arşivAli SarıtepeAKP’DE İLERİ DEMOKRASİ VE İLERİ DEMOKRAT T.ERDOĞAN - Ali Sarıtepe
yazarın tüm yazıları:

AKP’DE İLERİ DEMOKRASİ VE İLERİ DEMOKRAT T.ERDOĞAN – Ali Sarıtepe

279 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

T.Erdoğan’ın topluma muştuladığı, kendi iktidarları döneminde demokrasinin ne kadar gelişip güçlendiğini ve artık Türkiye’nin ileri demokrasi Türkiye’si olduğunu, bunun da kendi pratiklerinin toplam sonucu olduğu anlatımıydı.

Tüm bu anlattıklarının arkasında; kendilerinden önce oluşturulmuş olan özerk kurumlar, çürümüş olan kuruluş ilkeleri (anti-bölücülük, anti-komünizm, anti-şeriat)nin yaratmış olduğu bataklık ve bu bataklığın yaymış olduğu kokunun da topluma nefes aldırmaz oluşu. Ve Türkiye’nin AB sürecinde önünde duran ev ödevlerine yürüyüş yapma mecburiyeti.

Erdoğan ve hükümetinin kullandığı bu dilin, zaman sürecinin ortak zemini vardı. Kendi siyaset yaşamlarını hep muhalefet noktasından ifade etmeleriydi.

12 Haziran Referandumu AKP açısından iki ana başlık oluşturdu.

12 Haziran’a kadar AKP siyaseti AKP’nin devlet organlarıyla olan ilişkisi,

12 Haziran sonrası AKP siyasetinin yol haritası,

Bu aynı zamanda ‘mağdurun dilinden’, ‘egemenin diline’ geçişin ana başlangıcı, dönüm noktasıdır da.

İleri demokrasi; toplum yaşamını katılımcılık ile taçlandırmak ana ilkesidir. İktidar; toplumdan güç alma olgusunu, kendisinin parlamentodaki sayısal ifadesine sıkıştırmadan toplumun örgütlülüğünü süreçlerin içine sokarak yapması ve aynı zamanda toplumda kendisi gibi düşünmeyen siyasal ve toplumsal anlayışların varlıklarının var olmasına helal gelmeyecek düzenlemeler yapmasıdır.

Burada ki katılımcılık; siyasi iradenin hükmetmesine katılmak değil, siyasi iradeye katılmama noktasında da kendini ifade etmek ve bu ifade edebilmenin güvencelerinin kurumsallaştırılmasıdır.

Tayyip Erdoğan’da kristalleşen AKP siyaseti ve hükümetin uygulamaları, güç dağılım yaşam biçimine son verip gücün ve güç kullanımının merkezileştirilmesidir. Demokrasinin en dar hali olan; gücünü, yasa yapma ve pratiklendirme gücünü parlamentoda yasaların tartışılıp çıkarılması iken; Erdoğan hükümeti, parlamentoda Kanun Hükmünde Kararname çıkarma yetkisini alarak, parlamentoyu ve kendi partisinin parlamenterlerinin iradesini hiç noktasına indirmiştir. Türkiye parlamentosunda teamül olarak çok özel durumların sonucu olarak ve çok az konuda/tek konuda kullanılmak üzere başvurulan KHK yetkisi, AKP hükümetinin hükümet etme biçimi haline dönüşmüş durumdadır.

Bir siyasi yapıyı düşünün ki: Parlamentoda kahir çoğunluk ekseriyetinde olmasına rağmen, çıkarılacak olan yasalara bırakın parlamentonun iradesini; kendi partisinin parlamento iradesini bile yasama alanından çıkararak tüm gücü ve yetkileri tek elde toplamaktadır.

İleri demokrasinin ilk gereklerinden biri yani abc’si, demokrasi prensiplerini kendi partisinde vücut etmesi ve bunu kurallar manzumesi ile partisel ilkeler haline getirilmesi gerekirken; AKP liderliği bunu ılga ve imha etmekte sakınca görmemektedir.

Erdoğan liderliğindeki hükümet; Türkiye yaşamında demokrasinin olmazsa olmazı olan açıklık ilkesini genişletmesi, sürekli genişletmesi gerekirken, onlar bugün var olduğu kadarıyla bile açıklığa tahammül etmemekte, her şeyi kendi karanlığına almaktadırlar.

Hükümetin kanun uygulamalarının kriteri haline gelen KCK-DENİZ FENERİ soruşturmaları HOPA dosyası, şeffaflık prensibi gereği ele alınıp sonuca götürülmesi gerekirken; haklı gerekçelerle oluşan Ergenekon dosyası haksızlaştırmalarla tutuklama kampanyalarına dönüştürülmekte; dosyalar kendileri ile olan ilişki biçimlerine göre muameleler görmekte ve birtakım dosyalar siyaset silahına döndürülmektedir.

Erdoğan liderliğindeki hükümet: Açıklık karşıtı düzenlemelere güç katarak/vererek anti-şeffaflık politikasını egemen hale getirmektedir.

Kendilerinin bir biçimiyle birebir hükmedemeyeceği kurumlara ve kurum bileşen oluşumlarının varlık hallerine son verilerek Türkiye’de yeni bir yapılanma yapmaktadırlar. Onların başlattıkları bu yeniden yapılandırma, siyasi karar yapısın mutlak egemenliğidir, mutlak tek sesliliktir.

Bugün Türkiye’de ki yapılanma anti-şeffaflaşma, yani açıklık karşıtlığıdır. Bunun üzerinden oluşturulmaya çalışılan ise özerk kurum ve kuruluşların bu yapılanma biçimine son vererek tek elden yönetimi, tek otorite yönetim biçimini tesis etmektir

Dolayısıyla Tayyip Erdoğan’ın “ileri demokrasi” kavramının, söyleminin pratikte ki karşılığı şu olmaktadır.

Kapalılık ve tek odaktan yönetmek.

Gücü tek elde toplamak.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin