ÖDP: TAYYİP ERDOĞAN’IN KIBRIS “ÇIKARMASI”
Genel Başkan Yardımcısı Haydar İLKER imzalı açıklama şöyle:
Ankara merkezli dayatılan neo-liberal sömürü politikalarına ve Kıbrıs’ın cemaatler eliyle kuşatılmaya çalışılmasına karşı halkın tepkisi polis marifetiyle bastırıldı. Sendikalar basıldı, sendikacılar gözaltına alındı, eylemler engellendi. Anlaşılıyor ki ‘ileri demokrasi’ de Tayyip Erdoğan’la birlikte gezdiriliyor!
Tayyip Erdoğan’ın ‘yavru vatanı koruma’ retoriğinden ibaret milliyetçilikle yoğrulmuş çürümüş statükocu siyaseti yeniden gündeme getirmesi, NATO ve ABD için stratejik önemi olan Kıbrıs’ın elde tutulması meselesinden başka bir anlamı yoktur.
Kıbrıs halkı ise kendi geleceğini kendisi tayin etmek için mücadele etmektedir ve bu talep haklıdır. Kıbrıs’ı Kıbrıslılar yönetmelidir. Kıbrıs halkının kendi geleceğini tayin mücadelesiyle, emekçilerin güvencesizliğin yaygınlaştırılmasına dönük politikalarına karşı yürüttüğü mücadele ile dayanışma içerisinde olmaya devam edeceğiz.
Kıbrıs’ta AKP’nin neoliberal politikalarını ve baskılarını protesto eden emekçilerin Hopa direnişine gönderdiği devrimci selamın sıcaklığı ile Kıbrıs halkını selamlıyoruz.
DİSK: “Erdoğan’ın yeni rejimi Kuzey Kıbrıs’a sıçradı”
DİSK İstanbul temsilciliği bir basın bildirisi yayınlayarak KKTC’de dün yaşanan olaylar ve AKP hükümetinin yaptıklarını değerlendirdi. Açıklamanın tam metni şöyle:
Başbakan R. Tayyip Erdoğan’ın Kuzey Kıbrıs’a ziyareti “ileri demokrasi-yeni rejim”’in karakterini bir kez daha göstermiştir. Ülkemizdeki herhangi bir muhalefet gösterisine dahi tahammülü olmayan yeni rejim, aynı faturayı Kuzey Kıbrıs’lı emekçilere de çıkarmıştır; protesto gösterilerini düzenleyenler baştan suçlu ilan edilmiştir. Akabinde KTAMS ( Kıbrıs Türk Amme Memurları Sendikaları ) binası basılmış; aralarında sendika yöneticilerinin de bulunduğu 8 kişi gözaltına alınmış, KTAMS Başkanı Ahmet Kaptan ile birlikte 7 kişi polisin saldırısı sonucu yaralanmıştır. Akabinde Ercan Havaalanı’nda Hava-Sen’in çadırlarına yoğun bir biçimde saldırılmış, sendika üyeleri ve yöneticileri göz altına alınmış ve 60 kişi yaralanmıştır. Ayrıca AKP yandaşı internet çeteleri de Kuzey Kıbrıs Sendikalarının resmi internet sitelerine elektronik saldırı düzenleyerek gelişmelerin kamuoyuna yansımasını sabote etmeye çalışmışlardır.
Yeni rejimin 20 Temmuz yıldönümünde Kıbrıs’a yaptığı çıkartma; kumarhane açılışı (Başbakan’ın açılışını yaptığı Noah’a Ark-Nuh’un Gemisi oteli, Ortadoğu’nun en büyük kumarhaneleri arasındadır), Kıbrıs halkını aşağılama, emekçilere saldırı, sendika üye ve yöneticilerine gözaltı olarak sonuçlanmıştır.
Kuzey Kıbrıs halkı ve emekçileri ülkelerine gericilik, kirli ekonomi ve şiddet getiren AKP hükümeti ve onun yandaşlarına karşı durmaktadır. Kıbrıslı kardeşlerimiz en doğal hakları olan; özgür, eşit ve bağımsız bir yaşam sürmek istemektedirler. Bu doğrultuda geliştirdikleri mücadele haklı ve meşrudur.
Kıbrıs emekçilerine yapılan saldırıyı protesto ediyor, gözaltına alınanların serbest bırakılmasını talep ediyor ve Kıbrıs sendikalarıyla dayanışma içinde olduğumuzu ilan ediyoruz.
KTÖS
KTÖS Yürütme Kurulu tarafından yapılan açıklamada, Kıbrıs Türk Amme Memurları Sendikası (KTMAS) Merkez Binası’nda, Hamitköy Çemberi’nde ve eski Kıbrıs Türk Hava Yolları binası önünde dün yaşanan olayları kınadı.
“KTAMS önündeki olayda iki kişinin tutuklandığı, Hamitköy Çemberi’nde eylemcilerin bölgeden zorla uzaklaştırıldığı ve KTHY çadırında eylemcilere saldırıldığı” iddia edilen açıklamada, “Şiddet karşısında suskun kalmayacağımızı, görüntülerden tespit ettiğimiz polislere, Polis Teşkilatı yetkililerine, UBP Hükümeti’ne ve Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı, yerel mahkemeler ve uluslararası alanda hakkımızı arayacağımızı belirtiriz…” denildi.
Açıklamanın tamamı şöyle:
Adanın kuzeyinin siyasi ve ekonomik olmanın yanında askeri olarak da,Türkiye makamlarının kontrolü altında olduğu, Polis Teşkilatı’nın, 19 Temmuz tarihinde eylemcilere öldüresiye yapmış olduğu saldırı ile bir kez daha anlaşılmıştır.
Kıbrıslı Türkleri korumak safsatasıyla kurulan Polis Teşkilatı, Kıbrıslı Türkleri öldürecek bir silah konumuna bürünmüştür. Polis Teşkilatı, UBP ile işbirliği içinde, Kıbrıslı Türklere her fırsatta hakaret eden ve bizim için bir kuruşluk değeri olmayan R.T.Erdoğan’ı protesto etmek isteyen herkese, pankart açan her Kıbrıslı Türk’e acımasızca vurmuş, olayları Nazi döneminden kalma bir bilinçl,e provoke etmek için elinden geleni yapmıştır. 19 Temmuz günü KTAMS binasında, Hamitköy çemberinde ve KTHY önünde yaşadıklarımız faşizmin devlet eliyle örgütlenip, kendi vatandaşına nasıl saldırdığının açık bir kanıtıdır
Polis teşkilatı edindiği işbirlikçi görev karşısında KTAMS binasında Devrim Barçın ile kadın polis olmamasına rağmen, tacize ede ede Ayça S.Çıralı’yı tutuklamış, Hamitköy çemberine eylemcileri sokmayarak, vatandaş olmayan TC kökenlileri getirip yerleştirmiş, Sn.Erdoğan’ın protestoları görmemesi için tüm faşistliğini kullanmıştır. 19 Temmuz gecesi, KTHY çadırı önündeki polisin saldırısı ise bizlere Ruanda’daki olayları anımsatmıştır. KTHY çadırı önündeki tutuklamalar ve yaralanmalar tam bir vahşettir. Eylemcilere, gençlere ve kadınlara acımadan, sebebsiz, taammüden adam öldürür gibi vurulmuştur. Tüm bu vahşete karşın, Sn.Turgay Avcı, Sn.Eroğlu ve Boşbakan İrsen Küçük’ün açıklamaları tam bir provakasyondur. UBP Hükümeti’nin olaydan zevk alır gibi bir tutum sergilemesi ise, sadistlik örneğidir.
“Sizi Rum Paramiliter örgütünden biz kurtardık” diyenler, 20 Temmuz gününün arifesinde sizi biz kurtardık, biz öldürürüz” mesajını vermiştir. Hatırlatırız ki papazın ordusuna boyun eğmediğimiz gibi, imamın ordusuna da boyun eğmeyeceğiz.
AİHM kararına göre, adanın kuzeyinde yaşanan herşeyden Türkiye Cumhuriyeti’nin sorumlu olduğunu hatırlatırız. Polis Teşkilatı’nın, AKP ve UBP ile işbirliği içerisinde, sistematik olarak AB vatandaşı eylemcilere uyguladığı şiddet karşısında suskun kalmayacağımızı, görüntülerden tespit ettiğimiz polislere, Polis Teşkilatı yetkililerine, UBP Hükümeti’ne ve Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı, yerel mahkemeler ve uluslararası alanda hakkımızı arayacağımızı belirtirken, eylemcilere ve örgütümüze yapılan faşist saldırıyı kınadığımızı tüm kamuoyu ile paylaşıyoruz.
Basın – Sen: “Polisin önemli bir kısmı ‘çapulcu’ gibi davrandı”
Basın Emekçileri Sendikası Başkanı Kemal Darbaz, yayınladığı basın açıklamasıyla son dönemdeki polisin basın emekçilerine yönelik tutumunu protesto etti. Açıklama şöyle:
“KKTC Devletini” temsil edenler, “20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramında” bir kez daha çuvalladı.
Günler öncesinden başlanarak hazırlıkları yapılan, “20 Temmuz 2011 kutlamaları”, devlet tarafından, kara bir gün olarak tarihe kaydettirildi. Dün yaşananlar, insan hakları, hukukun üstünlüğü ve benzeri evrensel değerlerin, bir kez daha ayaklar altına alınmasının resmidir.
Sadece düşüncelerini ifade etmeye çalıştıkları için dövülen, yerlerde sürüklenen, şiddete maruz kalan ve tutuklanan insanlarımız, tüm halkın şahitliğinde devletin zulmünü yaşadılar. Ayni şekilde halkın gözü, kulağı, sesi olan basın emekçileri de, yaşananların halka ulaştırılmasını istemeyen zihniyetler tarafından şiddete maruz bırakıldılar. Gazetecilerin boğazları sıkıldı, yerlere savruldu, kameralarına, fotoğraf makinelerine el konulmaya çalışıldı. Bizler, devleti temsil edenleri, polisin davranış biçimleri konusunda uyardıkça, onlar bildiklerini yapmaya devam ettiler/etmektedirler.
Bugün artık ortada, meşruluğunu yitirmiş bir devlet mekanizması vardır. Kolluk güçlerine, kendi insanlarını dövdüren bir devlet. Bunun açıklanabilecek hiçbir yönü olamaz. Asayişi sağlamakla görevli polislerin önemli bir kısmı “çapulcu” gibi davranmış ve zevk alırcasına insanlarımıza zulüm uygulamıştır. Özellikle son dönemlerde ve birçok vukuata imza atan çok sayıda polis görevlisi, dün itibarı ile bunlara bir yenisin daha eklemiştir. Amaçlanan, halkın arasına dolaşamamak veya halkın arasında yalnız yaşamaksa bilinsin ki, tecrit sürecini kendi elleriyle başlatmışlardır.
Kıbrıs Türk halkı, yaşananlar karşısında soğukkanlılığını korumaya devam ediyor. Ancak bu soğukkanlılık, hiç kimseyi yanıltmamalıdır. Bugün için öfkesini dizginleyen yüz binlerin, önümüzdeki günlerde nasıl davranacağını kimse kestiremez. En azından tarih bunu işaret etmektedir.
Polisi kendi halkının üzerine saldırtanları ve İnsanlarımızın üzerine aç kurtlar gibi saldıranları şiddetle kınıyor, haklarında derhal soruşturma başlatılmasını ve adalete teslim edilmelerini talep ediyoruz.
Basın Emekçileri Sendikası olarak, bir kez daha altını çizerek haykırıyoruz; Ne Kıbrıs Türk halkını ne de onun gözü, kulağı, sesi olan Basın Emekçilerini susturmaya gücünüz yetmeyecek. Halka hizmet etme misyonunu devam ettiren basınımız, her geçen gün büyüyecek, güçlenecek ve bu ülkede yaşanan pislikleri halkın takdirine sunmaya devam edecektir.
Hiç unutulmasın, günün sonunda takdir, Namuslu Kıbrıs Türk halkınındır ve namuslular, en az namussuzlar kadar cesur olmaya devam etmelidir.
GÜÇ-SEN: Bıçak kemiği de kesti
GÜÇ-SEN Başkan Memduh Çeto’nun açıklaması şöyle:
Kuzey Kıbrıs’ta halkı temsil etmek ve sorunlarına çözüm bulmak adına seçimlere katılan ve seçilen partiler bu güne kadar halk tarafından en yüksek oyu almalarına rağmen iktidar olamamışlardır.
İktidar olmayan bu partiler Kıbrıslı Türklerin yok oluşuna imkan tanıyan uygulamaları yaparak da ‘’İşbirlikci Yönetici’’ olduklarını her dönemde ispatlamaktan çekinmedikleri gibi hicap da duymamaktadırlar.
Kuzey Kıbrıs’ta ‘’Barış ve Özgürlük Bayramı’’ olarak kutlanan günde Sendikamız GÜÇ-SEN’inde içinde yer aldığı Sendikal platform’un öncülüğünde Özgür İradeleri ile bir araya gelmiş kişilerin yaşadıkları coğrafyada ‘’Barış ve Özgürlüğün’’ olmadığı ve BM gözetiminde yapılan görüşmelerin kısa bir sürede sonuç vermemesi sonucunda da Kıbrıslı Türk varlığının yok edileceği olasılığının giderek artığını vurgulamak adına gerçekleştirdiği haklı eylemine ‘’Faşizm uygulaması olan’’ polis gücünün kontrolsüz kullanmasını şiddetle protesto eder ve kendi halkına karşı bu kadar acımasızca şiddet uygulanması emrini verenleri de kınıyoruz.
GÜÇ-SEN; Kuzey Kıbrıs’ta ilklerin yaşandığı İnönü Meydanında ve Meclis önünde onbinlerce Kıbrıslı Türk’ün 28 Ocak, 2 Mart, ve 7 Nisan’da Sendikal Platform’un İlkeleri çerçevesinde vermiş olduğu onurlu mücadelenin ilgili kişilerce iyice anlaşılmasını bir kez daha vurgular.
28 Ocak’ta İnönü Meydanında onbinlerce Kıbrıslıtürk tarafından onaylanan Sendikal Platform’un İlkelerinin Üçüncü Maddesinde ‘’ Kıbrıs sorununun kısa sürede Birleşmiş Milletler kararları temelinde çözümüne ve Kıbrıslı Türklerin uluslar arası alanda yerini almasına destek verir.’’ denmektedir.
Halkımızın o meydanda bilinçli ve anlamlı olarak onayladığı bu maddenin T.C. Başbakanı Recep T. Erdoğan tarafından ‘’ Kıbrıs’ta yeni ortaklığın, BM Güvenlik Konseyi kararlarında tanımlandığı şekliyle siyasi eşitlik temelinde, TEK ULUSLARARASI KİMLİĞE sahip bir federal hükümet’’ olması şeklinde vurgulanması, şakşakçı, ve vizyonsuz politika güden ‘’Sanal’’ UBP hükümeti’ne en güzel cevaptır.
Kıbrıslı Türkler ‘’ Toplumsal Varoluş’’ mücadelesinde şark kurnazlığı ve Bizans politikasına geçit vermeyecektir. Çünkü 2004 yılındaki referandumda barışa ve uzlaşmaya %65 ‘’EVET’’ diyenler ‘’Faşizm’’ baskısına maruz kalırken, ‘’HAYIR’’ diyen UBP’sinin mensupları Şakşakçı ve Yalaka siyaseti yaparak koltuklarını koruma peşindeki hayalinden vazgeçsinler. Çünkü zamanı gelince halkımız bu zihniyeti ‘’Çöplüğe’’ gömecektir.
Bu onurlu mücadelede ister ülke içinde ister Kıbrıs ile ilgili uluslararası mercilerin tümü, Kuzey Kıbrıs’taki halkının sesine kulak vermezler ise ülkede oluşacak kaosun sorumlusu olarak adlandırılacaklardır.
Kıbrıs’ın kuzeyinde ‘’Barış ve Özgürlük’’ istenmektedir. Siyasi şovlara halkımızın karnı toktur.
“Bıçak kemiği de kesti”
İnsan Hakları Vakfı: “19 Temmuz’da yaşananlar kara bir leke…”
Kıbrıs Türk İnsan Hakları Vakfı (KTİHV), 19 Temmuz’da Kuzey Kıbrıs’ta yaşanan olayları “insan hakları açısından kara bir leke” olarak niteledi. KTİHV, “İfade özgürlüğü, gösteri özgürlüğü, düşünce özgürlüğü, işkence yasağı ve kişi özgürlükleri hakkı hiçe sayılmıştır” dedi.
Konuyla ilgili yazılı açıklama yapan KTİHV Hukukçusu Ceren Göynüklü, Kıbrıs Türk Amme Memurları Sendikası’ndaki pankartın zor kullanılarak alınması, Hamitköy’de eylem yapılmasına izin verilmemesi ve KTHY önünde toplanan göstericilere karşı güç kullanılmasının insan haklarına saygı gösterilmeyen diktatörlüklerde yaşanabilecek olaylar olduğunu kaydetti.
Kuzey Kıbrıs’ta farklı seslerin duyulmasına tahammül edilmediğini kaydeden Göynüklü, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin ifade özgürlüğünü, “sadece olumlu karşılanan ya da kimseye saldırgan gelmeyen ya da insanların kayıtsız kalabildiği bilgi ve fikirler değil; saldırgan gelen, sarsıcı nitelik taşıyan ya da rahatsız eden fikirler de demokratik toplumun vazgeçilmez özellikleri olan çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gerekleridir” şeklinde tanımladığını belirtti.
Göynüklü, ifade ve kişi özgürlüklerinin ihlaline çok önceden başlandığını kaydederek, “Daha önce hücrelerde tutuklulara uygulananlar artık sokaklarda da uygulanmaya başlanmıştır. 19 Temmuz’da yaşanan şiddet olaylarının sorumluları yargılanmadığı takdirde işkenceye göz yumulmuş olacak ve işkenceciler daha da güçlenecektir” şeklinde devam etti.
Lefkoşa Barosu, eylemcilerin polis tarafından darp edilmesini kınadı
Lefkoşa Mahalli Barosu Başkanı Av. Erdaş Erbilen, KTAMS ve KTHY çadırı önünde “polis terörü” yaşandığını kaydetti ve birçok vatandaşın acımasızca darp edildiğini belirterek, bu durumu kınadı.
Erbilen yazılı açıklamasında, gerek KTAMS, gerekse KTHY çadırı önünde vatandaşın kameralar önünde aleni bir şekilde darp edildiğini belirtti.
“KKTC’nin hala daha hukuk devleti olduğuna inanmak istediklerini” ifade eden Lefkoşa Barosu Başkanı Erbilen, “birtakım kendini bilmez polislerin yaptıklarını tüm polis teşkilatına maletmek de istemediklerini” kaydetti.
Bu kadar aleni bir suça karşı herhangi bir işlem yapılmaması halinde vatandaşların hukuk kurallarına uymasının mantıksız olacağını belirten Erbilen, asayiş ve iç barışın sağlanması için polis teşkilatını göreve davet etti.
Erbilen açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
“Birçok olayda failleri kamera görüntüleriyle derhal tespit edip işlem başlatan polisin, özellikle KTHY önündeki eylemde tüm televizyonlar tarafından yayınlanan görüntülere dayanarak aleni bir şekilde orantısız güç kullanarak suç işleyen, kimliği şimdiye kadar tüm halk tarafından tespit edilen bazı polisleri derhal tutuklayıp cezai işleme tabi tutmadığı taktirde halkın tepkisinin anarşiye varacak şekilde olabileceği aşikardır.”
Belediye Emekçileri Sendikası’ndan UBP ve polisin tavrına kınama
Belediye Emekçileri Sendikası (BES), geçtiğimiz gün yapılan eylemlere güç kullanılması nedeniyle Ulusal Birlik Partisi (UBP) ve emniyet güçlerini kınadı.
BES Başkanı Birtan Aktolga yaptığı yazılı açıklamada, KTAMS binasında gerçekleşen olaylarda polis güçlerinin saldırgan davranışlar ve aşırı güç sergilediğini belirterek, polisin asıl amacının pankartı indirme değil Sendikal Platform üyelerini korkutma ve sindirme olduğunu savundu.
BES Genel Sekreteri Ayça Soygür Çıralı ve KTAMS Örgütlenme Sekreteri Devrim Barçın’ın gözaltında tutulmasını da eleştiren Aktolga, “Ülkede demokrasi olduğunu iddia eden UBP hükümetinin bir sendikanın özel mülküne astığı bir pankarta bile tahammül edemediği bir ortamda, bunun demokrasiden çok faşizme benzediğini söylemek yanlış olmaz” dedi.
Tüm dünyada ülke liderlerinin başka ülkeleri ziyaretinde lehte olduğu gibi aleyhte de gösteriler yapıldığını ifade eden Aktolga, şu ifadelere yer verdi:
“Kuzey Kıbrıs’ta AKP’ye destek vermek için tüm UBP teşkilatları tüm devlet olanaklarını sonuna kadar kullanmıştır. Diğer tarafta ise devletin emniyet güçleri aleyhte gösteri yapmak isteyen parti, sendika ve sivil toplum örgütlerini zor kullanarak dağıtmıştır. Kadın göstericilere bile hiç çekinmeden şiddet uygulayan polis güçleri yine akla mantığa sığmayan nedenlerle demokratik gösteri yapmak için KTHY çadırına gelen göstericileri rastgele tutuklayarak emniyete götürmüştür. Eğer UBP yetkililerinin demokrasi anlayışı buysa bunun bir devlet eliyle şiddet olduğunu bir kez daha herkese hatırlatmak isteriz.”
KTOEÖS, Erdoğan ziyaretinde yaşanan olayları yargıya taşıyor
Kıbrıs Türk Orta Eğitim Öğretmenler Sendikası (KTOEÖS), Türkiye Başbakanı Recep Tayip Erdoğan’ın KKTC ziyaretini protesto etmek isteyen eylemcilerle polis arasında yaşanan olayla ilgili yasal süreç başlatacağını açıkladı.
Sendika konuyu ayrıca Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne kadar götüreceğini bildirdi.
KTOEÖS Genel Sekreteri Mehmet Taşker başkanlığındaki yönetim kurulu üyeleri sendika toplantı salonunda basın toplantısı düzenleyerek, Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın KKTC ziyareti sırasında yapılan protesto eylemlerinde, eylemcilerle polis arasında yaşanan olayları değerlendirdi.
Taşker, 19 Temmuz tarihinin ülkede birçok şeyi değiştirdiğini, ülkede yeni bir sürecin başladığını ve bugünü dönüm noktası olarak değerlendirdiklerini söyledi.
Türkiye Başbakanı Erdoğan’ı ve Erdoğan’ı destekleyenleri eleştiren Taşker, polisin de “Anayasal hakları çiğneyerek sendikalara ve eylemcilere saldırdığını” öne sürdü.
Polislerin, vatandaşların ve sendikaların Anayasal hakları ve demokrasi gereği olan eylemler sırasında yaptığı saldırılarla ilgili suç duyurusunda bulunacaklarını ve yargıya gideceklerini ifade eden Taşker, ayrıca polislerin sendikalar üzerinde bulunan pankartları da bina dışından izinsiz topladığını savundu.
Bu konuları gerekirse AİHM’e kadar götüreceklerini, hastaneden darp raporu alacaklarını ve bunları da yargıya taşıyacaklarını belirten Taşker, ayrıca “Erdoğan gelecek” diye ülke genelinde 3-4 günde temizlik yapılmasını da eleştirdi.
KTOEÖS basın açıklamasını ise Eğitim Sekreteri Ozan Çoli okudu.
Çoli, 19 Temmuz’da KTAMS binasında başlayıp Hamitköy çemberinde sürdürülen ve KTHY önünde devam eden eylemleri polisin orantısız güç kullanarak engellemeye çalıştığını savunarak, bunu “örtülü ve ideolojik bir saldırı” olarak nitelendirdiklerin söyledi.