Çeşitli biçimlerde politikleştirilmiş dinlerin özelliği, kendilerini politika sahnesine atmış olduklarından; yürütme iddiasında bulunma halleridir. Onların bu iddiaları, dinin olgunlaşması ve toplumda ete kemiğe bürünmelerinde; toplumsal yapının sınıfsal yapısında ki ilişkiden etkilendikleri, ilişkiyi etkiledikleri süreçlerin aldığı biçimlerin ortaya çıkmış olan sonuçlarıdır. Dolayısıyla dinler, oluştukları andan itibaren; gelişme seyirleri onları ilk halleri olan eşitlikçi-demokratik özellikleri değil de, var olan çevresel edinmeler ile birlikte yeni bir hal kazanması, sürecin gelişmişlik hali olmaktadır.
Bu aynı zamanda dinlerin politik karakter/yönetme karakteri iddiasına taşınmış olmaları halleridir. Onun bu halleri, onların ümmete seslenmelerinden; ümmetten doğan millete/ulusa seslenmelerini de beraberinde getirmektedir.
İnanç; ulusal ve sınıfsal karakterlerin hegemonya ilişkilerinde güç aktarımı olmakta, diğer yanıyla da inancı yürüten insan ilişkilerinde yürütme odağına ortak olmaktadır.
Politikleşmiş, politikleştirilmiş dinlerde; o dinin egemen olduğu toplumlarda ki sınıfsal bölüntülerde, üretim araçlarından yoksunluğa uygun olarak ortaya çıkan bölüntü farklılıklarına uygun olarak inanç; egemenden yoksula doğru değer anlatımları farklılığına uğramaktadır.
Bu olgu aynı devlet içerisinde farklı dinler ve mezheplerin olduğu ve bunun yanında farklı etnik bütünlerin olduğu durumlarda, politikleştirilmiş din/mezhep; o devlete egemen olan ulus kimliğinin kimlik haklarının egemen olması için inanç; ulus ideolojisi ile eklemlendirilerek egemen ulusun gücüne aktarım yapan konuma gelirken/getirilirken; iktidar ilişkilerinde, yürüyüşünde yarattığı değere ilişkin olarak kendisinin yapısı da imkanlara ulaşmakta ve kendisinin son hali felsefesi de topluma derinlemesine nüfus ettirilmesinde imkanlara kavuşmuş olmaktadır.
Buradan baktığımız zaman: Siyasal islamın karakterinin Türkiye’de ki hali, onun egemen ulusa egemenliğini devam ettirmede güç aktarma kayışı konumunda tutulmuş olduğunu rahatlıkla görebilmekteyiz.
Onun bu hali, etnisite yapılara egemen olması halinin olmazsa olmaz haline getirmektedir. Dinsel inanmaların bu hali; onların ilk çıktıkları haldeki eşitlikçi-demokratik karakterinin olmayan şeylerle yüklenmelerini de beraberinde getirmektedir.
Dinler artık çoğaltılmıştır. Çoğaltılan, eklemlendirmeler yapılan din bu haliyle, o, obez hale getirilmiş durumdadır.
Dinin bu hali, kirletilmiş hali; toplumların devinim hallerine edilgenlik noktasında olmasına vesile olmaktadır.
Geçmişten günümüze kadar ki toplumsal yaşanmışlıklara baktığımız zaman, tarihin bu yanının yaşanmışlıklardan ayrılamıyor olduğunu görülebilmektedir.
Dinin bu hali, topluma afyon olma halidir.