yaklaşımlarAlpay DurduranBİZİM TAVUK HEP TAŞ DOĞURUR – Alpay Durduran
yazarın tüm yazıları:

BİZİM TAVUK HEP TAŞ DOĞURUR – Alpay Durduran

279 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

Faiz tartışmaları gene soğuk duş etkisi yaptı. İngiliz gelip de dünyayı bize tanıttığından beri yani gözümüzü açtığından beri akıllılarımızı mahcup eden halimizin önemli bir göstergesi de hapishanelerimizin hali idi. Boyun eğmeyi reddeden herkesi içeri atmak devleti alinin yüceliğinin şanındandı. Onun için apansız, Kıbrıslılara haber bile verilmeden kiralanan adamızın idaresini devralan İngiliz yöneticiler “insan değil hayvan bile barındırılamaz dedikleri ve ağzına kadar dolu hapishanelerde devlet mahkumu denilen ama haklarında ne cezalanmalarının nedeni hakkında bir kayıt bulamadıkları insanlara da rastlamışlar ve ne süreliğine hapse mahkum olduklarını bile tespit edememişlerdi. Önce onları serbest bırakarak devleti yıkamayacaklarını bilerek hapishanede yer açmışlardı. Ardından bazı rezalet halde olan hapishaneleri de kapatmışlardı. Amma sonra en büyük mahkum sayısında olan borçlular sorun olmuş ve borcunu ödeyemeyecek hale gelenlerin mutlaka suçlu olmadıklarını düşündükleri için borcunu ödeyemeyip mahkum olanın hapishane masraflarına alacaklıların da katkı yapması kuralını getirerek alacaklıları zorlamışlardı. Bir çok alacaklı bunun üzerine alacaklarından vazgeçmiş ve hapishanede yer açılmıştı.

Yıl 1978 ve İngiliz idaresi gelmiş ve ilk yıllarında borcu olanın ödeyememesi halinde hapsedilemeyeceğini yasalaştırma adımını atmıştı. Ahalinin geri toplum ahlakı nedeniyle buna karşı çıkacağını hesaplayarak önce borçlunun hapishane masraflarına iştirak etmesini emretmişti. Ahaliye borç verirken dikkatli olmasını, borç faizinin borcun ödenememesine karşılık bir güvence olduğunu anlatmak istemişti. Çünkü para kendi başına bir gelir getiremez, bu ahlak dışıdır demişti. Müslüman faizin haram olduğunu düşünür derler ama bizim Müslüman da ayni kafada idi ve İngiliz çekinmişti. Sonra beklediği neticeyi alınca da borçlunun hapsedilmesine son vermişti.

Derken sabah oldu erken ve Müslüman bunu idrak edemeden Türk idaresi geldi. Çek vermeye ve karşılıksız çıkmasına çek yasağı ve hapis cezası geri geldi. “Ne yani adam alacak parayı ve ödemeyecek” laflarıyla hapishaneyi borçlularla doldurdular.

İngiliz geldiğinde hapishanelerde ikinci sıradaki suçlular da bıçaklayanlardı. İngiliz bir yazar durumu şöyle aktardı idi: Bu insanlar yasalara ve otoriteye saygılı ama hepsinin yanında bıçak var ve tez canlılar, hemen çekip sokuyorlar. Onun için bıçak taşımayı da yasaklamış ve uygulatmıştı. Ondan da hapishaneleri kurtarmıştı. Yani şimdiye bakarsak o da Türk idaresi ile geldi, tabanca taşımak da moda oldu.

Ne yazık ki geriye gidiş gerimiz berbat olduğu için içinden çıkılmaz dertler yarattı. Buna Türkleşme diyenler ne yazık ki haklı görünüyor.

İngiliz geldiğinde ikinci saptadığı konu da ekonominin devlet engeli nedeniyle ilerleyemediği olmuştu. İlk iş bir para reformu yapmış ve istikrarlı para birimini oturtmuştu. Vergilerin mal ve çeşitli para birimiyle ödenmesine ve ün yapan aşar sisteminin kaldırılmasına karar vermişti. Vergi yasalarının çok sayıda ve toplamasının masrafa değmeyeceği kadar çeşitli olduğunu da tespit edip bir çok yasayı iptal etmiş ve kalanları toplayıp çok daha fazla gelir elde etmeye başlamıştı.

Özellikle tarım ve esnafın faizcilerin elinde perişan olduklarını da tespit edip faizler yasasını ve çiftçi borçları yasasını yapıp alacaklıların borç olarak gerçekten o parayı tam olarak verip vermediğini kanıtlamaya mecbur etmişti. Sonra köy kredi kooperatiflerini kurarak reform yapmıştı. Böylece bir çok tefeciyi borca karşı mülk zengini olmaktan men etmişti.

Bunları ardı ardına yapıp Kıbrıs’ın makus talihini yenmiş ve Ortadoğu’da ekonomik bakımdan istikrarla kalkınan bir yer haline getirmişti.

Bugün acıyla görüyoruz ki ekonomi batarken tek kârlı kuruluş olarak bankaların olduğu bugünde faizleri ve borçluları hapishanelere düşüren kuralları ele alırken güçsüzleri değil vurgunu destekliyorlar. Tekelleşen manavların üreticiye borç verip esir ettikleri üreticileri değil tefecileri savunuyorlar.

Durumun vahameti yıllar önceden ortada idi. Köşeyi kapan devlet desteği ile köşesini korumayı beceriyordu. Yeni benzin istasyonu açılmasın, yeni berber açılmasın, yeni taksi ruhsatı verilmesin ve başka tekelleşme istekleri günlük havadis oldu. Kaymakamın birine yasaya göre tefecilerin kaydını yapmak için mukayyit olması gerekir kimdir diye sordum. Bilmem dedi. Yasa derki başkası atanmamışsa kaymakamdır diye söyleyince kaymakamın görevlerini arayıp bulmadığını ve kimsenin de onu aramaya çağırmadığını, kaymakamlığın görevlerinin atananlara gösterilmediğini gördüm. Durum hal öyle.

Onun için kredi vermekle uğraşanları defter tutmaya, hesaplarda verdiği parayı göstermeye ve denetlenmeye zorlayacak kimse yok. Üstelik alacak verecek davalarıyla iş mahkemelere düşmekte ama kimse yani borçluların avukatları bile yasal gerekliliklerin yerine getirilmemesinden dolayı borcun saptanmasının ve faiz sınırının ona göre denetlenmesinin sonuçlarını sorgulamamış. Hala yasal olarak mukayyit atandığını veya kaymakamların mukayyit olarak tefecileri hesaba çektiklerini işitmiyoruz.

Bu curcuna içinde güya borçluluk acısına çare arıyorlar.

Politikacı acıyı duyar da istismar etmez mi? DP de devreye girdi ve faizlere yönelik önlem istedi ama bankaların tehlikeyi hissetmeleri üzerine bankaların yanına geçerek “çare amma bankaların durumuna da dikkat” uyarılarına  başladı. UBP hükümeti de sorunu kabul etmek durumunda olunca bir çare üretti ama tavuk gene taş doğurdu. Derde deva olmayacağı anlaşılınca DP gene bunun çare olmayacağına işaret etti. Maşallah tavşana kaç tazıya tut. Diğer muhalifler de ayni havada. Görüş bildiren yok.

Hodri meydan. AB kurallarına uygun borçlanma ve ödeme kuralları getirilsin ve reform anında eski borçlara ne yapılacağını onlara soralım.

Para, para getirmez. Para, para getirecekse riski olan bir yatırıma gitmeli ve faiz riski aşmamalıdır. Devlet ekonomik bakımdan güçsüzleri korumak için devrede olmalıdır.

Çek yasasını Annan planı görüşmeleri sırasında birleştirilecek yasaları öğrenme projesi uygulanırken tercüme ederek Mavromadis’in de bulunduğu bir çalıştayda görüşmüşlerdi. Mavromadis “oldu olacak bir de idam cezası koysaydılar” demişti.

Mavromadis İngiliz devri reformlarını anlamış ama bizim tarafta bunları anlayanlar ses edemeyecek hale geldiği için kimse bu saçmalığı Yeniçağ’dan başka eleştirmemişti.

Yeniçağ’ın bir kuruş borçlu hesabı yoktur. Bazen gecikmiş ödemesi dışında yükümü olmaz. Amma çek yasasına karşı çıkmıştı. Bu çıkışımızı alkışlayan ve hatırlayan kaç kişi varsa o kadar siyaseti takip eden gerçek çağdaş insanımız vardır. İddiamız budur.

Kaç kişi vardır dersiniz?

Faizler yasasıyla ekonomik kalkınmaya önemli bir etki yapılmaz ama burada söylediklerimizin yapılması halinde yani vergi yasalarını azaltıp denetlenebilecek kârları cidden vergilendirmek ekonomiye yön verir, para reformu yaparak üretim rekabet edebilir hale getirilir ve saire. O zaman da işleyen çark ekonomiyi tahrik eder, engel olmaz.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin