arşivAli SarıtepeAKP DEĞİŞMEYİ GÖRDÜ, DÖNÜŞME DE SÖRF YAPTI - Ali Sarıtepe
yazarın tüm yazıları:

AKP DEĞİŞMEYİ GÖRDÜ, DÖNÜŞME DE SÖRF YAPTI – Ali Sarıtepe

279 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

AKP’nin Türkiye siyasetinde birinci güç odağı konumuna yükselmesi, aynı zamanda Türkiye ekonomisinin ve siyasetinin yeni bir biçime dönüşmesinin anlatım halidir.

12 Eylül düzenlemeleriyle kazanmış oldukları yeni reorganizasyon halleriyle, TSK-YÖK ve SHYK’nin toplumda ve toplumun üstünde –devlette- özgün güç odakları olmaları; TC’nin kuruluş halinin devam etmesi/ettirilmesinin son hali idi.

Bu hal onlara devlette ayrıcalıklar sağlarken, onların yeni hali; siyaset üzerinde de yaptırımcı olma karakterini daha üst seviyelere çıkarma olanakları sağlamıştı.

24 Ocak’ın gereklerinden olan 12 Eylül; ithalata dayalı ekonominin biçim değiştirmesinin koruyuculuğunu yapma ana görevlendirmesi konumunda idi. Ezilen sınıfların, mahrumiyet içinde olan toplum katmanlarına bekçi olma ve zapturap altına alma düzenlemesiydi.

Sürecin bu şekilde organize edilip yürütülmesi ancak kendisini yirmi seneye sığdırabildi. Ortaya çıkan ekonomik ve politik çöküntü yeni bir dönemin de aynı zamanda şafağıydı.

Kürt sorunundan dolayı yaratılan yüksek silahlanma, ekonomide değer kaybı yaratırken,

Ekonomi; üretme karakterinden rant karakterine dönüşmüş, yüksek enflasyonun vazgeçilmezi olan yüksek faizler gelir yaratmanın ana biçimi olmuştu.

Yine bu dönemde yaratılan özelleştirmelerle Kamu İktisadi Teşebbüsleri konumunda olan; fabrika, işletme ve bankalar siyasete rant aracı olarak kullanılmış, yaratılan yeni sahipler; kuruluşların kaynaklarını sonuna kadar emerek –bankaların içlerini boşaltmalar gibi- tekrar devlet maliyesinin önüne koymuşlardı.

Bu dönemde siyaset ne haldedir diyerek baktığımızda; siyasetin üç silahşörü TSK-YÖK ve SHYK ellerindeki palalarla siyaset sahnesinde fink atmakta ve siyasetin tekeli olma hükümranlığını yaşamaktadır. Parlamentoya yapılan müdahalelerle koalisyonlar yıkılmakta ya da koalisyon hükümetleri kurulmaktadır.

12 Eylül ve sürecinde siyasal İslam da dikkate değer konumundadır.

Fethullah Gülen; 12 Eylül açık diktatörlüğüne siyasi destek vermiş, onu toplum nazarında vaftiz etmiştir.

Erbakan temsilli siyasal İslam –milli görüş- bu dönemin yaşanmışlıkları ve imkanları üzerinden yaptığı yeni okumalarla çatlamaya maruz kalmıştır ve yeni imkanlar –ABD  çevresiyle kurulan ilişkiler ve onay almalar- onları çatlatmıştır.

2002, finans kapital kurumlarının projeksiyonlarıyla Kemal Derviş; krizden çıkışın ve ekonomiyi yeniden düzenlemenin mimarı olmanın döneminin başlangıç yılı olmuştur.

2002’nin yakın önü, parlamentodaki siyasetlerin çöküşlerinin en tam hali olduğu gibi, üç silahşör politikasının tam tıkanmasıdır da.

Sosyolojik ve kültürel olarak Türkiye nüfusunun belirleyici yapısı kent nüfusu olmuştur. Kırsal kesimin vermiş olduğu yoğun göçlerden dolayı, patlayan kent nüfusu; koptuğu kültürden ve sosyolojik halinden kent kültürüne ve kent ana sınıf hallerine varmaktan ziyade, ara kültür durumunda olmuştur. Sosyolojik olarak da kent ve köy sınıf yapılarının geçiş-dönüş ara havuzu olmuşlardır.

AKP daha örgütlenmesini tamamlamadan 2002’de kendisini iktidarda bulmuştur. Onun iktidar gücü olması, devletin kuruluş prensiplerinin karşısından gelmesinden dolayı, iktidarın o ana kadar ki sahipleri tarafından kısıtlayıcı hükümlerle karşılanmasını da beraberinde getirmiştir.

AKP,kabul görmeyen bir noktadan iktidar gücü konumuna gelmiştir.

AKP, siyasal İslam karakterinden geldiği için, cemaat kültürünün demokrasi yoksunluğunun ana karakteri halidir.

AKP; üzerimizdeki “milli görüş” gömleğini çıkarttık, değiştik, dönüştük söylemine bugünden baktığımızda; bunun eskinin dinsel cemaat ve siyasal sekt olma gömleğini çıkarıp, diğer dinsel cemaatlerle siyasal ilişki kurma, bir arada siyasal yürüyüş yapma olarak anlatmak istediğini fark edemedik. Onun yerine ‘gömlek çıkarmayı’ dine siyasal muhteva vermemek yada siyaseti dinle içselleştirmemek olarak algılamayı tercih ettik.

AKP; kabul görmeyen bir noktadan geldiği için, AB üyelik kriterlerini içte ve dışta siyasal meşruiyet aracı olarak kullandı. Kopenhag kriterlerine uyma yasalarını çıkarırken, bunların vazgeçilmezi olan yönetmelikler, tüzükler ve tamamlayıcı/hayat verici nitelikte olan tamlayıcı yasaları çıkartmadı. Tam aksine çıkarmış olduğu her uyum yasasını; çıkardığı, değiştirdiği yeni yasalarla işlevsiz kılmayı kendisine prensip edindi.

Demokrasi siyasetinde anti-demokrasi konumunda kuvvetle dururken, ekonomide oluşturulmuş olan bağımsız kurulları hızla ve tamamen siyasetin emrine vermeyi de asla ihmal etmedi.

İçte ana iktidar odaklarıyla çatışırken kullandığı dille kendisine demokratik destek ve meşruiyet sağlarken, daha sonra etkin olduğu bu odakları eski halleriyle ukdesine aldı ve pratik devamlılıklarını sağladı.

Refah yapılanması içerisinde Erbakan prensleri; yaşamış oldukları sürecin tıkandığı ve bu tıkanmaya Türkiye yaşanmışlığının toplamasının da eşlik ettiği ortak çakışmışlığın sonucu olarak AKP çatlatmasında kendilerini ifade etmişlerdir.

Onlar değişmeyi gördüler ve buradan var oldular.

Dönüşüm dalgalarını ise dalgalar üzerinde sörf yaparak iktidar olmaya, mutlak egemen olmaya çevirmiş durumdalar.

Bu aynı zamanda, en güçlü olmanın kırılmaya en müsait olduğu an olmasıdır da.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
318AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin