Havalar iyice ısındı. Isınmak ne demek; Resmen kaynıyoruz. Sadece havalar olsa iyi. Siyaset de etrafımızı kuşatılmış şekli ile oldukça kaynıyor. Belli olan artık bildik yerde olmayacağın-mız gerçeği oluyor. İster Kıbrıs’ı ister bölgeye bakın gelişmeler oldukça kaoslarla el yordamıyla yol bulma çıkmazında bulunmaktayız. Orta doğu çöl fırtınasından tutun Kıbrısta artık bildik Kıbrıstan kayan zeminde yaşıyoruz. Yaşıyoruz yaşamaya; Ancak gelin görün ki bunu doğru dürüs yazan çizen veya konuşan da yoktur. Güneyde artık geneleseleşen kriz açıklamaları veya kuzeyde artık Beyaz Yeşil kartlarla nasıl direk nufusal değişimin kendisi yaşanıyor. Bir de şu kandırmaca sözler de durmadan tekrarlanıyor; “iki toplum lideri görüşüyor. Oldukça iyi mesajlar veriyorlar”. Haydin bakalım nerden başlamalı?
Yaz bu kez bir başka geçiyor. Sadece iklimler bozulup ısılar değil etrafımızdan bize oldukça çalkantılarla başka ısılarda buharlaşma aşamasına geldiler. Bunların hangisini yazayım? Üstelik önemli paradoks da vardır: Kimsenin çoğu konuda konuşma niyeti veya bilgisi de yoktur. Brakın ilgisizleri; Konuyla ilgileniyorum söylenticileri dahi konudan oldukça uzak. Oysa tekrarladığım gibi oldukça kaynayan olaylarla artık burası bildik burası olarak kalmayacak. Tek tek olayları anlatma yerim olmaması nedeniyle bu hafta sizi şöylkesine Kıbrıstan Orta doğuya bir siaysal geziyle kısaca olanlardan söz edecem.
Kıbrısta taşlar oynuyor. Kuzeyde sistem kendini yeniden üretme adına ve direk dış sermaye veya içeleşen Türkiye gerçeğine daha kalıcılaştıracak net tartışmasız adımlar atılıyor. Öğretmen akademisi son kararlar ve nufusu tetikleyip daha yasal kılma adına “beyaz yeşil kart” uygulamaları başladı. Artık burada değil direk Türkiye yetkilileri yeniden oluşturdukları idolojik siyasal hedflerle açıklama yapıyorlar. Tabi çaktırmadan sermaye yerleşkesi de artıyor.Güneyde ise artık bildik yapı kalmıyor. Direnilen yapıya özelikle Yunanistan ekonomik krizi, uluslar arası sermaye örgütlerinin direk tavırları ve sanki ne güzel tuhaf tesadüf gibi oluşan patlamayla yaşanılan yıkımlar hepsi bir anda işleyen yapıyı altüst yaptı. Ekonomide ve siayset ekseninde kriz ve belirsizlik öne çıktı. Bir çok kelimeyle resmi anlatılar yapılırken, bazıları resmen bilinmesine karşın söylenmiyor. Böylesi paradoks yaşanıyor. Belli olan karma ekonomik örneği ve Akel yönetimi yıkılmakta ve Kıbrıs ismi krizlerle anılma aşamsında oluyor. Bunlar olurken de en ironik açıklamalar da güldürüye adaydır: “iki toplum lideri çözüm için görüşüyorlar”. Bu dahi handikap oluşturuyor. Hem yetkileri sınırlanaıp sorgulanan, resmen Kıbrıs için başkaları hesaplarını öne çıkarırken, tüm yük iki lidere veriliyor. Dahası tüm koşulları size tekrarlayacak en iyimser insanlar dahi, dönüp kendielrini yalanlarcasına da bunları cesaretlendirip çözüm bulacaklarını vurgularlar. Tabi hangi çözüm ilkesi hiç seslendirilmek istenmez.
İçseleştiğimiz Türkiyede ise artık AKP devlet içindeki hakimiyetini resmen ilan ediyor. Son general istifalarında gayet doğal karşılanması ve piysaların dahi hiç olumsuz tepki vermemesi bize egemen oligarşik yapıdaki din piyasal kardeşleşmenin devlet içi tamamlanmasından haberdar yapıyor.Başlayan çatışmalar ve ölüm haberleri ise bizi gelişmeleri dikaktle ele almamızı gerekrtiren zemin haline getirdi. Tabi kimse bunun umurunda dahi değildir. Elbet tüm bunları Türkiyenin bizim içsel gerçeğimizden ve orda doğu model olma açıklamalarından koparmamak gerekir.
Suriye doğu komşumuzda ise korkunç bir taplo ile karşı karşıya bulunuyoruz. Bir yanda diktatör Esat yönetimi diyer yandan artık neyin nerede olduğu çelişkleriyle muhalefet çizgileri artık kan gölü ile büyümektedir. Devletin baskıları bir yanda, öte tarafta Amerikan Fransız elçilerinin dahi katıldığı siyasal taplo ve muhalefet çeşitlilikleri ama hala liderlik belirsizlik zemininde kimin nerde başilatılma bilgisizlikleri ile akıp gidiliyor. Belli olan Suriyenin özelikle Hamaya giden Amerikan Fransız elçilik mensuplarına karşı çıkmasından sora emperyalistlerin Esatsız Suriye çizgisine kaydıklarıdır. Hatta şimdilik söylenmese de aslında Suriye kayışla özde Lübnandaki Hizbulah hareketinin direncinin kırılmasını da istemektedirler. Yeni bir siyasal seçenek de Suriye zayıflaması ile ve Türkiyenin alacağı rol sonucu Türkiye İsrail ekseninin daha açıkta oynama koşulları da artacaktır. Türkiye Suriye ekseniyle siyasal kendine göre övünme alırken, İsrail de otoriter komşusunun gelecek kırılmasını yapacak Türkiye sayesinde daha rahatlayacağı Orta doğuya ulaşacaktır.
Madem İsrail dedik; Birkaç önemli söz edelim. İsrailde hepimiz biliriz ki giderek din ve ırkçılık siayseti daha bir güçlendi. Bundan dolayı hem yerleşim kurma hemde içteki diyer azınlıklara daha da yasal baskılar yaptılar. İsrail böylesine katı kuralarla adeta meydan okurken kendi halkında bazı terslikler de yaşadı. Son petrol zammı ve gıda konusundaki kararlar halkı sokaklara döktü. Gösteriler haftalarca sürdü. Buna grevlerle de destek verildi. “Görüşmem” duruşunda olan İsrail hükümeti sonuçta görüşmesede zammı geri aldı. Buna benzer başka kararlarda verildi. Burda çok önemli mesaj şudur. Halk tepkisini sokakta gösterdi. Gösteriler yapıldı ve grevler ondan sora geldi. Öyle bir ufak zamanda birkaç sözle kalınmadı. Bu direnç en acımasız İsrail hükümetini dahi görüşmesede kararlarını gözden geçirmeye zorladı.
Etrafımızdaki ısıya uyup gezmek istedik. Turislik gezi deyil siyasal gerçek anlatmak istedik. Makale sınırlı. Yalnız eklemeden olmaz: Lipyada hani şanlı denilen ve Türkiyede dahi toplantıları yapılan muhalefet var ya: Biz derdik ki bunlar belirsiz ve çelişkili olmaktadır. İşte hafta sonu bu şanlı ve sistemin desteklediği kesimin askeri lideri vuruldu. Bize demokrasi ve özgürlük için yuturulan Natonun bonbalarının yağdırdığı Lipyadaki oyunun beklide arayıp da bulamyacağımız bir gelişmesini sundu.
Mısırda devrimin devamı için sokağa çıkan kesimelrin karşısına dincilerin liberalerin çıkarılmasıyla oluşan parçalanma da değinmeden olmaz. Bunlara daha ekleyecek etrafımızı ısıtan olay çok. Ama bunlar sadece tek yanıt veriyor. Orta doğu kaygan koşularında artık eski bölge ortamı kalmıyor. Yeni sınırlar yıkımlar ve düşmanlıklarla sermaye kazandıkça daha acımasız sömürü sürecektir. Sermaye ekonomisi ve genelde kapitalist yapı bize şunu hep öğretti: “Dün dostunuz yarın düşmanımız olursunuz”. Çoğu bu günlerde suçlanan kesim dün sistem için çok insan canı yaktılar. Ama şimdi filimdeki rolu bitip emekli olan sanatcı gibi bunlar tertipleniyor. Elbet her tertiplenme de yapanın kuralalrına göre yapılır. Sistemin işleyen makinesi de böyle. Bakalım ısınan hava yumuşayınca altından ne çıkacak?