arşivAli SarıtepeBir arada yaşamayı dinamitleyen devlet politikası - Ali Sarıtepe
yazarın tüm yazıları:

Bir arada yaşamayı dinamitleyen devlet politikası – Ali Sarıtepe

279 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

TC devlet politikası olarak bir arada yaşamayı dinamitlemeye devam ediyor.

Cumhuriyetin kuruluşu ile devlet, kendisine miras bırakılan tek ulus yaratma politikasını; Rumlarla başlayan, Müsevilerle devam eden ve aynı süreçte Kürtleri islah etme (devlet katındaki anlamı zor yoluyla kontrol altına almadır) hareketleriyle, Türk ulus baskılamasıyla; ülke topraklarında çoraklaşma yaratmalarına devam etmektedir.

Onun uygulamaya koyduğu her ‘ötekileştirme’, her zor hareketleri; bu ülke topraklarında yaşayan etnik farklılık yapıları içerisinde olan insanlarda, ötekileştirmenin yaratmış olduğu; bir arada yaşayabilmek için daha ne kadar ve ne zamana kadar kendimizden vereceğiz, kendimizden vazgeçeceğiz sorusunu da gündeme taşımaktadır.

Bu ülkenin, bu toprakların kadim halkları öyle çaresiz, naçar konumuna itilmişler ki, bin yıllara dayanan topraklarında onların payına acılar ve perişanlıklardan başka bir şey düşmemiştir.

Yurttaşlarına bu kadar hoyratça davranan bir devlet, toplumları ve toplulukları ötekileştirirken; aynı zamanda bu toplumlardan kendisini de ‘ötekileştirmektedir’.

1970’lerden itibaren kısa kesintiler dışında Kürt nüfus coğrafyası; sıkıyönetimler, olağanüstü haller ve fiili hak gasplarıyla bugüne kadarki yaşanmışlıklar olarak orta yerde dururken; 1970’de doğan bir çocuk bugün olarak geldiği 40 küsur yaşında ‘olağan yaşam’ onun için bilinmeyen bir olgu olarak durmaktadır. Ve olağan bir yaşamın ne olduğunu yaşayamamış olan böyle bir toplum, Türk egemen ulus üstünlüğü/egemenliğinin egemenliği altında kendisinin en insani haklarına olan, uzakta bırakılma pratiklerinden dolayı öteki halde olmuştur, oldurulmuştur.

Bu süreci yaşayanların bugün artık evebeyn, kimilerinin de büyük evebeyn olduğu dikkate alınırsa; bunların yeni nesillere aktarabilecekleri, kıvançla bahsedebilecekleri hangi gün görmüşlükleri vardır.

Ki, her yeni nesil bu yoksunluklar içerisinde büyürken; devlet organlarıyla olan karşılaşmalarında, atalarından kendilerine bıraktırılan ötekileştirilmiş duygu ve pratikleri kendisinin ayrılmaz bir parçası olarak hayatlarında yer almıştır.

Cumhuriyet; kuruluşundan beri toplumlarla olan bu sorunlu ilişki biçimini ısrarla devam ettirerek, varılan noktanın ana aktörü olmuştur.

TC, yurttaşlarıyla olan ilişkilerinde egemenliğini demokratik kurallar içerisinde yürütmediği müddetçe; yurttaşlarının ona yönetmelerde kendi rızasını gönül hoşluğu içerisinde vermesi mümkün değildir. Israrla bu olumsuzlukların sürdürülmesi, hayatın her iki tarafında da ‘öteki’ kavramını ortaya çıkaracaktır. Çıkan bu kavram, aynı zamanda ötekiyi başlatan unsurun kendisinin de öteki olacağı devamlılığının kendisidir.

Uygulanan devlet politikasında, toplumda yaşayan/var olan farlı etnik toplumlar; devletin açık, kapalı yönlendirmesi, görevlendirmesi arasındaki yaşanmalar sorunun farlı boyutlara taşınmasına da neden olmaktadır.

Bu toplumlar artık birbirleriyle paylaşacak şeylere sahip konumda olmamaktadırlar. Bunlar artık günlük yaşamda mümkün olduğunca, kimi zaman ise mümkün olduğuncayı daha da mümkünsüz hale sokarak, birlerine ‘öteki’ olmaktadırlar. Onların bu öteki halleri kendilerini tetikte tutma noktasına taşımaktadır.

Devlet politikası ve bunun sonuçları bu halde orta yerde dururken; siyasi iktidar, iktidar dilini ırkçı, milliyetçi söylemlerle donatarak var olan hal ve gidiş politikasına kendisini de ısrarla dahil etmektedir.

Bugün Türkiye toplumunun gelmiş olduğu nokta; geçmiş uygulamaların yaratmış olduğu sonuç itibariyle ortaya üç çeşit ‘öteki’ çıkmış bulunmaktadır.

Devletin ötekileştirdiği etnik, dinsel/mezhepsel kimlik.

Kendisinin ötekileştirdiği oranda bu kimliklerde kendisinin ‘öteki’ olma hali.

Ve egemen milliyetçi propagandanın ve pratiklerin toplumda, toplumlarda oluşan ‘öteki’ düşünce ve duygu hali.

TC’nin kendi yurttaşlarındaki farklılıklara karşı geliştirdiği tutumlar, Cumhuriyetin geleceğine yöneltilmiş olan en büyük kötülüktür.

Bu darboğazlardan, handikaplardan kurtulmak, Anadolu’nun kültürel farklılıklarının, dil farklılıklarının ortaya çıkaracağı zenginlikler; TC yurttaşlarına kendilerini yurttaşlığa gönülden akıtmayı beraberinde getirecektir.

Demokrasinin kurumsallaştırılması ve güvence altına alınması; TC’yi geleceğe taşıyabilecek yegane yoldur.

Yolumuz hala dönülmez sapağa varmamışken.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin