yaklaşımlarÖzkan Yıkıcı2011 yılını daha tamamlarken - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

2011 yılını daha tamamlarken – Özkan Yıkıcı

279 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

Bir yılı daha harcayarak tüketiyoruz. Ne sözlerle başladı ve nasıl noktalanma çelişkisiyle birlikte zaman bizi daha yaşlandırıp devam ediyor. Kimisi “Kıbrısta çözüm” diğerek resmen kendi kendini kandırarak seneleri bitirdi. Dünya ise resmen bilmese de Kapitalist sistemin kendisini acılarıyla yaşayarak bedel ödedi. Bize aslında bu yıl o denli net Kapitalist ve ya üst aşaması Emperyalist kavramı gösterdi ki, krizden Orta doğu projesine, çevreden insan haklarına çok net tablolar ortaya konuldu. Bunlar yaşanarak ve resmen bedel ödeterek yaşama kazıldı. Hala dileyen Emperyalist, Neoliberalist veya özdeki Kapitalist kavramı bilmesin ve bunları bellekten silsin: 2011 yılı bunun kafalara vura vura yaşatarak gösterdi: Düşünce özürlü veya sistem ezberci değilseniz, bunlar net olarak karşınızda ödetilen yaşam diyetiyle oluşup gidiyor.

2011 yılı sona ererken kafalarda şu basit tarihsel gerçekler kalacak: Yaşanan ekonomik kriz ve Avrupa dan ABD ekseninde ağır şekilde Borçlardan finansman şekliyle yaşanmasıdır. Orta doğuda ise projenin önemli ayakları ayarlanma sürecine girdi. İklim bozulması zirvesi karar lamama kararıyla başka bahara ertelenirken, küresel ısınma 2 dereceye vardı: Buna ek olarak depremler ve diğer afetlerin daha acımasız olması, kuraklıkların Afrika da Gıda krizine dek gelmesi egemen sermaye için bir anlamı olmayıp, karar alma dahi nerde ise 10 yıla ertelendi. Buna ek olarak oluşan özellikle önemli teknolojik ülkelerden Japonya’daki Fukuşima nükleer santral felaketi nükleer enerji sorununu da çıplak şekliyle yeniden hatırlattı ve gösterdi ama Türkiye lideri Erdoğan ısrarla hem de fay hattı üzerine nükleer santral yapmaya gürleyerek devam ediyordu.
İnsan haklarındaki gerilemeler veya kemer sıkmalarla alınan hakların yoksulaşan insan göstergeleri artık kanıksanıp haber dahi yapılmıyor. Ama güzel direnişler de oldu: Şili öğrenci hareketi olarak başlayan ve sosyal ayaklanma protestosuna dek ulaşan Anti Neoliberal hareketin kazanımları ve devam etmesi önemli başarı olarak devam ediyor. Hiç protestosu duyulmayan Amerika’da eksik ve zayıf olmasına karşın Wall Street hareketi veya İspanyadaki Öfkeliler Hareketi bir anlamda çürüyen ve bedeli hep halka ödeten sisteme karşı parlayan ışıklar gibi oluştu. Ancak acı başka karanlık gelişme ise özelikle ırkçılık ve din hareketlerinin güçlenerek siyasal seçenek haline gelmesidir. Norveç’teki cinayet veya Finlandiya’da ırkçıların 3. sıraya gelmesi sadece bunlardan bir kaçı olmaktadır. Mısırdan Nijerya’ya uzanan geniş havzada dinsel ayrışma çatışmaları da işin başka felaketi oluyordu. Ama dünya hep krizi ve Orta doğu çalkantılarını ilk gündem olarak hep konuştu.
Batmaz denilen İngiliz Ekonomisi sarsılır, İtalya’da felaketleşmeler olur, Amerika’da sermaye içi uzlaşma dahi gerçekleşmez, AB içinde kriz sorası güçlenen Almanya gerçeği, Brezilyanın İngiltere’nin önüne geçmesi ve daha nice gelişme hep Kapitalist sistemdeki borçlar ve ek krizlerin konuşturduğu olgular oldu. IMF denetçi ve Uluslararası Risk kuruluşları da piyasa müdahaleleriyle yeni etken organlar olarak ekonomide boy gösteriyorlardı. Hepsi ortak davranışta birleşiyor. İnsanların kemerlerini sıkarak borç alma ve sermaye kazandırma siyasetleri dayatılıyordu. Alışılmamış şekilde Amerika’dan İngiltere’ye her tarafta Kemer sıkmaları duyduk: Elbet bazen sadece tepki, bazen de sosyal arayış protestoları da olup geçti.
Geride kalmakta olan yılın en çok konuşulacak Orta doğu ekseni Mısır, Libya ve Tunus liderlerini tarihe gönderdiler. Yemen karışık ve Suriye kartı halen oynanıyor. Bahreyn ise sistemin istemediği değişim nedeniyle tanklarla dış müdahalelerle bastırıldı. Oysa ayni sistem Kaddafi’yi yok etmede tam aksi muhalefet kesimlerine oldukça katkı yaptı. Ama değişmeyen genel çizgi hep zorlandı. İslami din siyaseti ve piyasa modeli: Model ülke ise Türkiye dendi. Öyle bir Türkiye ki sokakta ne varsa toplayan, gazeteciden seçilmişe herkesi sıkılmadan uzun süreli tutuklayan modelden söz ediyoruz. Çoğu sınavında skandallar olan, kazanan vekilleri dahi hapishanede tutan ve durmadan Yeni Osmanlı çizgisinde oynayan Türkiye’den söz ediyoruz. Piyasa modeli, ılımlı İslam saydamlaşma modelinden övgüler söz konusu oluyor. Parasız eğitimi dahi söyleyen öğrencileri hapseden, deremizi isteriz diyeni “Hopaya eşkıya indi” diye suçlayıp saldıran modelden bahsetmekteyiz.
Peki Kuzey Kıbrıs’ta ne oldu? Artık piyasa ve ılımlı islamın yerleşme adımları oldu. Tabi bir de acemilikler eklenerek. Öyle eklendi ki ideolojik boş ve sadece yandaş dağıtma becerisi dışında özeliği olmayan bizim yönetim ekseni olmadık mizahi duruşlara girdiler. Maaşları sorulan “başbakan” veya Türkiye diyanetine müjde verip “ilahiyat eğitim” anlatan yöneticinin hazin duruşları akılda kaldı. Bir de durmadan piyasa modelli yasalar ikide bir meclisten geçti. Özeleştirmelerden reformlara ve en son Sigortalar yasaları sadece bir kaçı: Bir de artık direk Elçi veya Türkiye bakanları burası ile ilgili açıklamaları direk yaparak artık DAK olayında olduğu gibi haberleri olmadan alan alır, kaçan kalırken, Bakan sadece “okuyacam” demek dışında şaklabanlık yapma tercihi kalmıyordu.
Kıbrıs Sorununda hep çözüm derken de durmadan sanki işte Çözüm der gibi durmadan arsa dağıtarak daha kamburlaşma yaratılıyor. Hele petrol doğal gaz işleri olunca işler karıştı. “Bende isterimle” hemen avanta ve haklardan söz edilmekle uğraş verildi. Ama şu gerçek vardır, silikleşen ve etkisizleşen içsel siyaset yokmuşcasına, onların çözüm bulma lafazanlıkları hep işlendi. Oysa ister kuzey ister güneyde beklide içsel en zayıf dinamiklerin olduğu ve yönetimlerin silikleşen koşullarda karar almaları zaten imkansız olmaktadır.
Kısaca; Bir yıl daha tamamlanıyor. Olaylar elbet durmayıp devam edecek gündemler gelişmelerle önümüzdeki yıl kalınan yerden devam edecektir. Ancak şimdiden belli olan; 2011 yılı kriz ve Orta doğu gündemleriyle resmen sarsılıp karanlık bir sayfa ile tamamlanıyor. Bakalım gelecek yıl devamında neleri konuşturup neleri gizletecek. Şimdiden yazımı tamamlarken, belki şimdilik tüm dünyayı değiştirecek güçte değiliz, ama hiç olmazsa güzel yaşanacak olgularla bizler iyi örnekler verip iyilerin güzelliklerin de olacağını göstermemiz yaşamamız şarttır. Hepinize aydınlıklı mutlu gelecek için umutla direnme umarım. Kazanmak önce istemekle yaşayarak olur.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin