arşivAli SarıtepeİKİ NOKTA ÜST ÜSTE - Ali Sarıtepe
yazarın tüm yazıları:

İKİ NOKTA ÜST ÜSTE – Ali Sarıtepe

279 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

Genelkurmay başkanı ve kuwet komutanlarının istifa etmesi ile birlikte, Türkiye; tamamen açık bir şekilde yeniye imkanlar sunan bir kırılmayı yaşıyor.

İttihat ve Terakki’nin Osmanlıda yönetime egemen olmasıyla başlayan ve Cumhuriyetin kuruluş sürecinden son yıllara kadar etkinliğini arttırarak devam ettiren askeriye zihniyeti ve pratiklerinin toplamı; bugün Türkiye devletinin yeni yol almalarına arafe olmuş durumdadır.

Cumhuriyetin kurucu kadrolarından üniformalarını çıkarıp açık siyasete soyunanların dışında kalan ki büyük çoğunluğu kalmıştı, siyasette bir adım geride durarak mesleki yaşamlarını sürdürmüşlerdi. Kurucu kadroların önderlerinin siyasete atılmaları, yirmi yıla yakın genelkurmay başkanlığı yapan Fevzi Çakmak’ın gözetiminde ve Mustafa Kemal’in şahsında politikanın içinde daima var olmalarını ortadan kaldırmamıştı.

İkinci paylaşım savaşı ile birlikte Türkiye’nin kendisini batı ittifakı içerisinde konumlandırmaya çalışması, doğal sonucu olarak o dönemde bunun en iyi anlatımı olan NATO örgütlenmesiydi. Silahlı kuwetlerin kendisini geleceğe taşıma çalışması bir taraftan bu örgütlenmeye katılmayı talep ettirirken, diğer taraftan da kendi kadrolarından seçtiği personelleri ABD’ye eğitim almaya yolluyordu.

Silahlı kuwetlerdeki general yığılmalarından dolayı, yeni nesil subaylar esas olarak kıdemli albay rütbesiyle kadrosuzluktan emekliye sevk ediliyordu. Bu durum silahlı kuwetler içerisinde subay kadrolarında huzursuzluğa neden olurken, diğer yandan da eğitim alan ve silahlı kuwetlerin yeni doktrinler çerçevesinde yeniden şekillendirmeye çalışan ABD projelerinin gerçekleşmesini engellemekteydi.

1960 darbesinin aynı zamanda Albaylar Cuntası olmasının önemli gerekçelerinden biri de bu generallerin tasfiye edilmesiydi.

Dolayısıyla dönemin siyasi konjöktürü bir yana koyduğumuzda bunun da en az siyaset kadar değere sahip olduğunu görürüz.

Emir-komuta zincirinin parçalanması ve generallerin tasfiyeleri yapıldıktan sonra, silahlı kuwetlerin yeni örgütlenme şekli yaşama geçmeye başladı. Ordu evlerinin kurulması, OYAK –Ordu Yardımlaşma Kurumu- kurularak iaşe sorununu bu kurumun aracılığı ile giderilmesi, OYAK kurumunun maaşlardan yapılan kesintilerle hızla mali güç haline getirilmesi, OYAK ve buna benzer askeri kurumlara mali yükümlülük ve denetim yapılmamasının sağlanması, silahlı kuwetlere yönelik APY –askeri personel yasası- çıkarılması sivil yargı yerine askeri yargıda yargılanması düzenlemeleri yapılması. Kısacası; silahlı kuwetlerin toplumdan ayrıcılaştırılması için tüm adımlar atılmıştır.

İttihat ve Terakki’den beri kendisini devletle eşitleyen askeriye, 1960 darbesiyle birlikte kendisini yeniden üreterek, hem toplumdan ayrıcalıklı hale gelmiş ve hem de kendisini devletle eşitlemede daha etkin duruma gelmiştir.

1971 darbesi ile 60’tan miras aldığı orduda darbe tehlikesini tasfiye ederek, emir-komuta zincirini perçinlemiş ve Milli Güvenlik Kurumu –MGK-  yapılanmasının oluşturulmasını sağlatarak siyasetin ana aktörü haline gelmişti.

TC devletinin kuruluş yanlışları/hataları/handikaplarından dolayı; bölücülük-komünizm-şeriat üçlemesi ile siyaseti daima elinde tutmuştur. Dışa karşı bir örgütlenme olması gerekirken,o, içe yönelik bir örgütlenmeler yaratarak tahakkümünü sürdürmüştür.

1980 darbesinden sonra, özellikle Kürt Sorunu savaşının başlamasıyla birlikte silahlı kuwetler hayatı tamamen yönetir konumunu pekiştirmiştir. Kemalizm(!) ideolojisi yaratılarak, kendi egemenliklerini siyasette anlamlandırmaya çalışmışlardır.

Yönetmede aldıkları bu güç; NATO konseptinin kendilerine yaratmış olduğu imkanlar sonucuydu. Ülkenin siyasi kaderine her nokta vuruşları, önce NATO karargahı tarafından bilinmekte ve onay almaktaydı.

Varşova Paktının dağılması ve buralardaki siyasi iktidarların yıkılması ile birlikte NATO, karşıtının yok olmasından dolayı kuruluş amacını yenileyerek yola devam etmek durumundaydı. Dolayısıyla eski örgütlenmelerin tasfiye edilmesi ve dönüştürülmesi sonucu olarak derinNATO/gladyo/kontrgerilla örgütlenmeleri en alt noktaya kadar geriletildi.

Bu dönem, Türkiye’de Kürt savaşının en yoğun dönemine denk düştü. Derin NATO/Gladyo/Kontrgerilla operasyonunun yapılmadığı tek ülke Türkiye kalmıştı.

Yeni NATO konseptine uymayan bu durumunu alt sınırlara çekmeye yanaşmayan silahlı kuwetler, Milli Güvenlik Konseyi sekreteri Tuncer paşanın ağzından: “Türkiye, kendisinin de içinde yer aldığı Rusya-Çin-İran ittifakı yaratılmalıdır.” düşüncesini sesli anlatmaktan kendini alıkoymamıştır.

Türkiye’nin AB projesi, ABD’nin Türkiye’ye İslami devletler ve Türki Cumhuriyetlerde biçtiği rol ve G20 ülkeleri konseptine uyabilmesi için; en büyük tıkaçlardan olan silahlı kuwetlerin eski konseptinin değiştirilmesi gerekiyordu. Ve bunun olabilmesi içinde değişime ayak direyen odakların tasfiye edilmesi gerekiyordu.

İnternet darbeleri, post modern darbeler ve darbe planlama ve örgütlenmeleri bu yeni süreci ısrarla görmemenin sonucudur. Bu direnmelerine ABD ve AB’den destek görmemeleri ve yeni NATO konseptine aykırı durumlarından dolayı; bu anlayış ve unsurlar tasfiye olmaktadır.

Bugün, bu tasfiyeler yapılırken; hem hukuk kullanılır duruma getirilmiştir ve hem de hukukun yarattığı imkanlardan; bir zamanlar hakimiyetlerini sağlamak için oluşturmuş oldukları ordunun merkezi yönetmelikleri çalıştırılarak süreç tamamlanmaya çalışılmaktadır.

Silahlı kuwetler; kendisini devletle özdeşleştiren halinden, devletin bir kurumu olma haline geçiş sürecini yaşıyor.

Sorun budur.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin