Kim ne derse desin: Son Kapitalist ekonomik kriz çok anlamlı yanıtlar verdi. Varsın hala ezberciler veya Kapitalist ekonomislerin analizlerini tekrarlayanlar devam edip gitsin: Onların sözleriyle bize akıl versinler. Yaşanan olaylar yeniden Kapitalist ekonomislerin sefaleti öylesine yaşandı veya yine gelişen daldan dala geçen bunalımda çaresiz siaysete karşın yine bildik tekrarlar alır başını gider. Daha acısı; Bizdeki ekonomi adına yazanların daha krizin içinde olma sonucu normal koşullu olguların geçersiz olduğunu dahi farkında deyilermiş gibi de yazıp çiziyorlar. Oysa resmen Kapitalist aşmaz vardır. Krizlerin daldan dala geçişi ve resmen egemen siaysetin çıkış kararı alamaması, önerecek direk reçetesi olmaması da konuyu daha tıkanma aşamasına taşıdır. Özelikle son gelişmelerde şunuda yaşıyoruz. Ortak karar alma bir yana bir gün önce dayatılanın veya ret edilmesi ertesi gün tam aksi olmasını da yaşadık. Bunu beklide en çelişkili şekliyle İMF kuruluşunda yaşadık. Hem Kemer sıkmalarla özeleştirme ikilemlerini dayatıp, olmazsa olmazı oluştururken, ansızın bu önlemlerin de tehlikeli olduğunu ve sosyal patlama yaratma tehlikesinden de arada söz etmek zorunda kaldı. Bunlar hep bir noktada buluşuyor: Kapitalist sistem aşmazda ve hem kriz oluşyor, hemde buna yönelik siaysal aşmazla karar alamama durumu yaşanıyor. Bunlar bizi sadece kriz ekseninde olanları ve kapitalist özü hatırlatarak yazmak kalıyor. Çünkü ne acıdır ki beklide ilk kez böylesi uzayan bunalımda sosyal sınıfsal alternatifin de en kısır olduğu dönemden geçiyoruz.
Haftalık yazımı yeniden istemesemde daldan dala atlayan ve resmen son AB içi Almanya Fransa toplantısıyla yeniden kanıtlanan “dün doğrusu denilirken, bu gün ayanlıştır” çelişkisini yeniden yaşadık. Düne kadar Almanyanın en olmazları ise bu gün krizdeki aşmazlıklar ve siaysal belirsizlik sonucu nasıl ters düz olduğu yeniden yaşandı. Zaten Kapitalist krizin en önemli iki göstergesi oluyor. Birincisi; Uluslar arası kuruluşların ve devletlerin bir dedikleri ötekini tutmadığı analizlerle boğulduk. Dün iyidir denilen şimdi yanlış, olurken şimdi doğru olan da geçenlerde imkansız haldeydi. Buna bir de artık borsadaki şişkinlk bilinmesine karşın tahvil senet oyunları da el yordamını dahi yok etmektedir. Ama biz hala krizi dahi öngöremiyen Burjuva iktisatcılarının ve karar almayıp düne kadar iyi penbe taplolar çizen siaysetlerden iyi haber bekleyerek inancımız tam olmaktadır.
İkinci olay ise direk bizde olduğu gibi yansıyor. Hala dikatimi çekiyor ekonomi yazanlar adet yerini bulsun diyerek kriz kelimesini yazarken, deyerlendirmelerde hep tekil ve sanki normal koşulardan söz edilmektedir. Son para dalgalanmasında olduğu gibi, konuyu kriz ve belirsizlikle spekilatörler verilen çelişkili yönlendirmeler yerine, neymiş TL kıymetli ve Dolar deyerin altında olma olgularla anlatmaya ve hatta faydalarını yazmakla meşkuldurlar. Oysa dalgalanmada TL dyeri veya Dolar sıkmadan deyil resmen genel krizdeki aşmazlar ve çelişkili kararların tetiklemsi olmaktadır. Nitekim eyer denildiyi gibi olsaydı, Türkiye sıcak para siaysetinden kaçar, Amerika da ihracat öncelikli ekonomik karardan dönmüş olacaktı. Oysa aynen siyasetler devam etmektedir.
Krizin içinde boğulmadan yansıtıcılık olan israilde pek duyulmayan toplumsal konuya gelelim: Çünkü krizlerde en önemli olgulardan biri de kitlelerin göstereceği tepkiler olacaktı. Bunu fazla görmedik. Ancak doğu komşumuz sayılacak israilde pek bize alışık gelmeyen kitlesel protestolar haftalardır sürüyor. Krizin beklide en canlı tepkisi olan yerden söz etmekteyim.
İsrailde haftalar öncesinden bir kız emlak fiyatrlarının asronomik olmasını ve yüksek kira fiyatlarını protesto ederek çadır kurar. Bu kıvılcım oldu. Gelen petrol zamı ve gıda fiyatlarındaki tırmanma bir anda sosyal patlamaları getirdi. Hükümet görüşmem desede, sonuçta bazı zamları geri aldı. Her hafta sonu israilde yüzbinlerin katıldığı protestolar oluyor. Hafta arası zaman zaman grevler oluyor. Şimdi en güçlü ve ırk dinli idolojik bezenli hükümet toplumsal düzeyde zorlanıyor. Ama olay pek fazla haber de yapılmıyor.
İsrail sosyal tepkilerini ordaki deyerlendiren kesimelrin yaklaşımı bize hiç yabancı gelmiyor. Neoliebralist çevreler tepkinin yoğunlaşması üzerine şu bildik tekerlemeyi yaptılar; “insanlara anlatılmadan böylesi kararlr almak yanlıştı. Bu kararların neden gerektiğini iyice anlatmak gerekiyordu” diyorlardı. Ancak merkezi eksenden uzak olan çevreler ise konuyu direk Vahşi Kapitalist uygulamalara getirdi. Yapılan özeleştirmelerle yıkılan kamusal sosyal deyerlerin sosyal adaletsizlik yaratığını belirtiyorlardı. Yatırımları askeri ve yerleşim merkezlerine vermeleri, eldeki kamusal deyerlerin elden çıkarılmasıyla halkta yoksulaşmanın olduğunu anlatıyor. Tam bir Kapitalist analizler taplosu karşımıza getiriyorlar. Bu çelişkili yaklaşımlar sokakta şöyle yansıyor. İsrail protestolarında işkal altında kurulan yerleşimlerden ve dini kesimelrden katılım yoktu. Ancak orta sınıftan çalışana ve Yahudi arap yoksuları ortak paydaşlıkta protesto yapılıyor. İlk kez yoğun şekilde savaşın harcaması da sorgulanıyordu. Böylesi bir ayraç yaratıldı. Şimdi bazı geri adımlar atan İsrail hükümetinin yaptıklarının tepkilerinin devamı olup olmayacağı merak ediliyor.
Kapitalist kriz yaşanıyor. Sermaye krizi çözmekte başarısız ama en azından kalan son kamusal deyerelri de talan etme peşindedir. İsrail sadece ufak bir örnek. Ancak biraz farklı oluyor. İnsanlar sokakta protesto yapıyor. Pek de alışılan İsrail deyildir. Ama demek oluyor ki başka israilde vardır. Bakalım Orta doğu kriziyle oynanan oyunda en temel ülke İsrail nasıl bir yere kayacaktır?
Kısaca kapitalist sistemde yaşıyoruz. Her tarafı kriz üreten bir dönemden geçiyoruz. Borçlar, para dalgalanmaları, bölgesel sıcak çatışmalar, işkaller, yeni krizlerin de hem ekonomik hemde sıcak çatışma belirtileri şimdiden haberi ısınıyor. Sistem çözemediyi ama üretiği krizelri hafifletme adına da tetikliyor. Bazısı engelenemeyen, bazısı da tetiklenerek tam bir Kapitalist krizler döngüsünden geçmekteyiz. Buna arada gelen sistemi sorgulayan tepkiler de vardır. Onun için hem ayırtıcı hemde kavramak gerekir. Komşularımız Suriye ve israilde bize yetecek yanıtı veren gelişmeler bu nedenle doludur. Arada krizi kulanıp kazanmak isteyenler de fırsat bu fırsat diyecektir. İçeleştiğmiz Türkiye de ne yazık ki Yeni Osmanlı kafasıyla bu işe hevesli. Bunlar bizi kuşatırken arada gelen halk tepkileri de başka dünyayı en azından anımsatıyor. Tüm bunlar tek gerçekte buluşuyor: Kapitalist sistem krizde ve bunu hala aşamadı. Kriz ise tek başına çözülmez. Bunu deyiştirecek güç ise yine ezilen ve daha deyişik dünya talep edecek olan ezilenler olacaktır. Bunu da unutmayalım.