YKP Yürütme Kurulu üyesi Alpay Durduran, Kıbrıs sorunundaki gelişmeleri değerlendirdi. Konu ile ilgili açıklama şöyle
BM gözetiminde Kıbrıs sorununun çözümü için dünyanın kabul ettiği ve tarafların onayını alan bir süreç var. Bu süreçten başka bir yola girilmemesi için uluslararası bir dizi de karar var. Adada ayrı bir devletin varlığının kabul edilmemesi için de dünyadaki tüm devletlere çağrı kararları var. İslam ülkeleri örgütünde alınan kararla tekrarlanan bu kararlar sadece Türk toplumunun sorunlarının azaltılması için bazı görüşler içerir yani dünyanın aldığı kararlar çerçevesinde destek verir.
Hal böyle iken BM özel temsilcisinin görevden alınmasını gerektirecek kadar saldırıya uğraması Rum yönetiminin olasılıklardan memnun olmadığını gösterir. Ancak bilinmektedir ki taraflar BM desteği olmadan çözümü sağlama gücünden yoksundur. Hem BM’den destek bekler hem de özel temsilcisine saldırmaktan çekinmez. Kıbrıs AB üyesidir ama AB’nin Kıbrıs politikası BM’in desteklenmesi şeklindedir. Kıbrıs AB’nin dönem başkanlığına, savunma politikasına şimdiden başkanlık yapmamaya başlayarak Temmuz’da geçecektir. Lakin AB Kıbrıs politikasına ters düşmüştür.
Rum tarafında ulusal konseyde yer alan partilerden önemli bir kısmı BM parametrelerinde olan federal çözüme karşıdır ve başkanlık seçimi havasına girilmiştir. Onun için hükümet federal çözüme karşı olan partilerin desteğine muhtaç hale gelmiştir. Bugünden sonra çözüm için ciddi bir katkısının beklenmesi mümkün değildir.
Türk tarafında ise halk çözüm için eylemler içinde ise de Türkiye’nin Annan planında da görüldüğü gibi çözüm değil çözümsüzlükten Rum tarafının sorumlu olması için çaba içindedir. O zaman Rum tarafında BM çerçevesinde ortaya çıkan planı reddedeceğinden emin olunca referanduma evet demiş ve ilgili devletler de planın Türkiye tarafından kabulü umuduyla değişikliklerle meşgul olarak Rum tarafının reddetmekte daha istekli olmasını sağlamıştı. Sanki de reddetsin de cezasını çeksin politikası yürütülmüştü.
Şimdi de benzer havaya girilmiştir. Ayrıntılar üzerinde çözüme hazır olmayan taraflara bitmez tükenmez öneriler yapmak ve zaman harcamak için “Kıbrıslılar görüşüyor, biz karışmıyoruz” tutumu izlenmiştir.
Rum tarafında çözüm isteyenler çoğunluktadır ama partiler çözüm modelinde anlaşmayı esas politika yapmamıştır. Onun için çözüm isteyenler ile çözüm anlayışı çözüme olanak vermeyenler olarak ayrılmamıştır. Hristofias çözümü sağlasın diye seçilmiş ama halk desteğine rağmen partilerin desteğini sağlayamamıştır. Onların desteğini sağlamak için yüzlerine gülmeyi tercih etmiş yeni ve yaratıcı politikalarla Türkiye’yi makul bir federal modelde çözüme zorlamamıştır. Tam tersine Türkiye’yi sıkıştıracak güçlerle kavgaya girmiştir. BM, ABD ve AB politikaları yalnızlığa sürüklemesine yol açmıştır.
Çok şükür ki dünya Kıbrıs’ın bölünmesinin yasallaşmasına hala izin vermemektedir. Yoksa esas kurban Kıbrıslı Türkler olacak ama arkasından tüm Kıbrıs gelecekti. Çünkü Kıbrıs’ın bölünmesine razı olmayan Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti sürekli olarak yanı başında kalacak olan büyük bir gücün baskısı altında sürekli çatışma içinde kalacaktı.
Türkiye ayrı devlet tanınsa da tüm ada üzerindeki garantörlük dâhil etkisinden vazgeçecek değildir. Denizlerini kırpma anlaşması yapmıştır geri kalanının yarısını da istemektedir. Yani yeni çatışma konuları kapıda beklemektedir.
Kıbrıs tümüyle bir an önce karşılıklı kabul edilebilir bir anlaşmayı sağlamak zorundadır. Bunun için de dünyanın desteğine muhtaçtır. Taraflardan birisi sadece kendisi için destek almaya çalışmakla sonuç alamaz. BM temsilcisine saldırmakla ise sadece kendi bindiği dalı keser.
Halkımız BM’nin desteklemesini ve BM parametrelerinin içinde çözüm aranmasını desteklemektedir. Esas konulara bir an önce tarafların kabul edebileceği yeni görüşler sunularak görüşmelere hayat verilmeli ve çerçeve bir antlaşma sağlanarak ortak devletin kurulamasına gidilmelidir.
Kıbrıs bir çerçeve antlaşma ile kurulmuş ve anayasası ile ilgili zaman kaybetmemek için bazı konular hakkında anlaşma sonraya bırakılmıştı. Bu kez de ayni yönteme geçilebileceği hatırda tutulmalıdır.
Zaman kaybına tahammülümüz kalmamıştır.