YKP Yürütme Kurulu üyesi Alpay Durduran, son gelişmeleri değerlendirdi. Konu ile ilgili açıklama şöyle:
Halkımız nüfus ve asayiş sorunları işle boğuşmakta ve Kıbrıs sorunu çözülmeden ciddi hiçbir sorunun çözülmeyeceğine inanmaktadır. Öyleyse Kıbrıs sorunu ne oluyor diye ciddi bir sorgulama yapılması gerekmektedir ve bu da halk tarafından yapılmaktadır ama halkın hiçbir şey değişmez anlayışını taşıdığı görülmektedir. Yani çözüm Kıbrıs sorununun çözümü bağlıdır ama çözüm için bir şey yapılamaz demektedir.
Halkın bu sonuca varmasında Rumlar da çözüm istemez inancına kapılması için yapılan organize bir beyin yıkama mekanizmasını çalıştıran Türkiye ve yerli işbirlikçi çevrelerin sebep olduğu aşikardır. “Madem Rumlar da çözüm istemez sorun kiminle çözülecektir?” dedirtip halkın çözüm umudu kırılmakta ama temel sorunlarının çözülmesi umudunu da yitirmesine neden olunmaktadır.
Halkın beynini yıkamak ucuz bir iş değildir. Güya tasarruf önlemlerinin konuşulduğu ve sosyal hakların budanmakta olduğu bir sırada tasarruf yapılmayan tek şey de bu beyin yıkama işleri için yapılan harcamalardır. Bu da kabul edilebilecek bir şey değildir.
Halkı karamsarlığa iten ve sürekli mücadele çağrıları yapılmasına neden olan olayların temelinde başkanın “Rumlar bugünkü coğrafyayı kabul etmiyorlar” derken kastettiği anlayış yatmaktadır. Yeni yurttaşlarla Kıbrıs’ı şenlendireceğiz diyen TC başbakanı da ayni anlayışı sergilemektedir. Onun için çözüm dedikleri şey coğrafyayı korumak ve nüfus yapısını değiştirmektir. Rum çözüm istemez derlerken onların isteğine boyun eğmediğini söylemektedirler.
Kıbrıslı Türkler şunu da bilmektedirler ki hayat seviyesi aşağı indirilmedikçe ekonomi istikrara kavuşmayacaktır çünkü yüksek hayat seviyesi yeni göç dalgası ile boğuşma demektir. Yüksek hayat seviyesini kabul etmeyen Kıbrıslı göç edecek ama gene de istikrar olmayacaktır. Eski gelenin ücret talebi de yeni gelenin isteğinden fazla hale geleceği onlar da işerini ve gençlerini kaybedeceklerdir. Ta ki hayat seviyesi Şırnak seviyesine insin.
Nüfus yapısını değiştirirken hayat seviyesinin inmesine çare isteseydi Türkiye yetkilileri sendikal hakları savunurdu. Yeni eski hiçbir Türkiyeli işçinin hayat seviyesini düşürmemesi sağlansın diye en iyi müttefik sendikal haklardır. Amma görüyoruz ki Türkiye’nin dayattığı özelleştirmelerde sendikalaşma değil sendikasızlaştırma peşinde koşulmaktadır.
Kamu kesimi ve sendikalı işyerleri Kıbrıslıların son kaleleridir. Yıkılmalarına göz yummak sinsi planın gerçekleşmesine destek demektir. Rum da çözüm istemez diyenler bu haldeki bir çözüm hedefine hangi Rum’un evet diyeceğini düşünmeli ve önce kendi göründeki merteği görmelidir.,
Çözümü Rum tarafını reddetmekte olduğu sürede yapılması gereken hayat seviyesini koruma çalışmalarına Türkiye’nin engel olduğu da böylece açığa kavuşmaktadır.
Yasalarını savunmak için hukuk savaşı verenlerin savaşımı desteklenmelidir.