankl intiharın herkesin içinde olabileceğini söylemekte. Bu düşüncenin  durumun umutsuzluğundan doğduğunu ve ölümün devamlı bir hali olarak her gün ve her saat bizi rahatsız edebileceğini söylemekte”İnsanın Anlam Araştırması” adlı kitabında… Bu gibi umutsuzluk durumlarında en fazla mukavemet gösteren de entelektüel birikimi zengin olan insanlar oluyor diyor Frankl. Sevgi duygusu da bu tip durumlarda ayakta kalmanın yüksek değerlerinden biri oluyor. Son dakikaya kadar umudunu yitirmeyenler ayakta kalıyor ama umut öğeleri son dakika bile elden giderse umudunu yitirip de ölenler oluyor gene de. Ve umutsuzluğu umuda çevirmek, o umutsuzluk deneyimlerini hayatta kullanıp dayanma gücü elde etmek de aslında olasılıklar içinde. Bunu yapan da oldukça az bir insan topluluğudur Frankl’a göre…Kendisi Austwich’deyken en büyük ölümoranının 1944 Kristması’nda olduğunu yazıyor kitabında. Nedeni de Austwitch’deki tutsakların o yıl kurtulacaklarını tahayyül etmeleri ama kurtulmadıklarını yazıyor. Çok enteresandır en hafif çalışma koşulları kampta o yıl varmış ama ölüm oranları diğer yıllardan da daha yüksek olmuş. Peki nedeni neymiş? Umut sonrasında, eğer o düşünülen kurtuluş gelmediğinde toplumu etkileyen umutsuzluk daha fazla ölüme neden oldu da onun için. Frankl burada bize bir Nietzche sözünü de hatırlatmakta ve şöyle demektedir: “Yaşamak için nedeni olanların umutsuzluğa karşı yaşama istekleri de olur”. “Hayat, doğru yanıtı almak için sorumlulukları ve görevleri yerine getirmeye çalışmaktır” demektedir.Hayattaki umutsuzluklara aldırmadan her değişikliğin yeni fırsatlar ve yeni hedefler belirlediğini ve her sorunun da bu yeni oluşumlarda yeni yanıtlar yarattığını bilmeliyiz.Sorumluluğu olduğunu takdir edip bu sorumluluğun kendisini beklemekte ve kendisi olmadan bitmeyeceğini takdir edip bunun bilincinde olan bir insan ölümü tercih etmeyecektir. Yani ölümü seçmeyecektir.Hala daha hayatta olanların umut sebebi, sağlık, aile sorumlulukları,mutluluk, profesyonel beceriler, talih, cemiyetin kendisine tanıdığı pozisyon gibi kendini hayata bağlayan değerleri vardır.Özgürlük sorumluluk olmazsa gelişemez ve tamamlanamaz. Özgürlüğü tamamlayan sorumluluklardır.

Kıbrıslıtürklerin ruh halleri Austwich kampında yaşanan umutsuzluklara ve psikolojik durumlara çok benzemektedir. Ama önemli olan hayatta kalma başarısı göstermek. Hayatta kalmamızı sağlayacak olan değerler ise umut ve sorumluluklardır. Bunları ayakta tutmaya çalıştığımız müddetçe yaşayacağız. Hem de düşmana inat. “Düşmana inat bir gün daha yaşayacağız” ve hep ayakta kalacağız…

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin