yaklaşımlarAlpay DurduranÖzelleştirme denilen saldırılarda rezil durum ortaya çıkıyor – Alpay Durduran
yazarın tüm yazıları:

Özelleştirme denilen saldırılarda rezil durum ortaya çıkıyor – Alpay Durduran

279 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

DAÜ gibi çok önemli bir yerde yapılanlar UBP ve ondan sonra hükümette yer alanların gafletleri ayan beyan ortaya saçılıyor.

Başbakan olduğu sanılan Küçük bir bilgisi olmadığını iddia ediyor. Lakin gene de ortada üniversitenin orta ve ilk öğretim kısmının Doğa Koleji’ne kiralanması hakkında bir protokol olduğu açıklanıyor ve rektör bunu savunuyor. Bir protokol varmış ve Doğa koleji bir şirket kurtarsa o protokol yürürlüğe girecekmiş diyor.

Bunlar olurken kamu görevlileri yasa tasarısı meclise sunulmuş bulunuyor ve bunun bir reform olacağı müjdeleniyor. Ancak taslaktaki yasa da yürürlükte olandan sadece memurlara başarılı, vasat ve başarısız gibi bir değerlendirme görevi vermekten öteye geçemeyen bir düzenlemeden başka sadece hak kısıtlaması öneriliyor.

Amaç gene devletin mali yükümlüğünü kısmak ve siyasi baskı yapma olanaklarını arttırmak. Çağdaş bir yönetim anlayışı ortaya konulmuyor.

Çağdaş bir reformda tam bir iş tanımı olmalı ve iş yüküne göre personel sayısının saptanması için ilgili personelin görevlendirilmiş olması ve onların çalışması sonucunda yeni personel ve idari birimlerin ortaya çıkması sağlanmalıdır. Bir bakanın personel ihtiyacı varmış gibi atama yapılmasını sağlamasına izin verilmemelidir. Amirlik en iyi tanımlanması ve sorumluluğu ve denetimi yapılmış bir makam olmalıdır. Askerde olduğu gibi ast üst saptayıp işi bitirmemelidir.

Önümüzde ise şişirilmiş kadrolar olduğu, atandığı yerde değil başka yerlerde çalışanlar olduğu, çoğu dairede bir müdür bir de katibin olduğu ve binlercesinin yapacak bir işi olmadığı herkesçe bilinmektedir. Onun için reform yasası bu soruna yanıt vermelidir. Fakat bu yanıt yoktur. Bir bakanın veya bir akıllı adamın eski yasadan daha iyi bir yasa yapmakla görevlendirilmesi saçmalıktan başak bir şey değildir. İngiliz uzmanlar durumu inceleyerek bir rapor sunmuşlar ve reform yapılması gerekliliğini saptamışlardır. Bu raporda da reform için ne yapılması gerektiğini incelemek istediklerini ve fırsat verilirse bunun için gerekli işleri göstermek istediklerini bildirmişlerdir ama buna itibar edilmemiştir.

Şimdi UBP hükümettedir ama eski CTP hükümeti birkaç kez altı ayda, yıl sonuna kadar gibi limitler koyarak reform yapacaklarını açıklamıştır. Gene de yapmamıştır. UBP ise reformdan vazgeçmiş reform diyerek yeni bir yasa hazırlatmıştır.

Basında yasanın kimin tarafından hazırlatıldığı açıklanmamıştır. Belli ki hazırlayan sorumluluğunu almak istememiştir. Hükümet de açıklayıp da sorun yaratmak istememiş ve diyalog çağrısı yapmıştır. Bu da baştan savma iş yapıldığını veya Türkiye’den birilerinin marifeti olduğunun görülmemesinin istenilmediğini düşündürtmektedir. Hâlbuki tasarıyı hazırlayan gerekli açıklamaları yapmak için ortaya çıkmalı ve spekülasyon çıkmadan bilgi vermelidir. Reform gereği nereden doğmuşsa bu herkesin bilmesi gereken bir şeydir. İngilizler gerekliliğini saptamış ve reformun buna çare olacağını iddia edebilecek şekilde ortaya çıkmışlardır.

Yapılması gereken şimdi işi görmekte olan ve sorunları bilenlerin reform için görevlendirilmelerini sağlamaktır. Her yetkili görevli olduğu işi standart zamanla saptayıp reform için hazır hale getirmelidir. İş yükü böylece saptanmadan personel sayısını ve daire kurmanın gerekli olup olmadığını ve çok az iş yapan dairelerin olduğunu ve birleştirilmek suretiyle yapacak iş bulamayanların sayısının azaltılmasını ya da yer değiştirmelerle dışardan atama gereğinin kaldırılmasını kararlaştırmak mümkün olmaz. Bu iş başladığında da mecliste bulunan daire kurma yasa tasarılarının da geri çekilmesi gereklidir.

Reform yasası öncelikle kurumların iş tanımlarını ve iş yükünü hazırlamak için yetkilileri yetkilerini kullanarak bu işe sürmeli ve yapmayan veya yapamayanlara kapıyı göstermelidir. Onların yetkilendirilmelerinin bir hata olduğunu kabul edip mesleklerine uygun işlere verilmeli ve reform sırasında yararlanılabileceğine inanılırsa orada göreve devam etmelidirler.

Kuruluş yasalarında amirler amir tayin edilmiş ve görevlerini delege etmeleri istenilmiştir. Yani amirin biriminin çalışanlarının amiridirler ama günün getirdiğine göre pna buna emir vermeleri değil sürekli ve memurun görevi boyunca çalışan programlara göre iş yapmalarının sağlanması istenilmiştir. Ancak emir verme yetkisinin rahatlığı ile hiçbir iş tanımı yapmamışlar ve hiç yetki devri yapmamışlardır. Nitekim DAÜ yönetim kurulu ve rektör kurumun güzide parçası orta ve ilk öğretim kısmını gizli gizli protokole bağlamış ve kurulmamış yani doğmamış olmayan bir şirkete karşı sorumluluk almıştır.

Hatırlayalım. Havaalanı ihalesinde de olmayan bir şirkete koca bir havaalanı devredilmiş lakin devletin kime devrettiğini mahkeme kararlaştırmıştı. Hala daha kimin ne yetkisi olduğu ve yetkilerin nasıl kullanılması gerektiği açıklığa kavuşturulmamıştır.

Bu ilkellikten kurtulmak şarttır. Yoksa hiçbir reform tutmaz.

Bir yasada daire kurup müdür atamak ve görevinin sadece dairenin adından esinlenmesini beklemek, başına da bir bakan oturtmak ve onun da bakanlığın adından esinlenmesini beklemek ilkellikten başka bir şey değildir. Onun içindir ki rahmetli, Örek başbakanı sorumluluktan esirgemek için anayasaya daha önce görümlermiş bir şekilde bakanların sorumluluklarını tanımlamaya çalışmıştır. Çünkü bakanlar her işe maydanoz olmakta ve idareyi içinden çıkılmaz hale getirecek emirlerle hem de asla olmaması gerektiği halde sözlü emirlerle skandallar yaratmaktadırlar. Aslında dairelerde görevli işi yürütmekte olduğu için deneyim kazanması beklenen müdür, şef ve sair insanlar amirlerine alaguduru müdahaleler yapmamaları için karşı çıkmalıdırlar. Memurlara güvenceleri maaş garantileri için değil amirlere, bakanlar dahil karşı çıkmaları için verilmiştir.

Ne yazık ki güvenceler bir işe yaramamıştır. Rektör efendi satılık birimlerinin zarara girmesinin sorumlusudur. Lakin sorsak zararın sorumluluğunu önce yönetim kuruluna sonra hükümet partisine atacaktır. Yemezler guzum! Zararın olacağını bilmek senin görevindir ve itirazın kayda geçmiş olmalıdır. Halka karşı da sorumluluğun bunu açıklamış ve büyük bir zarar yani koca parçanın elden çıkarılmasını getirecekse istifa etmiş olmandır.

Reform gereği yeni çıkmış değildir ama rektörün üniversitesi de diğer idari bilimler fakülteli olanlar da bu gereğin incelenerek ortaya çıkması için bir çok çalışma yaptırmış olması gerekti. Nerde yaşıyorsunuz ki ülkenizdeki bu çok önemli konu gündeminize girmemiştir! Güneş enerjisi önemlidir ve tezler yaptırıyorsunuz ama idari reform için doktora ve sair çalışma yaptırmayı düşünmezsiniz. Sonra da güzide kurumumuz diye cafcaflı laflar söylersiniz.

Yazıklar olsun. Batmayalım da ne yapalım.

Korku mu bunun nedeni? Kaybolun da yapacaklar gelsin.

Özelleştireceksiniz de durum değişecek mi? Hatırlayalım. Bir banka satılmış ama satıştan sonra Türkiye’den birileri gelip benim de bahse konu edilmeyen hislerim var deyip aslında satılan hisselerden fazla hissenin olduğu ortaya çıkmıştı. Bizimkilerin özeli de işte böyledir.

Halimize layık olmadığımızı nasıl söyleyelim? İşte arşın işte kumaş! Şaşacak bir şey yok.

 

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin