arşivAli SarıtepeKADIN SORUNUNUN GÖZE DÜŞMESİ - Ali Sarıtepe
yazarın tüm yazıları:

KADIN SORUNUNUN GÖZE DÜŞMESİ – Ali Sarıtepe

279 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

Var olanın açık hale gelmesi, onun açık hale gelmesi öncesinde kimi hallerinde eksilme, kimi haller de ise ondaki çoğalmalardan, artmalardan meydana gelen hareketlilikler sonucu olmaktadır.

Bunun yanı sıra açık hale gelme olgusunda; o öznenin içinde bulunduğu koşulların eksilmesi, çoğalması veya çatlaması sonucu olarak da göze gelme haline ulaşması sonucu ortaya çıkmaktadır.

Her iki halde de özne/olgu görünürlülük kazanmış olmaktadır.

Türkiye’de ki kadın sorununun görünürlülük halini kazanması; kadın kimliğinin yaşamış olduğu mekan oynamaları ve farklı sosyal, kültürel ve günlük yaşamda yeni olgularla birlikte yaşaması mecburiyeti neticesinde ki toplamların sonucu olarak da karşımıza dikilmektedir.

Son otuz yılda Türkiye nüfusunun sosyal karakterinde keskin oynamalar ve geçişler yaşanmıştır ve bu yaşamalar hala da devam etmektedir.

Kürt sorunundan kaynaklanan, devletin köyleri boşaltması politikası sonucu; kırsal kesimde yaşayan milyon rakamlı nüfuslar zorunlu olarak kendilerini kentlere taşımak zorunda kalmışlardır.

Türkiye tarım politikaları sonucu olarak, kırsalda yaşayan insanların günlük geçinme sorunlarından kurtulma yolunu; kentlere taşınmalar ile çözebilecekleri umudunda olmasının getirdiği nüfus hareketliliği ve kırsalda da var olan bu yeni ortamlarda da sorun olarak var olmaya devam eden ve gelenlerin,getirilenlerin hayatlarındaki eksilme ve çoğalmalarından kaynaklanan kadın sorununun göze düşmesi.

Kırsal kesimde var olan kadın sorunu, bu alanların dar ve basit haldeki sosyal ilişkiler karakterinde olmasından dolayı burada daha az görünür haldedir. Ayrıca; topraktan üretimin kırsal kesim üretim ağırlığını oluşturması ve kadının bu üretimde bire bir bulunması, ama bunun tamlayıcısı olan sosyal ve kültürel toplamlarda; kadın sorununu açıkta gözükmesini perdelemektedir.

Kent yaşamına dahil olmalar; hızlı göç akınlarının olmadığı dönemlerde, kente gelen nüfusun kentin sosyal ve kültürel karakterinden edinmeler kazınmalarına imkan olarak orta yerde durur. Kent, kendisine gelen nüfusu değiştirme, dönüştürme halkasından yakalayabilmektedir..

Kentleşmenin hızlı olduğu ya da hızlandırıldığı dönemlerde, kent; değiştirici dönüştürücü gücünden hızla yoksunlaşmakta ve kendisine dahil olanların kendisine eklediklerine itiraz edememekte ve o artık sosyal ve kültürel olarak artık ne odur ne budur. O artık şekilsizliğin toplamı halidir.

Bu taşınma; her ne kadar kent sosyal ve kültürel yaşamına kendilerini yapıştırsalar da, yapıştırmanın karşıdaki bir olguyla oluşmasından dolayı yapıştığı yerden edinmeler de kazanır. Burada ki hareketliliğin bu halinde  yeni bir edinim çıkmamıştır. Yabancı karakter bünyeye dahil olmuştur ya da dahil edilmiştir/ettirilmiştir.

Kente taşınan nüfus aynı zamanda buraya ekonomik sorununu da taşır. Çünkü, kırsaldan kente taşınmak yeni bir ekonomik ilişkiler içinde bulunmak demektir. Kırsal kesimin ekonomik, sosyal ve kültürel kapalı/ dar yeterlilik hali bura da yetmezlik halindedir.

Kent, insanlara yeni beceriler edinme mecburiyetini getirir. Kırsal akıntı bu yeni beceriler edinmede esas olarak yalnız kalır.

Kent ekonomisinin en anlatıcı yanı, onun günlük geçinmeler ilişkisinde ‘para’nın mutlak egemenliğidir. Kırsaldaki yaşamda insanlara, günlük ilişkilerinde bu kadar egemen olmayan paranın bu hali, bu insanlar için yeni bir durum yaratmış olmaktadır.

Kırsal yaşamdaki toprak olgusu burada yaşayan insanlara örtücü işlev görmesi, kent yaşamına dahil olduktan sonra bu imkanlardan mahrum olmaya dönüşmüş olmaktadır.

Bunların toplamı olarak; kırsaldan gelen işgücü/kırsaldaki işgücü, kentte pazara sürülen işgücü haline gelmiştir. Üstelik bu işgücü yetenekler kazanmış işgücü konumunda da değildir. Basittir. Basit işgücüdür. Düz işgücüdür.

Bu aynı zamanda kırsalda iken örtülü halde olan kadın meselesinin, kentte aleni hale gelmesidir de. Kırsaldan gelen nüfus kentte ötekileşirken, bunun içerisinde kadın nüfusu da ayrıca ötekileşmeyle karşı karşıya kalmaktadır.

Kent yaşamı; insanların birbirleriyle olan ilişkilerde hiçbir ilişki içinde olmasalar bile, görünür yaşam içerisinde birlikte bulunmaktadırlar.

Ve kent yaşamını görünür kılan imkanlara baktığımızda görsel ve işitsel iletişim imkanları ve buradan görsel ve işitsel öğrenmeler ortaya çıkmaktadır.

İşte, medya; eskiden de var olan kadın sorununu,kadına şiddet sorununu bu yeni koşullar içerisinde daha görünür hale gelmesine kendi yapısı içerisinde işleyerek; göze düşen gerçekler haline getirmektedir.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin